KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR İLE SÖYLEŞİ: KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR İLE SÖYLEŞİ

Kaya Büyükbayraktar’ı 1980’li yıllardan beri tanırım. Harşit’in kenarındaki eski otoparktaki mütevazı büfesinde camekan önüne serdiği cevizler hep dikkatimi çekmiştir.

1980’li yılların Kaya Büyükbayraktar’ı bugün Gümüşhane’nin öncü sektörünün mimarı oldu.

Hiç kimseyi kıskanmadan, herkese yardım edip, gönlünü açan, pestil ve köme sektörünün büyümesine hep ön ayak olan Sayın Büyükbayraktar ile 5 Temmuz 2012 tarihinde bir söyleşi yaptık.

Sizleri Sayın Kaya Büyükbayraktar ile yaptığımız söyleşi ile baş başa bırakıyorum.



HASAN PİR - Kaya Büyükbayraktar  kimdir? Hayat hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
1956 yılında yedi kardeşli bir ailenin ortanca evladı olarak Gümüşhane merkez Bağlarbaşı mahallesinde doğmuşum. Eğitim ve askerlik hayatım dışındaki yaşamımın tamamını Gümüşhane’de geçirdim. İlkokulu Bağlarbaşı Fevzipaşa ilkokulunda, ortaokulu Gümüşhane İmam Hatip Lisesi orta kısmında ve İzmit Namık Kemal Ortaokulunda tamamladım. Gümüşhane Lisesi’nden mezun olduktan sonra Gümüşhane Mareşal Fevzi Çakmak Eğitim Enstitüsü’nde eğitimime devam ettim ve 1980 yılında öğretmen olarak mezun oldum.  İlkokul yıllarından sonra ticaretle uğraşan ailemin yanında ticari faaliyetlerde bulundum. Bu yıllarda çevremde ve ülkede var olan ticari emtiaları merakla takip ediyor ve yöresel değerler üzerinde neler yapılabileceği üzerinde akıl yoruyordum. 1980 yılında Kahramanmaraş’ta başladığım öğretmenlik mesleğini 4 ay yaptıktan sonra “üretim temelli kalkınma” idealime hizmet etmek adına istifa ettim ve askerlik hizmetimi de tamamladıktan sonra da 1983 yılında Gümüşhane’de şahsi olarak ticari faaliyetlere başladım. Evliyim. Bir kız, iki erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.

HASAN PİR - Asıl mesleğiniz öğretmenlik olmasına rağmen, pestil ve köme sektöründe bir marka oldunuz. Öğretmenlikten pestil - kömeye uzanan bu çizginin arka planındaki “sırrı” bizimle paylaşır mısınız?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Kişisel olarak kalkınmanın ancak üretimle olacağına inanan biriyimdir. Gümüşhane gibi zor bir coğrafyadan yöresel bir değerin ticari bir emtia haline getirilebileceği fikri bende ortaokul yıllarımdan itibaren yerleşmişti. Her şehir dışına çıkışımda baktığım her yere bu gözle bakıyor ne çıkarabilirim diye düşünüyordum. Gittiğim her ilin bir değeri bana ilham kaynağı oluyordu. Baktığım her üründe farklı bir şey görmüş olma bizi bu noktaya getirdi. Esasen öğretmenlikten üretime geçişimin ardında da bu düşünce vardır. İnanın bu ürünleri üretmeye başladığımda en yakınımdakiler bile beni “deli” olmakla itham ediyorlardı. Ama ben Gümüşhane’nin “Deli baltası” olmayı göze almıştım.

1983’lü yıllarda ailemin ürettiği pestilleri kendi işletmemde satmaya başlayınca çocukluk yıllarımın “gagası” olan bu ürünün bir gün pişmaniye, lokum gibi bir değer haline getirilebileceği fikri artık kafamda oluşmaya başlamıştı. Bu satışlar aynı zamanda yakın çevremdekileri ve komşularımızı da pestil üretimine teşvik etmemi, bu pestilleri alarak satışını yaptığım günleri beraberinde getirdi. 1983 yılında yılda ancak 100-200 kg pestil satabilmiştik. Otogardaki satış noktasında satılan pestil o yıllarda sadece Gümüşhaneliler tarafından tüketiliyor, dışarıdan gelen insanlarca damak tadıyla ve ürünün sertliği ile ilgili ciddi eleştiriler alıyordu. Hatta Gümüşhanelilerin yöresel tabiri ile ürünün sertliğini ifade eden “gandırık kayışı” ifadesi pestil için kullanılıyordu. Bu tepkileri yapıcı olarak kabul ettik ve ürünün doğal yapısını ve aslını bozmadan pestilin albenisini artırmaya çalıştık. İlk kez “buldum, başardım, beğendim” dediğim tarih 1986 oldu. Ürünü aslına sadık kalarak yeni bir reçete ve yeni üretim metodu ile ürettik. Geçen yıllarda arşivlerimi karıştırırken 1986 yılında 1600 kg pestil üretip sattığımın kayıtlarına rastladım. Nereden, nereye…

