İSTİKAMET ÜZERE MÜCADELE: BAŞKA TÜRKİYE YOK!

Hızlı ve çabuk değişen gündem içinde gündemlere şahitlik ediyoruz. Nelerle mücadele etmiyoruz ki… Bir yanda soğuk ve ağır geçen kış şartları diğer yanda yurdum meseleleri… Tatile giren okullar, kış turizminin yanında patlayan bombalar, kurşun sesleri ve şehitler… ABD Başkan Yardımcısının ziyareti ve Cenevre Görüşmeleri öncesi yoğun diplomasi…

Televizyon kanallarında bir yanda reyting mücadelesi verilirken diğer yandan senaryosu ile mesaj vermeye çalışan yapıtlar…

Şimdilerde Diriliş Ertuğrul, Kurtlar Vadisi Pusu ve Filinta ortak bir tema ile geçmişten günümüze tarih penceresinden bir bakış ile yaşananlar ve de yaşanacak olanlar dile getirilmekte.

Diriliş Ertuğrul’da şimdilik Haçlılar ile başlayan ve Moğollar ile devam eden mücadele anlatılırken ilerde Bizans ile yaşanacak olan mücadelede muhtemelen konu edilecektir.

Filinta’ta da Osmanlı’nın son demlerine doğru İngiliz, Rusya ve yedi düvel ile yapılan mücadele, devletin istihbarat yapısı ile polisiye bir anlatımla karşımıza çıkmakta.

Her ne kadar geçmiş yıllara nazaran eski havasında olmasa da 13 yıldır zirveye yerleşmiş ve 18’den 78’e büyük bir izleyici kitlesine sahip Kurtlar Vadisi Pusu günümüz Türkiye’si gerçekleriyle özdeşleşecek olaylarla birlikte küresel güçlere karşı verilen mücadeleyi konu edinmeye devam etmekte…

Sonuçta büyük izleyici kitlesine sahip bu üç dizi filmde görülen ortak temel nokta bir mücadele olayıdır. Tarih sahnesinde Türk Milleti, dış güçler tarafından hiçbir zaman kendi başına bırakılmamaya çalışılmıştır. Dünde öyleydi, bu günde öyle ve yarında öyle olacaktır.

Bu gün ülke sınırlarımız çevresine baktığımızda ateş çemberinin içinde olduğumuzu fark etmemek için kör olmak gerekir. Suriye, Irak, İran, Rusya….Bugün normalmiş gibi görünse de yarın Kıbrıs ile gündeme daha sık gelecek bir Yunanistan Bloğu ve sessiz Bulgaristan, küresel destekli Ermenistan bu duruma dahil olacaktır.

Ülke sınırları dışında çember yapılırken ülke içinde de rahat durulmamaktadır. Her geçen gün yeni bir aktivasyonla Wilson ilkelerinin ikincisi olan dayatma adım adım işletilmekte.

Tüm bunlar yaşanırken Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğru Ege Adaları üzerinden soğuk ve kışa aldırış etmeden birçok mülteci geçmeye çalışmakta. Yaşananlar televizyon ekranlarından aktarıldığında görülenler karşısında aslında şükredecek ne kadar çok şeyimiz var demeden kendimizi alamıyoruz. Vatanlarından ayrılmış, hamile kadın, bebek ve çocukları görünce bir yandan içimiz sızlarken diğer yandan acaba biz böyle bir durumda olsaydık (MazaAllah) ne yapardık? Emin olunuz ki bizlere kucağını açan bir memleket bulamazdık…

Onun içindir ki bu vatanın, bu toprakların kıymetini bilmek lazım gelir, şu memlekette özgürce nefes alabilmenin kadrini kıymetini bilmek gerekir. Dün Moğollarla, Haçlılarla, yedi düvelle mücadele veren ecdadın torunları olarak bilmeliyiz ki bu mücadele halen devam etmekte. Ced nasıl bu mücadeleyi vermişse bizimde bu kararlılıkta olmamız gerekir. Türk Milleti’nin en uyanık olması gereken dönemdir, oyunlara gelmemeli, olaylara ferasetle yaklaşmalıyız. Kendimizi, çocuklarımızı, en azından atom bombasını yemiş feleğin çemberinden geçmiş bir Japon kadar bilinçlendirmeli ve sahip olduğumuz varlıklar için çokça Allah’a hamd etmeli ve şükretmeli ve bu memleketin selameti için daha çok çalışmalıyız. Bize de istikamet üzere mücadele düşmüş. Başka Türkiye yok!

Sevgi ve Saygılar.
YORUM EKLE