18 MART DİRİLİŞ TARİHİ

Çanakkale Savaşlarının Yıl dönümündeyiz. Bu günde bu coğrafyalarda kan kokusu ile yeni günlere uyanıyoruz. Tarihe dönüp baktığımızda her yüzyılda bir sınırların değiştiğini, savaşların yaşandığını görmekteyiz. Ortadoğu’da kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı, bu gidişle de hiç eksik olamayacak gibi görünüyor.

Genel seçimlerin son düzlüğüne doğru yaklaştığımız şu günlerde Sağduyuyu kaybetmemek adına işte tamda burada düşünülmesi gereken bir yerdeyiz, ÇANAKKALE'DEYİZ.

Her yıl 18 Mart'ı anıyoruz anmasına da arada neleri atlıyoruz neleri… Ne yazık ki bizim yakın milli tarihimizle ilgili kafalarımızda istemesek te bir karmaşanın olduğu görülmektedir. Bize bu savaşla ilgili önemli bilgiler veren o gün topraklarımız paylaşmaya gelenlerin Çanakkale Savaşı ile ilgili görüş ve hatıralarını geliniz hep beraber bir gözden geçirelim ve de biraz düşünelim…

TARİHSEL ZİHNİYET…

Önce bir gazetecinin, bu kanlı boğuşmayı 14 ay bizzat içinde bulunarak takip eden İngiliz gazeteci Sunday Times Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni E. Ashmead Bartlette'nin,  o günlerde kaleme aldığı yazısına bakalım:

“…İlk İngiliz harp gemisi boğazdan geçtiği anda, Avrupa'da Türk Devletinden iz kalmayacaktır. Son Haçlı seferi'nden beri ilk defadır ki, Batı Doğuya yönelmiş bulunuyor. Hristiyanlık âlemi; Fatih Sultan Mehmet'in,29 Mayıs 1453 meşum tarihinde, Bizans İmparatorluğuna indirmiş olduğu darbenin öcünü almak için, toptan harekete geçmiş bulunuyor. Bir kaç hafta içinde kanlı savaşlarla karşılaşacağız! Bu öyle bir savaş olacaktır ki, neticesinde ya Ayasofya Hıristiyanlık âleminin tekrar eline geçecek, ya da Hilal üstleri başları kanla boyanmış Yeniçeri askerlerinin Konstantinopolis'e muzaffer olarak girdiği günden, daha çok şeref kazanacaktır! Diğer savaş alanlarından alınıp buraya yığılan gemiler, sanki bir tek amaç için belki de, Hristiyanlık âleminin Türklere karşı yapabileceği SON HAÇLI seferi içindir…”

DEĞİŞMEZ GERÇEK!

Hümanist olması gereken ve insan hayatına düşman birliği de olsa değer vermesi gereken genç İngiliz şairi Robert Brock'un savaş gemisiyle İskenderiye'den Gelibolu Yarımadası önlerine yaklaşırken, güvertede askerin moralini yükseltmek için yaptığı konuşmaya da bir bakalım. Bakalım ve bu genç şairin daha çocukluğunda beyin kıvrımlarına nasıl bir düşünce tohumlarının serpiştirildiğini bir görelim:

“…Hurraaa! Bu inanılmayacak kadar güzel bir şey! Kralın askerleri gidiyoruz! Talihimizin bize hiç bu kadar yardım edeceğini tahmin etmiyordum! Haydi gidiyoruz! Çocukluğumdan beri hayal ettiklerim gerçek oluyor! Galata kulesi on beş pusluk toplarımızla yerle bir edilecektir. Denizi kana bulayıp kırmızıya boyayacağız. Ayasofya'nın halılarını, ikonalarını ve mozaiklerini kapışacağız! Türk Lokumları(!) bizim olacak! İnanıyorum ki, bir devrin kapanışına şahit olacağız. Tanrım, hayatımda hiç bu kadar mesut olmamıştım! Konstantinople'ye gidecek askerlerin arasında bulunmak hevesinin içimdeki varlığını şimdi daha iyi hissediyorum! ” (Asker-Yönetici İnsan/TC Gen.Kur.Bşk.K.K.K.Ankara-1995/ Sf.56)

