KILIÇ ve TERAZİ

Toplumumuzun en büyük handikaplarından birisi de bize kim ne söylerse hemen ona inanıyoruz. Özellikle kendi siyasi görüşümüzün lehinde ise bu çok daha kolay oluyor. Oysa ki bu haber veya bilgi doğru mu, yanlış mı  diye araştırmıyoruz. Hucurat suresi 6.ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor:’Ey iman edenler , size bir fasık bir haber getirecek olursa onun iç yüzünü araştırın.’ Günümüzde bu tür haberleri getiren ve götüren maalesef çok oluyor.Duyduğumuz bu haberler karşısında adil davranarak kendimizi sorgulamıyoruz  bile.

İnsanları ve devletleri, hayırlı ve uzun ömürlü kılan adalettir.Hz. Adem’den günümüze kadar hep böyle olmuştur. Toplumları adalet ayakta tutar.Toplumdaki yalan yanlış haberlerin önünü de ancak adalet engelleyebilir.

Evet hukuk herkes için olmalı. Kralla bir avam aynı haklara sahip olmalı. Eşitlik adalet herkese aynı mesafede olmalı. Adaletin herkes için aynı mesafede olduğuna dair örnekler vermeye çalışalım:

(1)  Bir gün Mahzunoğulları kabilesinden Fatıma adında asil bir kadın hırsızlık yapmıştır. O kadının cezalandırmaması için ashabdan Hz. Üsame b. Zeyd'i Peygamberimize gönderirler. Bu duruma çok kızan ve üzülen Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah'ın kanunu karşısında aracı olmaya kalkışıyor. Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: İçlerinden asil, ileri gelen birisi hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim.”(İmam Malik)

(2)  Hz. Ali ‘nin zırhını kaybetmesi ve bir Yahudi ile aralarında geçen diyalog çok ilginçtir. Halife zor kullanarak zırhı almaz ve Yahudi’yi mahkemeye davet eder. Tabi mahkemede Hz. Ali, zırhın kendisine ait olduğunu şahitli olarak ispat edemez. Ve dolayısıyla mahkemeyi de kaybeder. Bu adaleti gören Yahudi ise Müslüman olur ve Hazreti Ali’ye şöyle der:

“Ey müminlerin emiri, bu zırh gerçekten de sizindir. Ben sizin arkanızdan giderken yolda rastladım. Sizin düşürdüğünüz kesin. Gördüğüm bu adalet karşısında daha fazla direnmiyor, ben de Müslüman oluyorum. Adaletin böylesi ile sadece Arabistan’ı değil bütün dünyayı idare etmek mümkündür.”

(3) Bir camii inşaatı için uygun görülen araziyi Fatih Sultan Mehmet istimlak ettirir. Ve fermanı da mühürleyerek istimlak kararını tasdikler. Bu arazinin sahibi Yahudi karara itiraz eder. Mahkemeye çıkarlar. Kadı her iki tarafı dinledikten sonra kararını açıklar:

‘Padişahın mühür vurduğu sağ eli kesilecek.’  Padişah hiç itiraz etmez. Yahudi bu durum karşısında şaşar kalır. Koskoca padişahın eli,parası ödenmiş bir arazi yüzünden, kesilecek diye üzülür ve davadan vazgeçer.

Kadı, Fatih Sultan Mehmet’e dönerek ‘padişahlığına güvenipte benim verdiğim karara karşı gelseydin kafanı şu kılıçla uçururdum’der. Kadının bu tutumu karşısında Fatih Sultan Mehmet’te ‘Eğer sende benim padişahlığıma aldanıp farklı bir karar verseydin bende senin kafanı uçururdum’der.

Yahudi bu manzara karşısında iyice  şaşkına döner ve oracıkta Müslüman olur.
 
Yukarı adaletin nasıl tecelli ettiğine dair tarihten birkaç örnek vermeye çalıştık. Bu örnekler geleceğimize ışık tutması temennisiyle…
YORUM EKLE