“İskilipli Âtıf, İngiliz Devletine hizmet ederken FETÖ elebaşı da Amerika Birleşik Devletlerine hizmet etti.” Bu cümleyi okuyunca bu alanda hurafelerle beynini doldurmuş olanlar bana kızıyorlar şimdi. Bunu duyar gibiyim. Ancak boşuna kızmayın Beyler ve Bayanlar… İnanın bu söz çok hafif kalır bu iki kişinin yaptıklarını öğrendiğinizde.
Birinin diğerinden farkı yok aslında. Biri Osmanlı Devletine ve Türkiye Cumhuriyetine ihanet ederken diğeri Cumhuriyetimizin en önemli yüzyılında neredeyse Türkiye Cumhuriyetinin ana damarlarına kadar sızmış ve onu içten yıkmaya cüret etmiştir. Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı, Bakanlarımızı ve milletvekillerimizi dünya milletlerinin önünde itibarsızlaştırmayı ve hatta ahlak tanımaz bir şekilde küçük düşürmeyi amaçlamıştır. 15 Temmuz darbe girişimi, Türk milletinin ülkesine sahip çıkması sonucu başarıyla önlenmiştir.
Cumhurbaşkanını küçük düşürmek ve hatta esir almak ve de öldürmekle elde edecekleri kazanımlar kendilerince planlanmış ve çirkin oyunları sahneye konulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın onurlu ve dik duruşu sayesinde alçak bir suikast önlenmiştir. Yüzlerce masum Türk vatandaşının şehit olduğu bu kalkışma dinci bir örgütün ihanetinden başka bir şey değildir.
Dün Şeyh Sait neyse bugün FETÖ örgütü lideri odur. Dün İskilipli Atıf’ın haddini aşan eylemleri neyse bugün FETÖ cüretleri de odur. Birinin diğerinden farkı yoktur. Biri İngiliz’den medet umarken diğeri Amerika’dan Vatikan’dan medet ummuştur. FETÖ için ne düşünüyorsanız Zimmetine para geçiren ve Türk Kurtuluş Savaşı devam ederken Vatikan’la yazışıp Kurtuluş Savaşı aleyhinde ağıza alınmayacak hakaretler eden ve İngiliz-Yunan işgalini savunan İskilipli Âtıf için de aynısını düşünmek erdemine sahip olmalısınız. “Şimdi gelelim bu yazımızdaki İskilipli “Âtıf Efendi’ye… Yediği nanenin büyüklüğünü görünce kafanızda nasıl bir insan canlanacak acaba! Bu zat, gençliğinde Fatih Camii'nde görevli iken halktan topladığı yardım paralarını iç etmiş. Bu nedenle Şeyhülislâm tarafından Bodrum'a sürülmüştür. Oradan da Kırım'a kaçarak bir kanun kaçağı olmuştur. Yani bu adam Sultan 2. Abdülhamid döneminde devletin parasından çalıp kendi hesabına geçirmiştir. Bu nedenle de hırsızlıktan mahkûm edilmiştir.
II. Meşrutiyet'te çıkarılan afları iyi değerlendirmiş ve özgürlük ortamından yararlanarak ülkeye geri dönmüştür. Ama bu sefer de rahat durmayarak 31 Mart Ayaklanması'na katılmıştır. Ve ardından da Osmanlı Devletince de tutuklanmış. Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülme olayından suçlu bulunmuştur. Sonrasında Sinop'a sürgün edilmiştir. Buraya kadar ki bütün suçlar Osmanlı Devletine karşı işlediği suçlardır.
