81 yıl önce bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu, 20. yüzyılın dehâsı olan M. Kemal Atatürk’ü sonsuzluğa uğurladık.
Bazı değerler vardır ki yılların geçmesi onların değerlerini azaltmaz. Tam tersi, kıymetleri her geçen gün daha iyi anlaşılır, değerleri daha da artar.
Mustafa Kemal Atatürk, vatanına ve ulusuna çok yüce duygularla bağlı, vatan savunmasını her şeyin üzerinde tutan, millet sevgisi tutku derecesinde olan, yaşarken ve öldükten sonra da maddî ve manevî bütün varlığını ülkesine adayan bir devlet adamıdır.
Onun Türklük ve millet sevdasını dile getiren pek çok söylemi vardır. Bu sözlerinden birinde Büyük Lider: “Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne (en az) yedi bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ çekinir gibi oldu. Sonra onlara alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, Dünya'yı aydınlatan Güneş'tir.” der.
Milli birlik ve beraberliğe inanan ve milletinin desteğini arkasına alarak bütün dünyanın emperyalist zihniyetlerine başkaldıran Atatürk:
“Bir milletin başarısı, mutlaka bütün millî güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. … Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim.” der.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her ferdinin çağdaş, uygar, ilim ve fen ışığında durmadan ilerlemesi, onun için bir yaşam davası idi.
M. Kemal Atatürk, düşüncelerinde asla hayalperest değildi. “Biz, ilhamlarımızı doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” derken akıl ve mantığı ön plana çıkarmıştır.
Büyük lider Atatürk, herkes kadar fani olarak tanımlamıştır kendini ve bu konuda şöyle demiştir:
“… İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal…
İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir millettir. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatbik içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.”
Atatürk, hem bölgemizde hem de dünyada barışa hizmet etmiş bir liderdir. “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünün sahibi olan Atatürk, toprak büyütme heveslisi olmayan, mecbur kalınmadığı sürece savaşı cinayet olarak kabul eden bir liderdir.
En büyük eserim dediği Cumhuriyet’i emanet ettiği gençlere, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı hedef göstermiştir.
Atatürk, eğitimle ve eğitimin milli olması ile de yakından ilgilenmiştir. Ona göre: “Eğitim, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir ulus olarak yaşatır; ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.’’
10 Kasım 1938’de Perşembe günü sabah saat 9’u 5 geçe hayata gözlerini yuman Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün naaşı 21 Kasım günü büyük bir törenle Başkent yaptığı Ankara’da Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu. 15 yıl sonra 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e defnedildi.
“Asırların pek nadir olarak yetiştirdiği dâhi” liderlerden olan Atatürk’ü, hayata veda edişinin 81. yılında, rahmet ve şükranla anıyor; onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.
Ruhun şad olsun Atam!