Günlük yaşantının içine ciddi anlamda yer etmiş ve artık onsuz olunamayan lüks düşkünlüğü ve lükse karşı meyil, toplumsal değer yargılarında derin yaralar açmaya devam etmektedir. Toplum, birçok manevi ideali göz ardı edip, daha çok madde boyutunda hayaller kurmaktadır. İdealler ve fikirler ise ötelenmiş durumdadır. Aklını çalıştırmanın, yalnızca maddesel boyutta bir karşılığı olunca haz duyulacağı ve mutlu olunacağını düşünen bireylerin sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Fark edilmiyor ama biraz düşününce anlayacaksınız ve göreceksiniz. Mesela son 24 saatlik hayal dünyanızı bir gözden geçirin içinde ne kadar çok madde olduğunu fark edeceksiniz.
Çalışma stili ve çarkının dönüş prensibi belli olan dünyanın, kendi içinde oturmuş ve asla vazgeçilemezmiş gibi görünen bir kapital döngüsü mevcuttur. Bu mevcut döngüde sistem içinden nasıl ve ne şekilde nemalanılacağı ise kişiye ve akla bırakılmıştır. Lüks’e meyil etmiş veya lükse sahip bir toplumun veya bireylerin, mutlulukla gülen bir yüze ve harika bir psikolojiye sahip olduğu gibi bir algı, biri veya birileri tarafından olmazsa olmaz şeklinde fani hayat içine yerleştirilmiştir. Bu algı da ticari ve ekonomik kaygı , kazanç , hayat devamlılığı , kariyer , nefs vb. gibi etkenlerin rolü de oldukça yüksektir..
Lakin Oturulan ve kalkılan ortamlarda, toplumun sürekli olarak bu hayatın geçiciliğinden bahsedip, dünya malına meyil etmenin yanlış olduğunu anlatıp, manaya yönelime doğru tavsiyelerde bulunduğu aşikardır. İş uygulama gelince ise aynı topluluğun, sürekli keseyi doldurmaya, hayalleri lükse göre dizayn etmeye meyli ise bir o kadar ilginçtir. Bu batı toplumları açısından anlaşılır bir durumdur. Bir kez gelinen ve ikincisi olamayan organik hayatta batıla meyil etmiş bir vücut, ister istemez kapital döngü içinde çikolatalı dondurma hayalleri kuracaktır. Bu da mana ve anlam boyutunda çıkıp sadece madde ortamında kalmaya sebep olacaktır. Bizler açısından ise; Hak ile batıl arasında kalınmamış bir durumda, yönün ne olduğu, akıl yolunun ne olduğu, hayallerin ne olduğu , umutların ne olduğu , ideallerin ne olduğu apaçık bellidir. Okuduğunu anlamak, ana fikri bulmak, işin özüne inmek, olaya hakim olmak denilen şey de budur işte. Bu sebeple sormak lazım kendimize; okuduğumuzun farkında mıyız. ???
Hakka meyil etmiş bir toplumun, okuduğu veya anladığı, anlamasa bile dinlediği sözcüklere verilen manaya bu denli uzak oluşu nedendir. Lüks ile abâd olunmayacağını gerçekten benimsemişseniz, bu tutum ve davranışlar nedir ???
Dünya için de çalışın denildiğinde aklınıza ilk gelen ne ise, işte bu da sizin meyil yönünüz ve meyil yolunuzdur.
Lüks ile abâd olunmaz