KİMİN YENİ YILI

Son yıllarda yoğunlaşmaya başlayan Batı kaynaklı kültür istilasının Türkiye ve Türk dünyasına getirilerinden biri de yeni yıldır.Bu günkü yıl başı kutlama görüntüleri, zamanın çağdaş batısının bilimini almaktan çok onlara benzeme yarışına dönüşmüştür.

Türk kültürü, kutlamalardaki bu çirkin görüntüleri hiç bir zaman kendi öz geleneği olarak kabullenmemiştir. Türk dünyası bilinçli olarak 1 Ocak’a kendi ses değişimlerine uydurarak “yeni yıl” demiş “yılbaşı” yapmamıştır.  Kesin çıkış tarihi saptanamayan Türk takviminin yılbaşı günü de 21 Mart’tır. Bunu “Kutadgu Bilig” ve “Divan-ı Lugat’it – Türk”te görürüz. Yılbaşının buradaki adı “yeñgi kün” Biruni’nin yazmalarında, Nizamülmülk’ün Siyasetnamesinde, Melikşah’ın takviminde, Uzun Hasan’ın kanunlarında, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye sürecinde adını saydığımız veya sayamadığımız birçok belgede bize yani kültürel değerlerimize özgü yılbaşı kutlamalarının duraksamadan bugünlere geldiğini görürüz.

Bu yazıdaki amacım yılbaşı kutlamalarının Türklere ait olduğunu kanıtlamak ve Türk Dünyasındaki kutlama örneklerini uzun uzun anlatmak değil, günümüz Türkiyesinde yeni yıl kutlamalarınının tarihi sürecini anlatmaktır.
Yılbaşı Türkiye ve komşumuz olan Türk elleriyle Osmanlının yurt tuttuğu bazı Türk topraklarında şu adlarla kutlanmaktadır: Türkiye’de Nevruz, Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Mart Bozumu; Batı Trakya Türkleri’nde Mevris, Yugoslavya Türkleri’nde Sultan-ı Navrız, Kıbrıs’ta Mart Dokuzu, Kırım Tatarlarında Novrez, Gündönümü; Azerbaycan’da Bahar Bayramı, Novruz; Türkmenistan’da Nevruz adlarıyla kutlanır. Bu bayrama sayılan adlandırmalardan başka Azerbaycan’da “Bozkurt”, Kuzey Batı Türklerinde “Ergenekon” adları da verilmektedir.

Bu adlandırmalarda özellikle Nevruz sözü dikkate değerdir. Farslarla Türkler arasındaki etkileşimlerin sonucu olarak “Yengi Kün” sözünün çevirisidir.Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” sözünde olduğu gibi Türk ve komşu ulusları da içine alan geniş bir coğrafyanın yılbaşısı olmuştur.

Osmanlı ailesinin kökü olan Oğuzların, Bozok Kolunun Kayı Boyuna üye olan Karakeçililerin 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi türbesinde toplanıp yılbaşını kutladıklarını, bu kutlamalara da “Yörük Bayramı” adını verdiklerini biliyoruz.
Manisa’da bugün bile “Mesir Bayramı” törenleri yapılır. Söylentiye göre 41 çeşit baharattan yapılan mesir macunu Kanuni’nin annesi Hafsa Sultan’ı iyileştirmiş, Kanuni de yılda bir defa olmak üzere bu macunun halka dağıtılmasını buyurmuştu. Osmanlılarda güneşin koç(kamel) burcuna girdiği bugün, saray tarafından olduğu gibi halk tarafından da büyük coşkuyla kutlanmaktadır. Bu günde eğlenceler düzenlenir, eczanelerde yapılan “Nevruziye” adındaki macun halk tarafından yenilirdi. Bununla birlikte Türk dünyasında da yılbaşına özgü yemekler vardır. Kazak ve Kırgızların Nawrız Köje, Novruz Köcö dedikleri yiyecekler, kurdukları sofralar buna örnek sayılabilir.

