İNSAN YÖNETME SANATI

Kime sorarsanız sorun, insanların çalıştıkları kurumlarda yaşadıkları sıkıntılar ve sorunlar yöneticilerin insan psikolojisini iyi yönetememe ile ilgili nedenlerinden kaynaklandığını görürsünüz. İnsan psikolojisinin iyi yönetilemediği ve iletişimin iyi olmadığı bir ortamda, yöneticilerin çalışanlarıyla, çalışanların da kendi aralarında kurduğu ilişkilerde, hayal kırıklığı ve gerginliğin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. 

Ünlü Fransız düşünür Pascal derki;” İnsan her telinden ses çıkaran bir saza benzer, bu sazı çalmayı bilenler hem kendilerinden hem de başkalarından ahenkli müzikler çıkarıp mutlu olur ve mutlu ederler; bilmeyenler ise hem kendilerinin hem de başkalarının akortlarını bozar ve sonuçta mutsuz olup mutsuz ederler.”

Hayatta başarı kazanmak, mutlu olmak, sevilmek ve sayılmak tabi ki hepimizin ortak isteğidir. Bunun yolu ise insan psikolojisini iyi bilmek ve yönetmekle mümkündür. Yönetmekten kastettiğim “ben söylerim, sen de yaparsın”  türü bir durum değildir. Hem kendimizin hem de çevremizdeki insanların farkında olmayı, onlarla ilgilenmeyi ve tanımayı temel alan bir yönetimden bahsediyorum. İnsana her istediğinizi yaptırabilirsiniz. Yeter ki insan psikolojisini ve onu yönetme sanatını iyi bilelim.

Güzel, yaşanmış bir hikâyeyle konuyu pekiştirelim. Sigorta sektöründe uzun yıllar çalışmış, iletişimi ve insan psikolojisini çok iyi bilen bir yöneticinin, emekli olduktan sonraki yaşadıkları. 

Kahramanımız, şehir merkezindeki evini satıp, gürültüden uzak sakin bir mahallede tam istediği gibi bir ev bulup satın almış.

Emekliliğinin ilk birkaç ayını gayet mutlu ve huzur içinde geçirmiş.

Ancak ders yılının başlamasıyla, başta önemsiz diye gördüğü bir detayın ne kadar önemli olduğunu anlamış.

Evinin hemen yanında bir lise varmış.

Okulların açıldığı ilk gün dersten çıkan öğrenciler, bağıra çağıra yolun üzerindeki çöp bidonlarını tekmeleyerek ilerlerlermiş.

Bu çekilmez gürültü ve işkence günler boyu sürmüş, sonunda emekli yöneticimiz dayanamamış.

Bir karar verir ve ertesi gün kararını uygulamaya koyulur.

Çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken kapısının önüne çıkar ve onları durdurur.

Şöyle der; "Her gün sizi seyrediyorum. Harika gençlersiniz, eğlenmesini de çok iyi biliyorsunuz.

Ben de sizin yaşınızdayken aynı şekilde gürültü çıkarmaktan çok hoşlanırdım. Siz bana kaybettiğim gençliğimi hatırlatıyorsunuz ve ben sizin bu neşenizi hiç kaybetmenizi istemiyorum. Gelin sizinle bir anlaşma yapalım. Siz her gün buradan geçerken gürültü yapmaya devam edin ben de size her gün 1 lira vereyim".

Bu teklif gençlerin çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler.

Birkaç gün sonra yaşlı adam yine gençlerin karşısına çıkar ve onlara şöyle der: "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim". Gençler bu açıklamadan pek hoşlanmazlar ama yine de devam ederler gürültüye.

Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları; "Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim. Lütfen siz gürültüye devam edin, tamam mı?”

"Kusura bakmayın bayım" der içlerinden biri, "Mümkün değil, günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz bu dakikadan itibaren işi bırakıyoruz. Haberiniz olsun".

Hikâye böyle de siz yine de hazırlıklı olmalısınız. Zira insan psikolojisini ve bu sanatı bilen sadece siz olmayabilirsiniz. En iyisini atalarımız söylemiş galiba. “Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır”. Bence insan yönetme sanatının ilk ve son altın kuralı bu olsa gerek. Henüz bilmeyenlere duyurulur…

YORUM EKLE