İstanbul surlarını geçmek çok zordur, askerlerin bir kısmı, “surlardan içeri atlayalım” derler. Diğer bir kısmı da “çok tehlikeli olur, bu konuda ayet vardır” dediler ve Bakara Süresi'nin 195. ayetini okudular: “Allah yolunda mallarınızı harcayın ve elinizle kendinizi tehlikeye atmayın, Mücahitlere maddi ve manevi ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever.” Eyüp SULTAN ayağa kalkarak buna itiraz etti ve: “Bu ayet nazil olduğunda ben oradaydım. Bütün savaşları kazandık, biraz istirahat edelim, mal mülk toplayalım dediklerinde, Peygamber Efendimiz biraz düşündü ve hemen bu ayet nazil oldu ve Allah'ın Resulü; “Ey Allah'ın kulları kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Ayetini bize okudular.” dedi.
İşte bu şavaşta Eyüp SULTAN Hazretleri Şehit olur ve ölümü askerlerden gizli tutulur. Surların yakınlarında bir yere gömülür. Ancak Fatih İstanbul’u Fethettiği sırada, aradan geçen süre içerisinde, Eyüp SULTAN’ın mezarı belirsiz hale gelmişti. Yine bu mezarı bulmak Akşemseddin’e düşmüştü. Akşemseddin Hazretleri, mezarı ararken çimenlerin üzerinde Secde’ye giderek iki Rek’at Namaz kılar, Allah’a yalvarır. İşte o Secde anında olan olur. Namazı kıldıktan sonra, görevlilere “burayı kazın” emrini verir. Kazılan yerde Eyüp SULTAN Hazretleri’nin mezarı bulunur ve Fatih tarafından Türbesi ve Cami’si yaptırılır.
İşte bu şavaşta Eyüp SULTAN Hazretleri Şehit olur ve ölümü askerlerden gizli tutulur. Surların yakınlarında bir yere gömülür. Ancak Fatih İstanbul’u Fethettiği sırada, aradan geçen süre içerisinde, Eyüp SULTAN’ın mezarı belirsiz hale gelmişti. Yine bu mezarı bulmak Akşemseddin’e düşmüştü. Akşemseddin Hazretleri, mezarı ararken çimenlerin üzerinde Secde’ye giderek iki Rek’at Namaz kılar, Allah’a yalvarır. İşte o Secde anında olan olur. Namazı kıldıktan sonra, görevlilere “burayı kazın” emrini verir. Kazılan yerde Eyüp SULTAN Hazretleri’nin mezarı bulunur ve Fatih tarafından Türbesi ve Cami’si yaptırılır.
Hz. Peygamber’in, İstanbul'un fethedileceğine dair verdiği müjde ile ilgili bir haber de şöyledir:
Ümm-i Haram (Bint-i Milhan) radıyallahu anha'nın rivayetine göre Ümmi Haram, Peygamberimiz (s.a.s.)’in:
“Ümmetimden denizde gaza eden ilk muharipler, cennete girmeyi hak etmişlerdir.” dediğini işitmiştir. Ümmi Haram demiştir ki; ben de: Ya Resûlüllah! Ben bunların içinde miyim? Diye sordum. Resûlüllah: “Sen onların arasında (cennete gidecek bir şehid)sın!” diye cevap verdi. Ümmi Haram, bundan sonra Resûlüllah:
“...Ümmetimden Kayser'in, (Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan İstanbul) şehrine gaza eden ilk muharipler için de bağışlanma vardır.” buyurarak şöyle dedi:
“Ümmetimden bir kısmının padişahların tahtlarına kuruldukları gibi (kara nakliyeleri üstünde) ihtişamlı bir şekilde gazaya gittikleri bana gösterildi.” (İstanbul'un fethine işaret edilmiştir.) Ben bunların içinde miyim ya Resûlüllah? Diye sordum. Resûlüllah:
“Hayır! Sen öncekilerdensin.” diye cevap verdi. (Sahih-i Buhârî, c. 8, s, 337. Hadis No: 1231)
Hendek savaşında Medine'nin savunulması için şehrin kenarına derin çukurlar açılmasına karar verilmişti. Cabir (r.a.)’ in rivayetine göre, hendek kazılırken pek sert bir kayaya rastlanmıştı. Taşı kırmak için herkes bütün kuvvetini sarf etmiş, fakat hiç kimse onu kıramamıştı. Durum Peygamberimize bildirildi. Hz. Peygamber, karnına bir taş parçası sarılı olarak yerinden kalktı ve sivri balyozunu eline alarak hendeğe indi. Balyozu kayaya vurunca, o sert kaya kum gibi dağıldı. (Sahih-i Buhâri, c. 10, s. 213, Hadis No: 1588)
Peygamberimiz taşa ilk vuruşta Kayser(Bizans)in sarayını, ikincisinde Kisra (İran)’nın sarayını, üçüncüsünde de San'a (Yemen) nın saraylarını gördüğünü ve bu memleketlerin müslümanların eline geçeceğini müjdeledi. (Konrapa, Zekai, İstanbul, Fatih yy. s. 229)
17 yaşında iken tahta geçen, 25 yaşına kadar at sırtında inmeyen Murat HAN... Onun zamanında Mana Âlemi’nin anahtarı, Ehl-i Beytt'en, Hoca Ahmet YESEVİ’ye, oradan Horasan'a yansıyıp, oradan da birer Manevi Füze olarak Anadolu'ya atılan Aksaraylı Hamid Hazretleri'nin Ankaralı Müridi Hacı Bayram-ı Veli'de idi. Hacı Bayram-ı Veli'de, birincisi; İstanbul'un kalelerinin, ikincisi ise kendisinden 500 sene sonra Başkent olacak olan Ankara'nın Manevi Anahtarları gizli idi.
II. Murat, Hacı Bayram'la daha ilk görüşmesinde onun yüceliğini keşfetmiş ve gönlünde yatan isteği dile getirmekte acele etmişti. Hacı Bayram-ı Veli'ye şöyle demişti:
“Himmet etseniz de şu İstanbul işini bitiriversek.” deyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve o sırada yerde oturmakta olan Küçük Mehmet'le kapının yanında duran Müridi Akşemseddin'i işaret ederek; “Sultanım, o iş (fetih) şu Beşikteki çocuk ile Eşikteki Köse'ye (Akşemseddin) nasip olacaktır.” dedi. Yüce Veli, adeta Kader Ekranında okuyordu geleceği...
Ve Fatih, Peygamberler Peygamberi'nin methine bu sırla nail olmuştur. Fetih maddi, manevi, matematik, mimari ve geometrik olarak bir Mu'cizeler Manzumesidir…
AKLINIZ ve GÖNLÜNÜZLE YOLUNUZ AÇIK; ALNINIZ AK OLSUN.
“Himmet etseniz de şu İstanbul işini bitiriversek.” deyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve o sırada yerde oturmakta olan Küçük Mehmet'le kapının yanında duran Müridi Akşemseddin'i işaret ederek; “Sultanım, o iş (fetih) şu Beşikteki çocuk ile Eşikteki Köse'ye (Akşemseddin) nasip olacaktır.” dedi. Yüce Veli, adeta Kader Ekranında okuyordu geleceği...
Ve Fatih, Peygamberler Peygamberi'nin methine bu sırla nail olmuştur. Fetih maddi, manevi, matematik, mimari ve geometrik olarak bir Mu'cizeler Manzumesidir…
AKLINIZ ve GÖNLÜNÜZLE YOLUNUZ AÇIK; ALNINIZ AK OLSUN.