Hızla değişen Dünyamızda değişmeyen tek şey, mükemmelliğe giden yolun “insan”dan geçtiği gerçeğidir. Toplumlarda bu gerçekten hareketle eğitilmiş insan gücüne ve bu gücü eğitenlere büyük önem vermişlerdir. Baş öğretmen Atatürk’de bu gerçekten hareketle her fırsatta, bir ulusun gerçek kurtuluşunun “millî eğitim “de zafere ulaşmakla mümkün olacağını vurgulamıştır.
Cumhuriyetin geleceğini gençlere ,gençlerin geleceğinide öğretmenlere emanet eden Atatürk’ Çocuk olup sizlerin öğrencisi olmayı isterdim.Sizin başarınız cumhuriyetin başarısı olacaktır. Cumhuriyet sizden fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister.Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.’ Diyerek öğretmenlere olan güven ve samimiyetini dile getirmiştir.
Çankaya’daki evinde arkadaşlarıyla yaptığı bir söyleşide, bu mesleğe hak ettiği değeri veren ve öven şu sözlerine tanık oluyoruz. “Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Topluma, ulusuma ben öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın. Yoksa kazandığım zaferler, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir." Demiştir.
Böylesine önemli bir mevzuda öğretmenin kendisini mesleğine vermesi, mesleki onurunu koruması ve başarılı olması için asla geçim sıkıntısı çekmemesi gerektiğini düşünen Atatürk,"Öğretmenlik,öteki serbest ve yüksek meslekler gibi giderek ilerlemeye ve her şartta geçim rahatlığı sağlamaya elverişli meslek durumuna getirilmelidir. Yurdun özverili çocuklarından oluşmuş olan öğretmenlerin aylıklarının yükseltilmesi ve geçim sıkıntılarından kurtarılması zorunludur." Demiştir. 1923 yılı bütçesi hazırlanırken de “Milletvekili maaşları ne kadar olsun?” sorusuna “Öğretmenlerin maaşlarını geçmesin.” Yanıtını vermiştir.O günün başöğretmeninin bugünün öğretmenine verdiği değere bakınız. Nereden nereye? Bugünün öğretmeni bir milletvekilinin maaşının onda birini ancak almaktadır.
Hakikaten bu meslek, dünyanın her yerinde ve her döneminde, milletlerin geleceğini inşa eden belki de en önemli ve en onurlu meslek olmuşken bizim ülkemizde zaman içerisinde değersizleştirilmesi oldukça düşündürücüdür.
Cumhuriyet döneminin çağdaş tüm yapıtlarında emeği ve alın teri bulunan öğretmenler, Atatürk'ün direktiflerini her dönemde özveri ile yerine getirmiştir. Atatürk'ün sağlığında baş tacı edilen öğretmen, onun ölümünden sonra horlanmış, itilmiş adeta itibarsızlaştırılmıştır. Fatih ve Atatürk gibi çağ açıp, çağ kapatan, devlet kuran ulu kahramanlar bile mesleğine saygı duymuş önünde saygıyla eğilmişken, günümüzde bu meslek mensuplarının değersizleştirilmesi anlaşılır gibi değildir.
Atatürk'e “Başöğretmen” unvanı verilişinin 86'ıncı ve bu günün 'Öğretmenler Günü' olarak kutlanmaya başlanmasının 34. yılındayız. Adı kara olsada beyaz tebeşirli tahta önünde, yazarak, okuyarak aydınlık veren, ileriyi gösteren, çağdaşlığı özümseyen, Atatürk'ün ilkelerini yaşatarak izinden giden, olumsuzlukları, sıkıntıları, öğrencilerinin gözlerindeki ışıltıyla, unutmaya çalışan, vefakâr, cefakâr saygıdeğer öğretmenlerimiz. Gününüz kutlu olsun. Selam ve Sevgiler…
Cumhuriyetin geleceğini gençlere ,gençlerin geleceğinide öğretmenlere emanet eden Atatürk’ Çocuk olup sizlerin öğrencisi olmayı isterdim.Sizin başarınız cumhuriyetin başarısı olacaktır. Cumhuriyet sizden fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister.Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.’ Diyerek öğretmenlere olan güven ve samimiyetini dile getirmiştir.
Çankaya’daki evinde arkadaşlarıyla yaptığı bir söyleşide, bu mesleğe hak ettiği değeri veren ve öven şu sözlerine tanık oluyoruz. “Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Topluma, ulusuma ben öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın. Yoksa kazandığım zaferler, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir." Demiştir.
Böylesine önemli bir mevzuda öğretmenin kendisini mesleğine vermesi, mesleki onurunu koruması ve başarılı olması için asla geçim sıkıntısı çekmemesi gerektiğini düşünen Atatürk,"Öğretmenlik,öteki serbest ve yüksek meslekler gibi giderek ilerlemeye ve her şartta geçim rahatlığı sağlamaya elverişli meslek durumuna getirilmelidir. Yurdun özverili çocuklarından oluşmuş olan öğretmenlerin aylıklarının yükseltilmesi ve geçim sıkıntılarından kurtarılması zorunludur." Demiştir. 1923 yılı bütçesi hazırlanırken de “Milletvekili maaşları ne kadar olsun?” sorusuna “Öğretmenlerin maaşlarını geçmesin.” Yanıtını vermiştir.O günün başöğretmeninin bugünün öğretmenine verdiği değere bakınız. Nereden nereye? Bugünün öğretmeni bir milletvekilinin maaşının onda birini ancak almaktadır.
Hakikaten bu meslek, dünyanın her yerinde ve her döneminde, milletlerin geleceğini inşa eden belki de en önemli ve en onurlu meslek olmuşken bizim ülkemizde zaman içerisinde değersizleştirilmesi oldukça düşündürücüdür.
Cumhuriyet döneminin çağdaş tüm yapıtlarında emeği ve alın teri bulunan öğretmenler, Atatürk'ün direktiflerini her dönemde özveri ile yerine getirmiştir. Atatürk'ün sağlığında baş tacı edilen öğretmen, onun ölümünden sonra horlanmış, itilmiş adeta itibarsızlaştırılmıştır. Fatih ve Atatürk gibi çağ açıp, çağ kapatan, devlet kuran ulu kahramanlar bile mesleğine saygı duymuş önünde saygıyla eğilmişken, günümüzde bu meslek mensuplarının değersizleştirilmesi anlaşılır gibi değildir.
Atatürk'e “Başöğretmen” unvanı verilişinin 86'ıncı ve bu günün 'Öğretmenler Günü' olarak kutlanmaya başlanmasının 34. yılındayız. Adı kara olsada beyaz tebeşirli tahta önünde, yazarak, okuyarak aydınlık veren, ileriyi gösteren, çağdaşlığı özümseyen, Atatürk'ün ilkelerini yaşatarak izinden giden, olumsuzlukları, sıkıntıları, öğrencilerinin gözlerindeki ışıltıyla, unutmaya çalışan, vefakâr, cefakâr saygıdeğer öğretmenlerimiz. Gününüz kutlu olsun. Selam ve Sevgiler…