Tabi hâlâ o yıllarda pestil doğal yöntemlerle kurutma yapılıyordu ve ürünün üretilmesi dut mevsimine bağlıydı. Bu bağlılık bizi göçe zorladı. Kardeşim Yusuf Büyükbayraktar o sıralarda Gümüşhane Belediyesi’nde iktisat şefi iken bu sevda uğruna o da görevinden ayrıldı. Kardeşlerimle Muğla, Köyceğiz’e pestil üretmek için gittik. Orada 4 yıl Gümüşhane’den gelen dut şırası ile pestil ürettik. Bu sıralarda da pestili kapalı mekânlarda, kurutma odalarında üretme yöntemleri üzerinde araştırmalar yapıyorduk. Bu konuda önemli bir yol kat ettiğimiz an özlemini duyduğumuz memleketimize dönüşün ve 12 aya yayılmış üretime geçmenin zamanı gelmişti.  İçerde, kurutma odasında kurutmayı başardığım o anki mutluluğumu asla unutamam. Bu vesile ile bir hakkı teslim etmek için tekrar söylemekte yarar görüyorum ki kardeşim Yusuf Bey’in bu sektörün gelişmesine büyük emeği ve katkısı olmuştur.

Devam eden yıllar bizim için çok koşuşturmalı yıllar oldu. Pestile bir eş, bir kardeş, bir yoldaş gerekliydi ve o da yine evlerimizde üretilen kömeydi.  Köme üretimine de başladık. 1993 yılında Bağlarbaşı mahallesindeki baba mekânımızda o günün şartlarındaki ilk modern imalathanemizi kurduk.  Artık ürün istihdam ettiğimiz personellerle sürekli üretiliyordu ama hâlâ ulusal olarak tanınmıyordu. Bu ürünü nasıl tanıtırız nasıl yaygınlaştırırız diye düşünürken, ilin ilk festivali imdadımıza yetişti. Artık ürünlerimiz yüksek sesle çağrılır olmuştu.

Her geçen gün kapasitemizi ve ambalaj şeklimizi bir adım daha ileri taşıyarak 1998’e ulaştığımızda artık sektöre yeniler girmeye başladı. Bu işin artık bir sektör haline geleceğinin ilk kıvılcımları bizi oldukça mutlu etmişti.

2000’li yıllardan bu günlere modern üretim tesislerimiz, geniş ürün yelpazemiz, modern üretim metotlarımız ile ürünlerimiz Gümüşhane’de satılan ürünler olmaktan çıkıp ülke sathına ve dünyaya yayıldı.  Artık ürünlerimiz Gümüşhane dışında birçok ilde de sanayi tesislerinde üretilir hale geldi.
Bugün Büyükbayraktar ailesi olarak Kral markası başta olmak üzere 10’a yakın tescilli markası, uluslararası kalite standartları, doğrudan ve dolaylı 500’e yakın istihdamı, meyve marmelatları ve pekmezler de dahil 20’ye yakın ürün çeşidi, 8000 m2’yi bulan kapalı üretim alanı ile “Doğal Ürünler” şemsiyesi altında üretim yapmaktayız.



HASAN PİR - Pestil ve kömeyi Türkiye ve dünyaya tanıtmada öncü isim oldunuz. Öncü olmak nasıl bir duygu?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Evvela oldukça sorumluluk isteyen bir duygu. Böyle bir markanın büyüdüğünü, Gümüşhane dışında da üretilir olduğunu bilmek beni hadsiz mutluluğa sürüklüyor. Ancak ürünlerin aslına sadık kalarak daha da geliştirilmesinin, daha modern ve küçük, tek tüketimlik ambalajlarla paketlenmesinin, yeni ürün geliştirmelerinin yapılmasının, bu çalışmaları yapanların desteklenmesinin sorumluluğunu sürekli omuzlarımda hissediyorum.

HASAN PİR - Pestil ve köme sektörünü dişinizle tırnağınızla zirveye taşıdınız ama bir gün birilerinin hatasıyla “bu zirveden geri dönüş olursa!..” endişesini hiç taşıdınız mı?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Telaffuzu bile beni rahatsız ediyor. İnanın sürekli bu endişe ile yaşıyorum. Büyük bir emek vermişsiniz, yıllarınızı, ömrünüzü vermişsiniz ve bir ürün ortaya çıkarmışsınız. Sonrasında bu ürün bir İl’e, bir memlekete mal olmuş, etrafınızda geçimini bu meslekten sağlayan binlerce insan var. İnanın biri veya birilerinin sırf kısa bir sürelik ticari kazanç uğruna bu ürünü baltalaması, zarar vermesini düşünmek bile beni incitiyor.

