Kar yağıyor Süleymaniye’ye, şehir beyaza bürünüyor. Böyle bir havada gökyüzünde uçuşan kar taneleri zihnimizde kar mısraları uçuruyor.” İncecikten bir kar yağar/Tozar elif elif diye “ diyen Karacaoğlan’a elif uzun ince bir yol oluyor.
Süleymaniye’de kar yağıyor, gökyüzünde yere inercesine önce biri düşüyor beyaz bir büyü gibi yere konuyor. Arkasından bir diğeri iniyor sessizce, Süleymaniye üzerine beyaz bir örtü örtülüyor. Kar bir silgi gibi sokaklardaki ayak izlerini siliyor...
Nakış nakış işlenmiş ve süslenmiş kar taneleri… Topraktan yükselen toz, denizlerde yükselen buz ve atmosferden yükselen hava hammaddesi, toz zerresi etrafında başlayan mimarlık ilmek ilmek örülüyor gökyüzünde. Allah’ın (c.c) “ol “ emri ile bulutların üzerinde büyük bir ihtimamla kristaller imal edilir, mimarının “ in “ emri ile semada uçuşmaya başlıyorlar ve süzülerek iniyorlar yeryüzüne…
Süleymaniye’ye kar yağıyor, birliğimizin simgesi minarelerin alemleri beyaz örtünün üzerine çıkıyor, şehre ferahlık iniyor. Nazlı bir gelin gibi salınarak farklı şekillerde iniyorlar yeryüzüne ve beyaz bir gelinlik gibi örtüyorlar tabiatın bağrını... Süleymaniye’ye kar yağıyor, Ulu caminin sararmış duvarlarını temizliyor. Ulu Cami minarelerinden yükselen ezanın sesi nur taneleri gibi alemleri kaplıyor.
Süleymaniye’ye Kar yağıyor…Tevhidin göstergesi olan kar taneleri, her şeyin geçici olduğunu söylüyorlar ve zamanı geldiğinde eriyorlar yeni umutlar yeşertmek için. Yeryüzünü tek renge boyayarak birliği haykırıyorlar. Üç mevsim yorulan tabiatın kefeni karlar. Yeni bir sayfa açıyorlar,bembeyaz kusursuz... Yeniden bulutlara yükselmek için süzülüyorlar toprağın koynuna.
Süleymaniye’ye kar yağıyor hazirede tüm mezarlar bembeyaz, Ölümümü unuttuk acaba o bizi unuttumu? Zamanı gelince kapımızı çalacak, ten kafesinden kurtulacak, sessiz gemiye binip asli vatana göçecek.
Süleymaniye’ye kar yağıyor, saçakların kenarlarında buzdan kılıçlar oluşuyor. Çatı diplerinde kılıca dönüşüyor damlalar. Mucizeyi yukarıda arayanlara, üzerinde gezdiği yerleri işaret edercesine düşüyorlar bir zemine, yüreklere düşercesine… Mezar taşlarına kazınmış eski harfler rüzgârla savrulan karla örtülmeye başladığında beyaz düşer gibi düşüyor gecelerimize.
Kar yağmaya devam ediyor, önce biri düşüyor sessizce, döne döne, beyaz bir büyü gibi... Soğuk bir kelebek gibi yere konuyor, eriyerek kayboluyor. Ardından bir diğeri iniyor yavaşça, sonra bir başkası. Süleymaniye süt beyazı bir örtünün altında kalmaya devam ediyor.
Süleymaniye’de kar yağıyor.Evlerde, camların önünde sevinç çığlıkları atan çocuklar camın önünde, bakışlarını havadaki bir kar tanesine sabitleyip yere düşene kadar onu izlemeye çalışıyorlar. Lapa lapa yağan kar taneleri sadece toprağı değil hayatları da örtüyor.
Kar yağıyor Süleymaniye’ye Karataş’ın arkasından aşan yollar karla kaplanıyor. Kar karşıda Kuşakkaya Dağı'nın eteklerini örterken, şehrin üzerindeki sis kentin ortasından geçen kamyonları engellemeye çalışıyor. Göç yolunda soğuğun ve yoğun karın durdurduğu yaban güvercinleri beyaz gemiler gibi sığınacak bir yer arıyorlar. Süleymaniye’de kar yağıyor….