Ülkemizde her zaman ki gibi gündem çok hızlı değişiyor. Haftada bir yazdığımızdan hangi konuyu yazacağımıza karar veremiyoruz.
Deprem felaketi gündemdeki sıcak yerini korurken Ankara’da liderler düzeyinde yaşananlar ülkemizde “siyasi deprem” etkisi yarattı.
Karşılıklı sataşmalar, ithamlar, göndermeler havada uçuşuyor.
Bu işin sonu nereye varır bilemiyoruz.
Rahmetli Demirel’in “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.” sözü böyle zamanlar için söylendi! Her an her şey olabilir!
Bekleyip göreceğiz. Kararı verecek olan yüce Türk milleti.
Kim ne söylerse söylesin, sandık önüne geldiğinde tüm bu tartışmaları bir kenara bırakarak yaşadıkları gerçekler doğrultusunda en doğru kararı verecek olan seçmenler!
Bu kadar girizgâhtan sonra asıl yazmak istediğim konuya gelelim.
Günlerdir tartışılan “Kızılay” meselesine.
Ballı maaşların, yakın akrabaların yönetici olduğunu basından öğrendiğimiz kuruma!
Basın da olmasa çoğu şeyden haberimiz olmayacak. Cesur gazetecilerin varlığı önemli.
Yani demem o ki bu çağda gizli hiçbir şey kalmıyor!
Kızılay’ı yazarken hicap duyuyorum! Yüreğim acıyor.
Fuzuli’nin dediği gibi “Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil.” modunda bir ruh hali içerisindeyiz.
Geçtiğimiz gün uzun süre Kızılay Başkanlığı yapmış bir tanıdıkla telefonda konuştuk.
Kızgındı… Öfkesi bazen ses tonuna yansıyordu.
Anlattıkları yüreğimi acıttı.
Üzüldüm!
Bir kurum nasıl bu duruma getirilir!
O Kızılay ki Anadolu coğrafyasının en büyük yardım kurumu!
Yardım, her insanın bir gün öyle yada böyle ihtiyacı olabileceği bir şey.
Hayatımızda her şey gayet yolunda giderken bir gün aniden yatmak için çadıra, yemek için bir kap sıcak çorbaya muhtaç olabiliriz.
Hiç aklımıza gelir miydi bu kış kıyamette milyonlarca insanın evini yurdunu kaybedeceğini!
Kızılay bunun için kuruldu.
Bu yaşadığımız büyük felaket, maalesef Kızılay’ın adeta “turnusolü” oldu.
Yardım kuruluşu bir ticarethaneye dönüşmüşte haberimiz yokmuş!
Basından öğrendiğimize göre 12 ayrı şirketin yöneticisi olan Kızılay Genel Başkanı 12 ayrı birimin yönetim kurulu başkanı olarak hatırı sayılır maaş alıyor/muş!
Henüz bunu yalanlayan bir açıklama yok.
Neyse…
Toplumsal hafızamızda kanımızı verdiğimiz Kızılay; dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa yardım elini uzatır. Öyle ki bayrağındaki beyaz renk yaralı askerlerin gömleklerini, kırmızı ay ise kan izlerini simgeler.
Kızılay’ın önemi, yaşanan afetlerle daha da ortaya çıkmaktadır. Örneğin; 1999 Marmara depreminde depremden zarar gören insanların yardımına koşup, onlara ilâç, yiyecek ve içecek dağıtması hafızalarımızda canlı durmaktadır.
Şu anda deprem bölgesinde Kızılay gönüllülerinin yaptıkları her türlü takdirin üzerinde.
Yani tam bir kara gün dostudur.
Bir gün biz de felâkete uğrarsak, Kızılay’ın bizim de yardımımıza koşacağını unutmuyoruz ama bu şeklide bir yönetim anlayışı olmaz!
Yurt içinde ya da yurt dışında deprem, sel baskını, savaş olur olmaz Kızılay hemen depolarını açar, felaket bölgesine çadır, battaniye, giyecek, yiyecek, kan ve ilaç gönderir.
Buraya kadar her şey normal.
Kurulduğundan bu yana 155 yıldır toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak için önemli görevler üstlenen Türk Kızılay bu depremde çadır ve gıda maddesi satmasıyla bizleri hayal kırıklığına uğrattı.
Yaptığımız araştırmada genckızılay.org sitesinde şöyle yazıyor: “Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.”
Bakınız burada “kar amacı gütmeyen” ifadesi geçiyor.
Peki durum bu iken neden “çadır ve gıda maddesi” satıyor?
Hem de deprem felaketi anında!
İnsanların sokaklarda kalıp çadır diye yalvardıkları bir günde.
O yüzden milyonlarca insan sokakta çadır beklerken deposunda bulunan çadırları bir derneğe satıp ticaret yapması skandaldır!
Bunun savunulacak hiçbir yönü yok!
Hiçbir vatansever bunu onaylamaz!
Çadırları satın alan dernek yetkilileri, Kızılay’ın deposunda bulunan 2050 adet olduğunu öğrendikleri çadırların sözleşmesini yaparak 46 milyon TL karşılığında satın aldıklarını söylediler.
İnanılır gibi değil.
Kızılay'ın depremzedelere ücretsiz ve hızlı bir biçimde ulaştırması gereken çadırların 3. günden sonra hâlâ depoda tutması ve bunları satmasının hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Üstelik Kızılay Başkanı satışın kendisinden habersiz gerçekleştiğini söyleyerek adeta aklımızla alay ediyor.
Neticede... Hala bunca skandaldan sonra hiçbir yöneticinin istifa etmemesi o koltukları işgal etmeleri toplumsal dokumuzda derin fay hatları oluşturmaktadır.
Göre ne!...Köre ne?
Ben Malatya lı depremzedeyim Gümüşhane de Zeynep ana yurdunda kalıyorum Allah devlete zevallık vermesin ailemden 5 kişiyi kaybettim 1 erkek kardeşimi 1 kız kardeşimi Annemi ve 2 tane yiğenim kaybettim Malatya da Kızılay üretim üstünde taşeron işcisi olarak çalışıyordum Depremden önce işimize son verildi depremden 4 gün sonra aradılar bütün taşeron işçilerini kendi bünyelerine aldılar ben gitmedim sebebi halkımız soğukta ölürken yaptığımız konteyner lerinde sipariş olduğunu öğrendik yani depremzedelere değil bazı firmalara satılıyor onun için işe gitmedim Türkiye özellikle lede doğu Anadolu bölgemiz fay hattı üzerinde kar amacı gütmeyen kara günümüzde yanımızda olan yönetim istiyoruz Kızılaya Kızılay demek TC demek