Yıllardır çeşitli yerli ve yabancı arşivlerde araştırmalar yaparak Gümüşhane ilimizin geçmişi ile ilgili evrak, bilgi, belge, fotoğraf vb. topluyorum.
Geçmişte yaşanmış olayları dedelerimiz, nenelerimizden dinleyerek hayalimizde canlandırırken, ulaşabildiğimiz yeni belgelerle o günlerde neler yaşanmış, insanımızın ruh hali nasılmış vb. sorularımıza cevaplar bulmaya başladık. Hatta görmeye bile başladık. Malumunuz Ruslar defalarca ülkemize saldırmış, bölge halkımız ise zor günler yaşamıştır. Muhacir olabilenler ayrı, olamayanlar ise ayrı ayrı çileler çekmek zorunda kalmışlar. Esaretin zorluğu bir yana, ekmeğini topraktan kazanan hemşehrilerimiz o sene tohum ekecek fırsatı bulamamış, bulanlar ise ekini biçememişti. Üstelik düşman saman, hayvan, binek ne varsa zorla ellerinden almıştı. Muhacir olamayanlar Temmuz 1916 / 15 5ubat 1918 arası düşman yönetimi altında çalıştırılmış, son deminde ise ermenilerin hatıra getirilmeyecek zulümlerine maruz kalmışlardı. Hayvanları ellerinden alınmış köylüler, bir şekilde tarlaları sürmeli, ekmeli ve karınlarını doyuracak buğdayı üretmek zorundaydılar. Lakin her işlemin bir devri, dönemi vardı. Tarlalar karasaban ile havalandırılmalı, sonrasında ambarlarda ne kalmış ise tohum olarak serpilmeliydi. Açlığın eşiğinde tedbirler alınmaya çalışılmış, lakin ölümlerin önüne geçilemişti. Savaşın hemen sonrasında teftişe gelen yetkililer Gümüşhane ve Bayburt arasında yaşayanların sefaletini raporlarında acı acı yazmak durumunda kalmışlardı. O günleri yaşayan büyüklerimiz çözüm olarak hayvan yerine kendilerini karasaban'a koşarak tarlaları sürmüşler. Düşünün o tarla 30 santim arayla sıra sıra çizgi çizgi havalandırılacaktı. Kimbilir kaç defa git gel yapılacaktı. Fotoğraftaki manzara ise gerçekten sefaletin göstergesi, tek gövde kurumuş kalmış bir ağaç. Muhtemelen güz mevsimi. El birliğiyle tarlayı sürenlerin hali nice olmuştur bilmiyoruz, Allah (C.C.) gani gani rahmet eylesin onlara. Bu fotoğrafı ilk gördüğümde eskilerimizden duyduğum hatıra aklıma gelmişti. Nasıl olurda hayvan yerine insan kendini karasabana koşar? Yumuşak zemin var sert ve taşlık zemin var. "-Hayvan ne aray uşağım. Karasabana insan koşardılarda tarlayı eyle sürerdiler. Zor günlerdi vesselam."
Kimileri; "-Gördükte ne oldu?" diyebilirler. Haklı da olabilirler. Lakin bunları belge niteliğinde yayınlıyorum, bu konularda çalışma yapan ilgililerinin erişimine bir şekilde sunmamız gerekiyor. O günleri artık hayal etmiyor, görüyoruz. Daha sırada paylaşacak çok görüntü var elimizde. Lakin sırayla değil, acı hatıraları anımsadıkca paylaşacağım onlarıda.
Araştırmacı Yazar : Adem Ezber
Emeğinize sağlık Adem bey. Bu kıymetli bilgiler hem toplumsal hafızamızı tazeliyor hem de gelecek nesillere önemli dersler veriyor. Hepsinden öte, dünyanın bir mola yeri olduğunu, yolculuğun ebedi aleme sürdüğünü gösteriyor. Göçmüş cümle insanlarımıza rahmet diliyorum. Yazılarınızı merakla bekliyoruz.