Daha sonra Anadolu işgale uğramış ve ilk başta ne düşündüyse işgal karşısında bir dönem durur gibi yapmış sonrasında Millî Mücadele aleyhinde tutum ve davranışlar sergilemiştir. İlk yıllar menfaati doğrultusunda makam ve unvan derdine kapılmış bir dönem Anadolu kurtuluş hareketine yeşil ışık yakmıştır. Ancak çıkarlarına ters düşünce Kuva-yı Millîye birliklerine karşı çıkmıştır. Özellikle İngilizlerden yana propaganda yapmaya başlamış resmî anlamda İngiliz istihbaratıyla etkileşim hâlinde bulunmuştur. Bu iletişimleri belgelenmiş ve Vatana İhanetle yargılanmış sonra da ihanet cezasına çarptırılmıştır. Çekirge bir sıçrar iki sıçrar ama üçüncüde yakayı ele verir. Bu adam, Sevr Antlaşması imzalandığı dönemde Osmanlı Devleti’nin Şeyhülislamlık makamında oturan Mustafa Sabri Efendi’nin döneminde Papa XI. Pius’a hilafetin tekrar inşası için mektup yazarak Vatikan’dan yardım istediği ortaya çıkmıştır. Bu çarpıcı belge 14 Mayıs 1925 tarihlidir. Bugün 07 Şubat 2023 tarihinde aynı işi bir başka kişi yapsa ona verilecek ceza sizce ne olurdu?
Sultan 2. Abdülhamid döneminde bile halktan topladığı bağışları zimmetine geçiren biri, sizin kahramanınız ise bunu nasıl izah edelim? Hangi dinle hangi millî akılla bağdaştırabilirsiniz böylesi bir ihaneti? Millî mücadelenin karşısında en sert muhalefeti yapan, başta hilafetin kaldırılması olmak üzere Atatürk devrimlerine en büyük tepkiyi gösteren isimlerin başında gelen bu kişinin idamının gerekçesi asla ve asla şapka kanununa muhalefet edilmesi değildir. İdam gerekçesi Vatikan ile iş tutmasıdır.
Vatikan ile yaptığı yazışmanın altında “Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri” imzası vardır. Bu çarpıcı belge 14 Mayıs 1925 tarihini gösteriyor. Vatana ihanet suçundan 4 Şubat 1926’da idam edilen İskilipli, 2. Abdulhamit döneminde Osmanlı Devletinin parasını zimmetine geçirme cüretini gösterebilmiştir. İskilip Atıf’a ilişkin bilinmeyen belgeler, Tarihçi Ümit Doğan’ın kaleme aldığı ve Kronik Kitap’tan çıkan “İskilipli Atıf Gerçeği” adlı kitapta bir bir anlatılmış ve bütün yönleriyle ortaya serilmiştir. Okumak gerek vesselam... İskilipli Atıf’ın idam edilmeden önceki son sözlerinin yer aldığı belgeler ise Teâlî-i İslâm Cemiyeti başkanı olduğu dönem Yunan uçakları tarafından Anadolu’ya atılarak dağıtılan Millî Mücadele karşıtı bir beyannamesinde yer alıyor.
İskilipli Atıf’ın Teali İslam Cemiyeti Başkanı olarak kaleme alıp imzaladığı ve Yunan uçaklarından Anadolu köylerine atılan beyannamelerde ise hem Atatürk’e hem silah arkadaşlarına hem de Kuvayımilliye’ye karşı ağır hakaretler yer alıyor. Beyannamede, “Kuvayımilliye belâsının galip devletlere karşı yeniden taahhüt altına girdik. Şimdi bize: ‘Anadolu’da Kuvayımilliye isyanını devam ettirir ve bastıramazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız’ diyorlar. Kuvayımiliye eşkıyası ise İstanbul’u da elimizden çıkarmak ve memlekete son hizmet şeklinde son ihanetlerini de yapmak için çalışıyorlar” ifadeleri kullanılmış.[1]
‘Mustafa Kemal’i yaşatmayın!’
Belgelerde İskilipli Atıf, Milli Mücadeleye karşı halkı kışkırtmak için broşürlerde, “Yunanlılarla harbe tutuşuyor, sonra da bir taraftan kaçıyor ve bir taraftan şöyle mukavemet ettik, böyle zayiat verdik gibi yalanlarla halkı iğfale çalışıyorsunuz! Düşünmüyorsunuz ki Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz” sözlerini kullanmış.
Bir başka belgede ise, İskilipli Atıf tarafından, “Harb senelerinde sizi cephe cephe sürükleyen ve aç susuz süründüren ve din kardeşlerinizin, hemşehrilerinizin beyhude yere ölmelerine sebebiyet veren birkaç kişi arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zâlimler de var idi. Siz Allah’ın emrine halifenin fermanına ittibâen bu canileri, bu katil canavarları daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz” çağrısı yapılmış.
