Sazlar kırık,ayar tutmaz telleri,
Biz neyledik o koskoca elleri..?
Osman Yüksel SERDENGEÇTİ
Çanakkale Savaşı sırasında Kocadere Köyü’nde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, kimi Maraşlı, kimi Gümüşhaneli, kimi Rizeli çok sayıda yaralı getiriliyor. Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyünden ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından;
“Ölme ihtimalim çok fazla. Bir pusula yazdım, arkadaşıma ulaştırın. Ben, köylüm İbrahim Onbaşıdan 1 mecit borç aldıydım. Kendisini göremedim, belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin..”
“Sen merak etme evladım” der komutanı. Kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur.
Aradan bir zaman geçer. Sürekli yaralılar geliyor. Bunların çoğu daha sargı yerine gelemeden şehit düşüyor. Şehitlerin üstünden çıkan eşya ve künyeler komutana veriliyor. İşte yine bir künye ve bir pusula. Komutan pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır. Zangır zangır titrer ve gözyaşlarına engel olamaz. Pusuladaki notta aynen şunlar yazılıdır;
“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.”
Bu hatırayı okurken gözlerinden yaş gelmeyen var mı? İşte bu yüzden bu asil ve aziz millet yenilebilir ama asla esir edilemez. Dün durum böyleydi ya gelelim bugüne. Bizler o dedelerin torunları değil miyiz? Dün ile bugün arasında ne değişti?
Dün, ordu sefere çıkarken geçtiği üzüm bağlarından aldığı üzümün bedelini asma dalına asan o askerin torunları şimdi devleti hortumlamanın peşinde değil mi?
Dün, “yanımdaki esnaf henüz siftah yapmadı bir diğer malı da ondan alın” diyenlerin soyundan gelenler bugün ticaretine ve ihalelerine fesat karıştırıyor öyle değil mi?
Dün, cephede öleceğini bildiği halde köylüsünden aldığı bir mecit parayı helal etmenin hesabını yapanların bugün torunları aldığı borcun üstüne yatmaya çalışıyor maalesef.
Dün, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” şuurundaki atalarımızın biz torunları bugün mazlum bir coğrafyadaki aç ve susuzdan, hatta kapı komşusundan, mahallesindeki yetimden, fakir ve fukaradan haberi yok ne acı.
Dün; dükkânını ve evini değeri oranında kiraya verenlerin bugün uzantıları olanlar en fahiş fiyatlarla altüst ediyorlar sosyal dengeyi.
Dün, edep, hayâ, örf-adet ve müspet davranışlarımız revaçta iken bugün ağzımızda ecnebi kelimeler, saygısız ve seviyesiz davranışlar, ukalalık, kibir, gurur ve diğer menfi özelliklerimizle bilmeden bir derin bataklığa doğru yol alıyoruz.
Dün, “Vatan sevgisi imandandır” şuurundaki ataların hain torunları bugün kendi ve yandaşlarının şahsi çıkarları için vatanını parçalamaya gayretli, kendi milleti üzerine uçakları, tankları gönderme şerefsizliği yaparak bizleri yok etmekle meşguller.
Dün ile bugün arasında ne değişti aziz dostlar? Bu asil millet nasıl bu hale geldi, biz neden böyle olduk? Gerçekten hiç merak edeniniz var mı?
Not: Barış, huzur, sağlık ve güzellikler beklediğimiz 2017 yılının ilk saatlerinde kanlı eylemlerine devam eden bu şer şebekeleri asla emellerine ulaşamayacaklardır. Her türlü terörist eylemi şiddet ve nefretle kınıyoruz.