ÂLİM İLE ARİF CUMHURBAŞKANINI SEÇTİ

Yaşanan Cumhurbaşkanı seçimi maratonu ardından medyada yer alan haberlerde, köşe yazılarında ve yorumlarda Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın birinci turda seçilmiş olmasını katılımın düşük olmasına yani, en az %25’lik bir seçmen bloğunun sandık başına gitmemesine bağlayan muhalif yorumcular bir noktayı gözden uzak tutuyorlar. O da, Anadolu Halkının ne kadar da arif oldukları gerçeğini..

Yerel  "Gümüşhaneden Haber" sitesinde yer alan ,"Beyaz Türklere Rağmen Çankaya’ya Çıkmak" başlığı ile verilen haberin içeriği bir yana son cümlesi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na ait, "Anadolu İnsanı Alim değildir ama ARİFTİR" tümcesi konumuzla örtüştüğü için bu günkü yazımızı bu tümceyle ilintili kılmak istedik. Öyle ya yıllardır Anadolu halkı, hak etmediği cahillikle el açmakla yardım paketine karşın oyunu kullanmakla suçlanmış alimlerin sultasında gerçekleşmesi beklenilen bir sonuç hayal edilmiştir. Bu kez öğle olmadı.  Arif, Anadolu halkının dediği oldu. Bu da demokrasi adına elbette azımsanmayacak bir kazanımdır. Alim -Arif ilişkisini biraz daha açacak olursak şu gerçeklere ulaşmak mümkün: Önce Tanımlamalardan başlayalım:    

Alim bilendir. Arif tanıyandır. Bilmek ve Tanımak birbirini tamamlayan ancak birbirinden farklı olan iki kavramdır. Alim olmak için yaşantı şart değil teorik bilgi sahibi olmak yeterlidir. Ancak arif olmak için yaşantı ile kazanılan bilgi ve deneyim ön şarttır. Söz gelimi, ben uçakların uçuş prensibini bilmiş olmam onu kullanmadığım sürece uçağı yeterince tanıdığımdan söz edebilir miyim. Tanımak için deneyim şart. Kısaca bilmek teoriktir, tanımak ise deneyimseldir. Tanımadan bilmek, ağaçları görüp ormanı görmemektir. Aksi ise bilmeden tanımak ormanı görüp ağacı tanımamaktır. Bu tanımlamalardan sonra şu soruyu kendi kendimize sorabiliriz. Âlim mi üstün Arif mi? Her ne kadar "İrfansız ilim ve ilimsiz irfan yarımdır" dense de, Arif’in, kritik bazı hususlarda alime fark atabileceği kabul edilmektedir. Dilerseniz bir örnekle devam edip yazımızı sonlandıralım.

Bir hikâye anlatılır ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmem ama verdiği mesaj konumuza derinlik katacaktır. Ressamın biri bütün resimlerini çift yaparmış yani bir yapacağı nesnenin aslını çizermiş birde yanına benzerini. Çizdiği tabloda çift insan, çift ağaç, çift güneş görünürmüş. Ressam bir gün vefat eder. Sanat eleştirmenleri tartışmaya başlar ressam niçin nesneleri çift çiziyordu diye. Sonunda bir göz doktoru buna açıklık getirir bu bir göz hastalığı olmalı der çift gördüğü için çift çiziyordu. Doktorun bu görüşü kabul görür yıllarca. Daha sonra bu görüş bir köylünün kulağına gider köylü bunu duyar duymaz yere yatar gülmeye başlar böyle saçmalık olmaz der, köylünün arkadaşı bunu uzmanlar söylüyor sen ise saçma deyip gülüyorsun sen bir köylüsün gözden ne anlarsın resimden ne anlarsın der köylü cevap verir. İyide dostum der çift gördüğü için çift çizseydi çizdiği yerde kaç tane görürdü? Çift gördüğü için çift çizseydi çizdiği resmide çift göreceği için çizdiği yerde 4 tane görecekti. Çizdiği yere ancak bir tane çizebilirdi çünkü çizdiğini de çift gördüğü için dışarıda gördüğü nesneyle ancak bu yolla bir benzerlik kurabilirdi.

Şimdi o göz doktoru âlimdir köylü ise arif. O göz doktoru olayın yorumu: Yaşantıyla bütünleşmemiş bir bilgiye dayanıyor ama köylünün dayanacağı sırtını yaslayacağı bir bilgisi yok bu yüzden direk kendine soruyor çift gördüğüm için çift çizersem çizdiğim yerde kaç tane nesne görürüm diye. Yani doğrudan yaşantısına gözlerine soruyor soruyu. Doktor hafızasındaki bilgilere dayanıyor yaşantıya değil sağduyuya değil. Bu yüzden hata yapıyor. Köylünün hafızasında bir bilgisi yok bu yüzden doğrudan sorunun kendisine ve kendi deneyimine, sağduyusuna dayanmak zorunda. Zaten hafızaya ve bilgiye dayanmadan soruya bakınca soru kendini deşifre ediyor. Bu hikâye âlimle arifin problemlere yaklaşımını gösteriyor.

Âlim yazılı kültür içinde yetişirken arif sözlü kültür içinde yetişir. Şahsen benim babam okur-yazardı, ama arif bir insandı. Birçok konuda benden kat ve kat daha isabetli düşünebiliyordu.

Bu anlatılanların cumhurbaşkanı seçimi ile ilgisi nedir diye sorabilirsiniz* Özetliyeyim. Erdoğan, İhsanoğlu, Demirtaş arasında geçen seçim mücadelesinin sonucunu Anadolu’nun arif insanları Erdoğan diyerek belirlemişlerdir. . Bundan sonra Anadolu halkının, bu arif olma özelliği yeri geldiğince umarım göz ardı edilmez diye düşünmekteyim. Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor dercesine, Ekmel uğruna partisini heba edecek kadar özverili bir lider diğer yandan partisinin iç dinamiklerini dinleme yerine dışardan gelen gazellere kulak verdiği söylenen başka bir lider. Bunları düşündükçe nasıl bir birliktelik ve nasıl bir hesap yapmak ki tutmadığını ben anlamadığım gibi başkalarının da anladığını zannetmiyorum. Çünkü eğri cetvelle doğru çizgi çizmeye çalışılmıştır.  Hâsılı ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili düşüncelerimizi değişik bir üslupla siz değerli okurlarla paylaşmak istedik hepsi bu kadar.

Bu duygularla, Başbakan Sayın Erdoğan’ın, kendisinin dediği gibi 77 milyon insanımızı kucaklayacak şekilde olmasını diliyor Demokrat Gümüşhane Gazetesi olarak tebriklerimizi sunuyoruz.
YORUM EKLE