Cuma günü çocuklarımızın karne günüydü.
Anne babalar genellikle canından çok sevdiği evlatlarına oyuncak, kitap, sevdiği bir kıyafet vb. alarak o körpe yavruları mutlu etmeye çalışırlar.
Ama bir çocuk var ki onun hediyesi diğerlerinden çok farklıydı!
İşte o çocuk saf ve duru haliyle “Karnem iyi olursa annem karne hediyesi olarak et alacak…” sözlerini İnönü ilçesine doğru araziye giderken okuduğumda gözlerim doldu.
Okuduklarıma inanamadım!
Bir çocuk oyuncak değil, annesinin “et” almasına seviniyor.
Sözün bittiği yer. Et karne hediyesi olmuş!
Kim bilir kaç aydır, kaç haftadır çocuğunun canı çektiği, annenin ise almak için can attığı “eti” alıp evladına yediremedi.
Bir lokma ete muhtaç çocuklar. Yazık!
Yolculuk boyunca düşündüm de “en temel besin maddesine ulaşamayan bir nesil, sağlıksız beslenen bir gençlik” gerçeğini o haber hepimizin yüzüne çarptı.
Haberin altına yüzlerce yorum yapıldı.
Bir hafta önce uzman bir hekim arkadaşım bunu doğrularcasına sohbetimizde “Polikliniğe gelen hastalarımla sohbet ediyoruz. Beslenmelerinde en çok makarna ve ekmek tükettiklerini söylüyorlar...” sözleri hatırıma geldi.
Aynı gün başka bir haber şöyleydi “Kenan Sofuoğlu’nun 3 yaşındaki çocuğu milyon dolarlık arabasının direksiyonunda oyun oynarken görüntülendi.” Artık kim çekmişse resmi sosyal medyada paylaştı.
Gelir adaletsizliğinde uçurumlar var!
Nereden nereye!
Annesinin karne hediyesi olarak “et” alacağı çocuğun ruh hali gün boyu zihnimdeydi. Yüreğim sızladı.
Neyse daha fazla içim kaldırmıyor bunu yazmaya.
Asıl yazmak istediğim konuya geleyim.
***
Şu sıralar kar yağışına ülke olarak ne çok ihtiyacımız var.
Uzun zamandır görülmeyen kurak mı kurak bir kış yaşıyoruz.
Topraklarımız susuzluktan çatlak çatlak.
Barajlar bile göl iken adeta çöl olmuş.
3 büyük ilimizdeki güncel baraj doluluk oranları şöyle:
- İstanbul: %30,55
- Ankara : %27,32 (aktif doluluk oranı: %17,49)
- İzmir : %25,81
Diğer şehirlerde ki durum bundan farklı değil! Kar yağmazsa halimiz perişan!
Geçen yıl bu zamanlar tüm yurtta kar yağıyordu, bol yağışlı bir kış geçirmiştik!
Tek geçim kaynağı çiftçilik olan vatandaşların kuraklığa bağlı endişeli bekleyişlerine şahit oluyoruz.
Öyle ki bu çiftçiler soframızdaki ekmeğin ham maddesinin üreticileri.
Birkaç ay öncesinden tohumu toprağa atmış karın yağmasını bekliyorlar.
İşimiz gereği yaz-kış kırsal mahallelere gidiyoruz.
Toprağın üzerine çıkan arpa buğday filizleri yeşil bir halı gibi gözlerimize çarpıyor.
Oysaki bir önceki sene bu mevsimde üzerlerine yağan kar, yorgan gibi örtmüştü her tarafı.
Karne hediyesi “et” olan çocuğun içimde yarattığı deprem etkisiyle vardık İnönü ilçesine…
Hani 2.İnönü zaferinin kazanılıp, ezeli düşmanımız Yunan’ı bozguna uğrattığımız o mübarek şehit kanlarıyla yoğrulan bereketli topraklara!
Erenköylü Mehmet Amcanın yanıma yaklaşıp solgun ve umutsuz bakışları ses tonuna yansımış biçimde kulağıma eğildi.
Özel bir derdini söyleyeceğini beklerken;
“Hüseyin Bey eğer bu kuraklık böyle devam ederse halimiz kötü. 78 yaşındayım ilk kez böyle bir kış geçiriyoruz. Kar yağmazsa fiyatları gör yazın sen. Ekmek 8-10 lira olur…” sözleri aslında önümüzdeki sıkıntılı günlerin habercisi gibiydi.
İki elimi havaya kaldırarak “Elimizden bir şey gelmiyor amca. Bu aşamada dua etmekten başka. Allah en iyisini bilir.” Diyerek ayaküstü bir süre sohbet ettikten sonra ayrıldım yanından…
Cuma namazını kılmak için İnönü ilçe merkezindeki bir camiye geçtik.
İçeri girdiğimde imam efendinin hararetli vaazını dinledim bir süre.
Ezan okunmak üzereydi.
İmam efendi vaazının son bölümünde “Değerli cemaat! Kar yağması için şimdi tevbe istiğfar edip dua edelim.” Diyerek ardından dudaklarından dökülen şu sözler cemaat tarafından “Amin” nidalarıyla yankılandı kubbede…
“Topraklarımızı rahmetine gark eyle. Bol ve bereketli kar nasip eyle. Esirgeme bizden nimetini, gönder gökten rahmetini. Çorak ve kurak topraklara bolluk ve bereket için kar nasip eyle…” diye devam etti kar duası.
Dua yüce dinimizde kıymetlidir!
Müminin en büyük silahı “duasıdır.” derler.
Kerim kitabımızda dua ile ilgili bir çok ayet var.
Sadece Bakara Suresinin 186. ayetini hatırlayalım “…Bana dua edenin duasına icabet ederim.”
Neticede dua, Allah ile kul arasında en kuvvetli bağdır.
Bugüne kadar hep “yağmur” için dua ederdik.
Ancak bu sefer mevsim kış olunca yağmurun yerini ilk defa “kar” aldığına şahit oluyordum.
Kış mevsiminin ortasında bulunmamıza rağmen hala kara hasretiz.
Ya hava sıcaklıklarına ne demeli! Aynı gün 14 derece civarındaydı.
Adeta sonbahar tadında, hatta kimi günler ilkbahara selam çakan bir ocak ayı geçirdiğimiz için kuraklık açısından ürküten durum.
Bu ürkütücü durumun sona ermesi kuraklık ikliminden biran önce uzaklaşmamız için duadan başka elden bir şey gelmiyor.
Hem de içinde bulunduğumuz mübarek üç aylar hürmetine dua edelim de kar yağsın!