En muhkem zirveler dağları ile
Bereket fışkıran bağları ile
Ezelden ebede çağları ile
Atamın göz nuru bu şehir bizim.
İsmail HAYAL
Yazıma Fatih Sultan Mehmet’in şu manidar tespiti ile başlamayı uygun gördüm;
“Bir şehirde en önemli üç şey: kanalizasyon, hamam ve kütüphanelerdir. Kanalizasyon şehrin kirini, hamam bedenin kirini, kütüphaneler de ruhun kirini temizler.”
Gümüşhane düne kadar ve bugün az da olsa hangi bölgede, hangi ilin yanında olduğu bilinmeyen, doğası sert, insanı mert bir coğrafya. Zorluk bu şehrin kaderi aslında. Şiran, Kelkit ve Köse’de ovaları ile dümdüz, Gümüşhane Merkez, Torul ve Kürtün ilçeleri engebeli bir yapıya sahip.
Tıpkı İbni Haldun’un bu şehri tarif ettiğini sandığımız;
“Coğrafya kaderimiz” misali bizi doyuran, besleyen, gurur duyduğumuz ata yurdumuz Gümüşhane. Bu şehrin yetiştirdiği en büyük değeri Eski Adalet ve Milli Savunma Bakanımız Mahmut Oltan Sungurlu’nun;
“Varlığından utanacağım hiçbir Gümüşhaneli yoktur” dediği güzel insanların şehridir Gümüşhane.
Bir başka değerimiz Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail AKÇAY’IN;
“Ayakkabılarını eskitmekle gurur duyduğu ve asla terk etmediği” baba ocağımız Gümüşhane.
Madenleri, belki tek geçim kaynağı pestil kömesi, bir türlü hayata geçiremediğimiz veya eksik kalan Zigana ve Süleymaniye Kayak Merkezi, ülkenin en değerli hazinesi Karaca Mağarası gibi tarihi mekânları, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları, doktorların reçetelerine yazdığı ancak bir yerlerin istilasından kurtaramadığımız, sahip çıkamadığımız Kadırga gibi ab-ı hayat yaylaları, temiz havası ve bir türlü kavuşamadığı suyu, değerini bilemediğimiz Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi gibi manevi değerleri ile hemhal olan bir mahrum coğrafya Gümüşhane.
Sosyal, kültürel ve içtimai alanda noksanlıklarına rağmen devletine, milletine ve değerlerine en çok sevgi duyan ve saygı gösteren, vergisini tam ve zamanında ödeyen, tek tük suçlar haricinde yüz kızartıcı suçlara el uzatmayan, her daim varlığından gurur duyduğumuz bir belde-i şahane Gümüşhane.
Belki de sanayi, tarım ve ticaret yönünden en büyük çaresizliğinin neticesinde aslında yokluk en büyük kazançtır hükmü gereğince sığındığı tek liman eğitim-öğretim alanında bugün ülkemizin dört bir yanında gerek siyaset, sanayi, hukuk, bürokrasi, sağlık, eğitim ve akademik alanlarda koltuklarımızı kabartan birçok değerimizi yetiştiren şehir Gümüşhane.
Bir başka cihetten anamın dediği gibi;
“Kadın var arpa unundan aş eder, kadın var buğday ununu termaş eder” veciz sözü gibi kadınları evcimal, ailelerine sımsıkı bağlı, yıkıcı değil yapıcı insanları doğuran bir şehir Gümüşhane.
Bugün selam vermekten çekinmediğiniz, son dönemlerde bazı isimlerimiz türese de yine de ekmeğini, suyunu sizinle paylaşan, düğününüzde sizinle oynayıp, cenazenizde sizlerden çok ağlayan, her ne kadar genelleme yapamazsak da yine de memleketin geneline baktığımızda az da olsa altın kalpli insanların yaşadığı yerin adı Gümüşhane.
Bu şehir her şeye rağmen muhkem dağları, zor coğrafyası, şanlı mazisi, delisi, velisi ile dün de, bugün de gurur duyduğumuz ve yarınlarda da kesinlikle umut ediyoruz ki gurur duyacağımız bir belde.
Onun için senliği, benliği bir kenara bırakarak biz mantığı çerçevesinde birbirimize sımsıkı kenetlenmemiz gereken bir şehir Gümüşhane. O halde gelin bu şehre sahip çıkalım. Köylerini, yaylalarını, yetiştirdiği değerleri başkalarına terk etmeyelim. Unutmayalım ki;
“BU ŞEHİR BİZİM…!”