Selçuklularda da yılbaşı kutlamaları Osmanlılardan farklı değildir. Sultan Melikşah’ın hazırlattığı Güneş dönüşümlü Celali Takviminde 21 Mart yine yılbaşı sayılmıştır. Bu değişiklik bir nevi eski Türk takvimine dönüştür.
Uzun Hasan tarafından düzenlenen Akkoyunlu Kanunlarında, 21 Mart ilk vergi toplama günüdür. Bu uygulama Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de canlılığını korumaktadır.

Cumhuriyet dönemi yılbaşı kutlamalarına gelecek olursak, daha cumhuriyet ilan edilmeden 22 Mart 1922 tarihinde komşu devlet başkanlarıyla Ankara’nın Keçiören semtinde kutlamalar gerçekleştirmiştir. Yurdumuzun değişik yerlerinde bu kutlamalar değişik ad ve şekillerde sürdürüldü. Örneğin:

Giresun’da “Mart Bozumu” adıyla 14 Mart’ta kutlanır. O gün erkenden kalkılıp akarsulardan getirilen sular hayvanların üzerlerine serpilir.   

Edirne’de 22 Mart günü kutlanan yılbaşında eski hasırlar yakılıp “mart içeri, pire dışarı” diyerek ateşin üzerinden atlanır.

Kırklareli ilinde de yılbaşı “Mart Dokuzu” adını alır. Bu gün halk boyalı yumurtalarla, börekler, lokmalarla kırlara gidip yiyeceklerini yer ve eğlenirler.

İzmir Urla’da “Mart Dokuzu Şenlikleri”, Tire’de “Sultan Nevruz Bayramı”, Uşak’ta “Yıl Yenilendi” gibi adlarla kutlanır.

Yukarıda sayılan yılbaşı kutlamalarından örnekler, kutlamaların küçük bir bölümüdür. Bazı bölgelerimizde ise yılbaşı kutlamaları “Hıdırellez” gününe dönüşmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti, 1991 yılında yeni kurulmuş olan Türk Cumhuriyetleriyle birlikte 21 Mart’ı ulusal bayram olarak duyurmuştur.

Yılbaşı kutlamaları genelde şöyle yapılırdı. Yılbaşına hazırlık, bayram yemeği, mezarlık ziyareti, akraba ve eş-dost görüşmeleri, kır gezileri, ateşle ilgili öğeler, suyla ilgili öğeler, eğlenceler, edebi etkinlikler ve yardımlaşma vs.

En aşağı 2000-2500 yıllık süregelen yılbaşı geleneğimizi bu son yüzyılda, özellikle Türkiye topraklarında, batı kaynaklı kültür yayılmacılığı sayesinde kaybetme noktasına geldik.

Milli bayram ve anma günlerimiz, millet olma bilincimizi ve tarihimizle olan bağımızı güçlendirip toplumsal bütünleşmemizi sağlamaktadır.Kuşkusuz dini bayramlarımız da ulus olma bilincimizi güçlendirdiği gibi Allah’ın bizi yaratmasındaki amacı anımsamamız açısından gereklidir.

Kutlamaların başından sonuna dek yabancı ve zararlı öğeler taşıyan, kutlamalarda insan onuruna yakışmayan davranışlarla erdemsizlik örneği sergilemenin, üstüne üstlük bunu 2000-2500 yıllık yılbaşı geleneğimizi hiçe sayarak yapmanın gereği nedir? Yeni yıl kutlamaları hiç olmasın mı? Bana kalırsa hiç olmasın. Çünkü, her yeni yıl kutlamaları bir öncekinden daha zararlı, daha masraflı olmaya başladı. Artık yeni yıl kutlamaları eskisi gibi yabancı devletlerin elçilerinin katıldığı küçük ve göstermelik kutlamalar değil. Artık meydanlarda hayvanlara dahi yaraşmayan cinsel edepsizliklerin yaşandığı, insan olmanın gereklerinin unutulduğu, özellikle kadınlara yapılan eylemlerle çirkinleşmiş ve kirlenmiş bir yeni yıl. Böyle bir yıl olmaz olsun.
YORUM EKLE