KİMMİŞ BU AVRUPA

Hollanda'nın ülkemize karşı takındığı çirkin tutum, akıllara merhum Erbakan Hoca'nın yıllar önce sarf etiği şu sözleri getirdi. “Biz tarihin en şerefli milletiyiz, kimmiş Avrupa!” Her durumda her yerde gerçek yüzlerini göstermeye başladı müttefik olarak bildiğimiz asla ve asla dostumuz olmayan bu Avrupa milletleri. Onlar ancak kendi gibi düşünen kendi gibi yaşayan kendi gibi inanan insanlara karşı demokratlıklarını gösteriyorlar. Onun için Türkiye Cumhuriyetinin bakanlarına, milletvekillerine tahammülleri yok. Kime tahammül ediyorlar, kimlerin programlarına izin veriyorlar, kimlerin paçavralarının asılmasına müsaade ediyorlar? Onlarla aynı safta olan ve bizim de terör örgütü veya mensubu, yandaşı dediğimiz kişilerle, ülkemize ihanet eden şer şebekeleriyle, şer odaklarıyla. Terörle mücadelede sınır tanımadığını her fırsatta dile getirenlerin birkaç gün önceki tavırları ve o çirkin görüntüler bizi şaşırtmadı. Terör örgütü PKK’nın propagandasını yapmak üzere sokağa çıkan terör yandaşlarına Alman hükümetince, ardından Hollanda hükümetince özel polis kalkanı görevlendirilir. Düsseldorf şehrinde PKK’lı teröristlerin yaptığı yürüyüşte Alman polisi kalleşleri himayesi altına alır.


Almanya bizim terör örgütü dediğimiz bütün mihrakların anavatanı olur. Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü haklarında yakalama kararı çıkartılan ne kadar kaçak varsa, hain varsa Almanya’ya sığınır onlara vatandaşlık hakkı verilir oturma izni verilir. Almanya’dan normal şartlarda vatandaşlık izni almak aylarca çoğu zaman yıllarca sürer. Almanya Türkiye’de bir şekilde suç işlemiş suça bulaşmış ve terör örgütlerinin yanında olmuş kişilere alel acele vatandaşlık hakkı vererek onları  korumaya kollamaya çalışır. Almanya’nın Nürnberg yakanlarındaki Fürth şehrinde, 1817 yılından bu yana Eylül ayında yapılan Hasat Bayramı kortejinde yer alan Türk Birliği ekibindeki Berlin Mehter takımının taşıdığı 3 hilalli Osmanlı sancağı Fürth Belediyesince yasaklanır. Almanların OSMANLI BAYRAĞINA YASAK, TÜRK BAYRAĞINA YASAK, paçavralar serbest tavrı tam da onlara yakışan cinsten. Terörü destekleyenler terörü besleyenler belalarını onların elinden elbette bir gün görecekler. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağının uçuş iznine izin vermeyen ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın ülkeye girişini engelleyen Hollanda, Türkiye'ye karşı uluslararası diplomatik teamülleri ayaklar altına alan çirkin bir tutum içerisine girdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın aracının Hollanda polisi tarafından durdurulması sonrası Rotterdam'daki Türk konsolosluğu önünde protesto gösterisi düzenleyen Türklere Hollanda polisi atlarla, itlerle vahşice saldırdı. Sürekli demokrasiden ve ifade özgürlüğünden bahseden Hollanda'nın tarihi ise katliamlarla dolu. Srebrenitsa, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yapılan en büyük katliamdı. Yugoslavya iç savaşı devam ederken 4 Nisan 1993 tarihinde Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etti. Çevre bölgelerden kaçan Müslümanlarla birlikte Srebrenitsa'nın nüfusu 60 bine çıktı.


Ancak Srebrenitsa etrafındaki Sırp kuşatması devam etti ve sonraki iki yıl içinde çok az sayıda insani yardım konvoyunun kampa girmesine izin verildi. Su, gıda ve tıbbi malzeme kıtlığı başladı. Müslümanlar ellerindeki silahları BM Barış Gücü'ne vermek zorunda bırakılmışlardı. Sırplar kasabayı ele geçirmek için operasyon başlattı ve 30 kadar Hollanda askerini rehin aldı. Müslümanlar silahlarını geri almak istedi ama sorumlu Hollanda komutanı Thom Karremans kabul etmedi. Sırp ordusu kasabayı bombardımana tuttu.BM yalnızca iki F16'ya kent üzerinde bir uçuş yaptırmakla yetindi. Ve sonunda Hollandalı Karremans, esir alınan BM askerlerine karşılık olarak, kendisine sığınan 25 bin Müslüman mülteciyi ve kampı Sırplara teslim etti.11 Temmuz 1995 günü, insanlık tarihinin en kara sayfalarından biridir. Sırplar, Avrupa'nın izlemekle yetindiği beş gün süren katliamda tam 8 bin 372 kişiyi öldürdü. Sırplar cesetlerin kimlikleri tespit edilmesin diye cesetleri parçalayarak sayıları 64'ü bulan toplu mezarlara gömdü. Katliamdan sonra Hollandalı askerler ve komutanları beceriksiz ve korkak ilan edildiler, Srebrenitsa'nın düşmesinden sorumlu tutuldular. Daha sonra ortaya çıkan bir video kasetinde Sırp general General Ratko Mladiç'in kenti boşaltan Hollandalı komutana bir hediye verirken görüntüleri ortaya çıktı. İşte bize güya demokrasi dersi vermeye çalışan Hollanda budur. Hollandalı askerler beceriksizlikleri ve korkaklıklarıyla dolaylı yoldan Srebrenitsa katliamının sorumlusu oldular, kendilerine sığınanları Sırp katillere bırakıp kaçtılar. Hollanda’nın tarihinde katliamlar bununla bitmiyor. Hollanda’nın Çinli, Kızıldereli, Endonezyalı katliamları tarihe birer kara leke olarak geçmiş. Bu katliamlarda binlerce on binlerce insan öldürülmüş, yerinden yurdundan kovulmuş, masum inanların, kadınların, çocukların kanına girilmiş. Hollanda bu kara lekeyi asla ve asla dünya var oldukça üzerinden atamayacak. Bu gün kalkmışlar Türk siyasetçilerin konuşma ve seyahat etme hakkını ve hürriyetlerini ellerinden almaya yelteniyorlar. Bir demokrasi sınavını daha geçemediler. Çünkü onların demokratlık anlayışları bunu gerektirir. Onların anlayışları bu diyerek bir kenara çekilip oturacak değiliz. Büyük devlet olma olgunluğunu bozmadan, yapılanlara misli ile cevap vermekte asla tereddüt edilmeyeceğini biliyoruz. Devletin zirvesi o günden başlayarak en üst seviyede Hollanda’ya birkaç nota vermiş, diplomatik bütün girişimlerde bulunmuştur. Başta büyüklerimiz olmak üzere bu ülkede vatanları için bayrağı için, ezanı için güneş gibi batmaya hazır seksen milyon yürek olduğu müddetçe kimse bize yan bakamaz. Ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar yolumuzdan sapmayacağız. Sınırlarımızın içinde ve dışında terör örgütlerine ve bize hainlik yapan herkese haddini bildirerek yolumuza devam edeceğiz.

YORUM EKLE