SAVAŞIN ÖZÜ:

Çanakkale savaşı; bizim bazı hamaset tellallarımızın dediği gibi bir dostluk maçı mı, bir centilmenler savaşımı, yoksa kökleri çok uzaklara dayanan bir planın sahneye konuluşu mu, olduğunu daha iyi ve daha gerçekçi anlayabilmek için İngiliz Tarihçi Arnold Tonby'de bir dinleyelim:

 “ Şayet tarih sahnesinden Osmanlı'yı çekip alırsanız, geriye ne kalır? Osmanlı olmasaydı, bu gün Kuzey Afrika, Balkanlar, Kafkasların Batısı, Anadolu ve tabii ki Kudüs ile Konstantinepolis Hıristiyan ülkesi olacaktı! Ortadoğu ise İslamiyet adacıkları halinde azınlık dini olarak kalacaktı…”

Çanakkale savaşının gerekçesi bu cümlelerle açıklanıyordu. İngilizlerin tarih boyunca sıcak denizlere inmesini istemediği, doğunun zenginliklerini kaptırmamak için gizli-açık savaş verdiği Ruslara sırf yardım için(!) binlerce askerini ve silah gücünü feda etmesi biraz aşırı safdillik olmaz mı?

Hele Fransızların; çok değer verdikleri milli önderleri Napolyon'un “İstanbul bir anahtardır! İstanbul'a hakim olan, dünyaya da hakim olur! Eğer Ruslar, Boğazları ve İstanbul'u ele geçirecek olursa, kısa bir zaman sonra da Tulon,Napoli ve Korfu kapılarına da dayanmış olacaktır!” sözü unutulmamalıdır.

ÇANAKKALE RUHU:

Binlerce zayiat verdiğimiz kanlı savaşa yakından tanık olan Yarbay Mustafa Kemal, yıllar sonra, Ruşen Eşref ile yaptığı bir mülakatta, Çanakkale Ruhunu bakın nasıl tarif ediyor:

-Biz kişilerin kahramanlık sahneleri ile meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı Vaka'sını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Yani Ölüm Muhakkak! Birinci siperdekiler hiç biri kurtulmamacasına hepsi düşüyor! İkincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor! Fakat en ufak bir duraksama bile göstermiyor! Sarsılma yok. Okuma bilenler ellerinde KUR'AN-I KERİM, cennete gitmeye hazırlanıyorlar! Bilmeyenler, KELİME-İ ŞAHADET getirerek yürüyorlar! Bu Türk askerindeki RUH KUVVETİ'Nİ gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir! Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muhaberesini kazandıran bu YÜKSEK RUH! tur.

Bu savaşın öğretilmeye çalışıldığı gibi centilmenlikle alakası yoktur! Bu savaş misafircilik oyunu da değildir. Bir kaç kısmi hatıraya bakıp, işgalci askerleri asker arkadaşı olarak ilan etmek için hamaset kokan hikâyeler uydurmaya da gerek yoktur. Amaç nefret değildir, geçmişi unutmadan bilinçlenmektir. Bu savaş; bu asil milletin, köylü, cahil denilen Müslüman Anadolu çocuklarının, onurlu bir dik duruşu, top yekûn ayağa kalkışıdır. Bu gün Irak ve Filistin halklarının yaşadıklarının, yüz sene önce yaşanmış, daha büyük ve kanlı biçimidir. Bizim için Çanakkale savaşı, Çanakkale Ruhu'nun ve O Ruh'un sahibi şehitlerimizin bedenlerinin çelik ve zırha galip gelişidir. Hakk'ın üstün gelip batılın zail olduğu bir savaştır.

Çanakkale Savaşı;

Kan deryasında diriliş destanıdır!

Özlemlerin, hayallerin, ümitlerin mahşere tehiridir!

Bu asil milletin, doğulusu batılısı ile millet olma vasfını tarihe altın harflerle işlenişidir.

ÇANAKKALE SAVAŞI TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ÖNSÖZÜDÜR.

Sevgi ve Saygılarımızla…

YORUM EKLE