Af belgesi
İskilipli Atıf’ın idam edilmeden önce söylediği ve şahitler huzurunda kayda alınan “Kable’l-idam ifadatı” belgesinde, idamın affedilmesi talebinde bulunduğuna yer veriliyor. Belgede, “Mustafa Kemal ve İsmet Paşa Hazretlerinin merhametlerine dehalet ederim. Benim gibi bir şahsiyet yirmi otuz senede yetişebilir. İmha fazilet değildir. Dağ başındaki şaki de yapabilir, şaki de imha olabilir. Demek ki bu fazilet değildir. Fazilet ihya ve ıslahtır” ifadeleri yer alıyor.
Mezarcı’yla başladı
Tarihçi Ümit Doğan yeni belgelere ilişkin şu ilginç bilgileri verdi: “Kapatılan Refah Partisi milletvekili Hasan Mezarcı 1992 yılında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvurup mahkeme tutanaklarını istedi. Amacı, İskilipli Atıf’ın suçsuzluğunu ispat edip ona hak ettiği itibarı tekrar kazandırmaktı. Tutanağın fotokopisi Mezarcı’ya verildi. İskilipli Atıf, işgalci Yunan ordusuyla değil Mustafa Kemal Paşa’yla savaşılması gerektiğini telkin eden ve Yunan uçaklarından atılan ihanet beyannamelerinden de sorumlu tutuluyordu. Arşivde bulunamayan dördüncü ve beşinci defterler eksik olduğu anlaşıldı. Kayıp defterlere ulaşıldı. Yeni harflere çevrilen defterler İskilipli Atıf’ın Yunan iş birliğini kanıtlar nitelikte.”[2] Belgelere ulaşıldı.
Ayrıca aynı mahkeme İskilipli Âtıf'la birlikte yargılanan Babaeski Müftüsü Ali Rıza'ya da idam cezası vermiştir. Çünkü Mahkeme, Müftü Ali Rıza'nın da Yunan işgaline karşı direnilmemesi için çalışmalar yaptığını belgelemiştir. Bu iki idam dışında Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılanan diğer hocalar ya beraat etmiş ya da hafif cezalar almıştır.[3] Ömer Rıza (Doğrul), Tâhirü'l-Mevlevî, Elmalılı Hamdi (Yazır), Ahmed Hamdi (Akseki) gibi hocalar da yargılanmış ama suçsuz oldukları için beraat etmişlerdir.
Tarih belgelerle yazılır. Hurafelerle ve şehir efsaneleriyle olsa olsa dedikodu üretilir. Bu önemli ve bir o kadar değerli çalışmalarından dolayı Tarihçi Ümit Doğan’ı kutluyorum.
Aklınız ve gönlünüzle yolunuz açık; alnınız ak olsun.
Muzaffer ARSLAN
Tarih belgelerle yazılır demişsiniz o zaman kaynağı sizin gibi Wikipedia olmayan detaylı bir araştırma sunayım ve burada belgelerle sunulmuş cevaplara bir yanıtınız varsa biz cahilleri! de aydınlatınız efendim. Yazmışsınız yazmışsınız da, okuma konusunda daha gayretli olmanızı tavsiye ederim. Mahkeme kararı yazılan kitap üzerinden verilirken, Yunan uçaklarından atılan bildiri kişinin kendisi tarafından tekzip edilirken yazınızda bunları neden görmezden geldiğinizi de açıklayınız. Varsayalım bilmiyordunuz olabilir ama tarihi yazarken el insaf tarihçilere bırakın o zaman.
Sizden kaynak bekliyorum. Ben kaynaklara itibar eden hurafelerden uzak, menkıbelerle tarihi olayları yorumlamayan bir kişiyim. Çanakkale Savaşında size göre bulutlardan bir ordu mu indi?
Bana tarih öğretmeye kalkmanız ilginç. O zaman sizden bir isteğim var. Bu konuda yazılmış ve kaynak niteliğinde bana kitap öneriniz var mı? Eğer sizin dediklerinizin bir belgesi varsa o hâlde meclisten istenen rapor size göre belge değil midir? Ayrıca FETÖ bir terör örgütü değil midir? Yazımda sizi rahatsız eden şey şu olmasın! Atatürk ve Cumhuriyet