KIZILAY- TAKSİM ARTIK BİTSİN...

Nereden nereye geldik. On beş gün önce her şey süt limandı. Ne oldu da ortalık bir anda karıştı. Taksim kelimesi hafızalara kazındı. Ülkenin o kadar sorunu varken,  nelerle uğraşıyoruz. Enerjimizi nelere harcıyoruz. Televizyonlarda tartışılıyor, yazılıyor çiziliyor gezi parkı eylemleri, peki nereye kadar?

Bazılarına göre Taksimde başlayan eylem başlangıçta masum bir eylemdi, tamam, bakarız ederiz, gibi işi yumuşatma yerine sert söylemlerle karşılaşılınca evinde oturup eylemden, devrimden umut kesmiş marjinal gruplar bir anda aşka geldiler. Bu fırsat ele geçmez bir fırsattı, masum bir genç grubunun isteği onlarda bir rüyaya dönüşmüştü. Yiğit bin yaşar fırsat bir düşer hesabı bu fırsatı marjinal gruplar kendileri açısından çok iyi değerlendirdiler, alanları işgal etmek hiç bu kadar kolay olmamıştı onlar için…

Bazılarına göre ise Taksimdeki eylemlerin arkasında başka güçler var. İş üç beş kişinin işi değil, küresel güçler Başbakana verdiği desteği geri çekmiş durumda. Amerika gezisi sonrası icraatlar ortaya çıkmakta. Bu eylem ile birlikte ülke sathına yayılan tepkiler sonrası oluşturulan korku imparatorluğu yıkılmış ve Başbakanın Cumhurbaşkanlığı yolu kapatılmış olarak ifade ediliyor. Başbakanın sert üslubu ise vuruşarak çekilme olarak ifade ediliyor.

Bir Kısıma göre ise eylemlere karşı Başbakan bu kadar sert bir üslup kullanmamış olsaydı olay üç günde çözülecekti, bu kadar büyümeyecekti. Bu fikre katılanların oranı azımsanmayacak kadar çok görünüyor.

Alanlara gelince;

Geçen hafta Ankara Kızılay’dan ne var ne yok diye bir öğlen vakti ziyaret edelim dedik. Taksim gündemini köşesine taşıyan aynı zamanda Kelkit Belediye Başkan Adayı (son aylarda okuduğumuz en güzel yerel köşe yazısıydı)  olan değerli kardeşim Av. Hasan TOK ile Kızılay sokaklarını adımladık. Otobüs durakları tuz buz olmuş, yakılan ateşten asfalt bile erimişti. Etrafa bakıyoruz daha çok lise talebelerini görüyoruz. Otobüs şoförleri ifadesine göre gündüz lise bebeleri gece ise militanlar yer alıyor eylemde, nöbetleşe… Demokratik olarak kırmadan dökmeden tepki ve eylemlere kimsenin itirazı yok. İsterse yüz bin kişi toplansın, insanları çevreyi rahatsız etmeden yakmadan yıkmadan dökmeden eylem yapabiliyorsanız helal olsun. Ama siz yıkarak, kırarak insanları rahatsız ederek, devletim malına zarar vererek eylem yaparsanız bunun adı eylem değil o zaman çapulculuk olur. İşin kötü yanı kendi evimiz yanında yan komşumuz gece saat 10’da elinde tencere ile çan çan çalıyor. Demiyor ki bebeği olan, hastası olan, işten nöbetten gelen vardır diye. Gürültü kirliliği yaparak eylem mi olur? Karşıt fikirliler yapsa adı yobazlık olur ama kendileri yapınca demokratik hak oluyor.


Bizi korkutan yana gelince;

Bu aralar dikkatimi çekti tamda ezan vakti gelince eylem başlıyor, ezan okunurken bir yanda çan çan sesleri zaman bu işin hükümetle, Başbakanın şahsıyla alakalı olmadığı düşüncesi kuvvetli gelmeye başlıyor. Bu durum toplumda ister istemez insanları iki safa ayıracaktır. Her ne kadar Başbakanlık Sistemine otomatik geçiş gibi görünse de toplumda infial oluşturabilecek bir potansiyel olarak görülmesi işin korkutucu yanı. İşin dozu bu günlerde artmış durumda bir şey değil çoluk çocuğu da bu işlere alet ediyorlar, kinlendiriyorlar ve de kirletiyorlar saf temiz kalpleri…

Temennimiz bir an evvel ülkenin ve de milletin selamete ermesi…

 Sevgi ve Saygılar…

YORUM EKLE