Ülkemizin kurucusu Ulu Önder’in, en büyük eserim dediği, Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk gençliğine emanet ettiğini bilmeyenimiz yoktur.
Bu, Atatürk'ün Türk gençliğine ne kadar önem verdiğinin en önemli göstergesi olmakla birlikte ülkenin geleceğini oluşturan gençlik kavramı Atatürk'te en güzel anlamını bulmuş en yüce değer yargısına erişmiştir.
Şu sözüne bakar mısınız : “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”
Gençlere güvenirken yaşadıkları gerçekler var Ata’mızın…
Şöyle ki;
Sivas Kongresi günlerinde, başlıca İstanbul gazetelerinin başyazarları, hatta daha sonra Milli mücadelede çok büyük hizmetler yapacak önemli kişiler "manda " tezini savunurken Kongreye yüksek öğretimdeki gençler adına katılan bir tıp öğrencisi, ateşli bir halde " Kongreye bağımsızlık davasını başarmak yolundaki çalışmalara katılmak üzere tıbbiyelileri temsil etmek üzere katıldığını mandayı kabul edemeyeceğini , kabul edecek olanlar varsa, bunları kim olursa olsun red ve tasvip etmeyeceğini, hatta manda fikrini Mustafa Kemal kabul edecek olsa , onu da reddedeceklerini" haykırır.
Mustafa Kemal gencin bu tavrı karşısında son derece duygulanmıştır. Heyecan dolu bir sesle “Arkadaşlar , gençliğe bakın , Türk Milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin." der Mustafa Kemal daha sonra genç tıp öğrencisine hitaben, " evlat müsterih ol . Gençlikle iftihar ediyorum. Azınlıkta kalsak ta mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir, değişmez, ya istiklal ya ölüm." güvencesini verir. Ardından bu genci alnından öper ve şöyle der "Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine kalmıştır."
Bugün gelinen noktada Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olduğu her zaman söyler bununla iftihar ederiz.
Nüfusu bu kadar genç bir ülkede neden lider konumunda genç siyasetçi sayımız az? Ülkemizde gençlere neden fazla şans verilmiyor? Gençlere neden güvenmiyoruz? Soruları çoğaltabiliriz.
Düşünüyorum da Atatürk ilk Samsun’a çıktığında 38 yaşında bir gençti.
Osmanlı Devleti'nin 7. padişahı olan II. Mehmet, İstanbul'u fethederek çağ kapatıp çağ açtığında ve "Fatih" ünvanını aldığında sadece 21 yaşındaydı.
Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci sultanı Alp Arslan, 34 yaşında hükümdar olmuş ve 1071'deki Malazgirt zaferiyle Anadolu'nun kapılarını Türklere açmıştı.
Bugün ülkeyi yönetmeye talip gençlerin önünü açmak gerekmiyor mu? Demem o ki Atatürk en büyük eserini gençlere emanet ederken biz ülkeyi yönetmeye talip gençlere mesafeli bakıyoruz.
Düne kadar gençleri dikkate alan yoktu. Siyaset arenasında pek görülmüyorlardı. Ancak bugün öyle değil.
Bilginin ve teknolojinin zirvede olduğu bu çağda siyaset sahnesinde başarılı, çalışkan, kendini iyi yetiştirmiş Ata’sının izinde, vatansever genç liderler görmeye başladık.
Bunları görünce geleceğe umutla bakıyoruz.
“Hakikate şaşı bakan gerçeği göremez” sözünden hareketle biz hakikatlere şaşı bakmıyoruz.
Birileri bak(a)mayabilir!
Hepimizin genç ve başarılı evlatları var. Gözlemliyoruz…
Gençler, değişimi, özgürlüğü seven, teknoloji sayesinde her türlü bilgiye ulaşabilen, bununla birlikte eğlenmesini, çalışmayı, yaşamayı birlikte sürdürmek istiyor.
Kimlik siyaseti gütmeden, kendini farklı kılarak bu aziz vatana hizmet etmek istiyorlar.
Kendilerinden yaşça büyük liderlerin aksine, etrafındakileri kırıp dökmeden, ayrıştırıp bölmeden siyasetin o sivri dilini bir kenara bırakıp yapıcı ve kucaklayıcı bir dili tercih ettiklerini gözlemliyoruz.
Gençler; günümüzde sert, tehditkâr, şiddete dayalı siyaset istemiyor.
Gençler; topluma yukarıdan bakan, ben bilirim, şunu yap, bunu yapma gibi otoriter yaklaşım istemiyor.
Gençler; bağıran çağıran değil; kendilerine değer veren, konuşan, kendileriyle birlikte yürüyen siyasetçi istiyor.
Bize göre siyasetle ilgilenmek aslında gençlerin kendi geleceğine, ulusuna, devletine karşı borcudur. Ülkenin geleceğini aydınlatmak, çağdaş gelişmiş ülke düzeyine çıkmak, gençlerin siyasete girmesiyle ilgili bir durumdur.
IstanPol’un 2020 yılında yayımladığı Türkiye’de Gençlerin Güvencesizliği Raporu’nda da belirtildiği üzere gençler sorunların kaynağını, sorumlusunu ve sebebini ilk olarak siyasetçilerin kötü kararları olarak görüyor.
Aynı raporun devamında siyasetçilere güvensizlikleri ve seçimlerden bıkkınlıkları ön plana çıkıyor. Ülkedeki sorunların çözümünü yine siyasette görüyor ve güvenilir, beklentileri karşılayabilecek bir liderin gerekliliğini ifade ediyor.
Genç ve dinç, birikimli ve donanımlı, yürekli ve dinamik liderleri geçmişte içinden çıkarmış bu asil millet bugünde çıkaracaktır.
Onlara bakınca, yarınlarımızı görüyoruz simalarında... Elbette alınları da sırtları da terleyecek, bizim görevimiz yollarını açmak...
Üstadımızın dilinden "Sen ey genç, özlediğim, beklediğim emelsin / Bu çökük harabeyi yükseltecek tek elsin" dediği gençlerin yolunu açmak dileği ile…