HASAN PİR - Gelelim cevize… Gümüşhane’de herhalde ikinci büyük projeniz de Gümüşhane’nin bir gün ceviz diyarı olarak anılacağı noktaya gelmesidir. Neden Ceviz?..
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Tabi bildiğiniz gibi bizim temel iki ürünümüz içerisinde, yani pestil ve kömede, ağırlıklı olarak kullanılan en temel hammaddelerden birisi ceviz. Yine bildiğiniz gibi Gümüşhane bir dut memleketi olduğu gibi bir ceviz diyarı da. İlimizle müsemma bildiğim 8-10 tane ceviz türü mevcut. Biz pestil ve köme üretim işletmeleri kullandığımız cevizin çok büyük bir kısmını il dışından alıyoruz, almak zorundayız. Hatta daha açık söyleyeyim dışarıdan aldığımız cevizin de büyük bir kısmı yurt dışı kaynaklı. Yani ürünlerimizde kullandığımız cevizin önemli bir kısmı yurt dışı kaynaklı. Ceviz bizim en büyük maliyetlerimizde biri olduğu için kaşıkla topladığımızı kepçeyle dışarıya göndermemiz, hele hele bunun yurt dışına çıktığını bilmek çok üzücü bir konu.

Ben bu coğrafyaya dışarıdan girecek paranın değerini çok iyi bildiğim gibi bu coğrafyadan çıkacak her kuruşun da sancısını yaşayan biriyim. Denizin, sınırın, ağır sanayinin, nüfusun olmadığı bir ile damla damla soktuğumuz kazancı, yine ilimizin bir değeri olan ceviz için dışarı göndermek yerine dağımızın, taşımızın ceviz ağaçları ile doldurulması, ihtiyacımız olan cevizin bu dağlarda yetiştirilmesi en büyük hayalimizdir.

Hepinizin malumu olduğu üzere kamu kaynakları ile bu konuda çok ciddi ve sevindirici çalışmalar yapılıyor. Benim şahsi kanaatim bu çalışmaların bir ucunda özel sektör olduğu taktirde bu başarılacak ve ceviz diyarı hayalim bir gün mutlaka gerçekleşecektir.



HASAN PİR - Gümüşhane’de her etkinlikte siz ve şirketinizin desteği var ama siz hiçbir etkinlikte şahsınızı ön plana çıkarmıyorsunuz. Bunun bir nedeni var mı?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Reklam yapmak, bir yerlerde koltuk kapmak, vitrinde durmak yerine ürünlerimle, eserlerimle ön planda olmak benim hayat felsefeme daha uygun.

HASAN PİR - Siyasetle aranız nasıl. Siyasette aktif olarak bulundunuz mu? Bundan sonra bulunmayı düşünür müsünüz?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Ben temiz siyaseti bu vatana hizmet aracı olarak görürüm. Gençlik yıllarımda siyasette bulundum, ancak bundan sonra aktif siyaset düşünmüyorum. Memleketime bundan sonraki süreçte mesleğimle uygun olarak ilimizin ticaret ve sanayisine hizmet ederek devam etmeyi düşünüyorum.

HASAN PİR - Gümüşhane sizin için ne anlam ifade ediyor? Gümüşhane’nin dünü, bugünü ve yarını için neler söylemek istersiniz?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Vatanım… Yaşam kaynağım, feyiz noktam, çocukluğumun, gençliğimin yaşamımın her parçası… Beni ben yapan bir tekne… Gümüşhane’de bütünsel anlamda dünle bu gün bir şey değişmedi, İnşallah yarın çok şey değişir…

HASAN PİR - Hobileriniz nelerdir?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Üretmek, üretmek, üretmek…

HASAN PİR - Hayattaki üç doğrunuz nedir?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Benim için esasen bir doğru vardır. O da doğruluktur.  Ben yaşamım boyunca kimseyi ne yanılttım ne de aldattım, hep doğruyu, doğruluğu tercih ettim.

HASAN PİR - Peki Kaya Bey; “KRAL” markasının sırrı bu cevapta mı yatıyor?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Evet doğru tespit etiniz. Kral’ın manası budur. Siz kimseyi aldatmadığınız sürece kralsınız. Siz kimseyi yanıltmadığınız sürece kralsınız. Ve hep doğruyu, doğruluğu tercih ettiğiniz sürece kralsınız.

HASAN PİR - Gençlere tavsiyeleriniz neler olur?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Çalışın, üretin. Bu vatanı hep sevin. Asla bu topraklara ihanet etmeyin…

HASAN PİR - Bizim sorularımız bitti. Sizin eklemek istediğiniz şeyler var mıdır?
KAYA BÜYÜKBAYRAKTAR -
Teşekkür ederim.

HASAN PİR- Biz de size teşekkür ediyoruz.