Bir tecrübe yaşadık, paylaşalım…
Öncelikle trafikte hiçbir itiraz ve mantıklı açıklama yapılan hatanın üstünü örtmez fakat bazı gerçekleri de ortaya çıkarır.
Şimdi efendim, biliyoruz ki ülkemiz insanı olarak Trafik kurallarına çok da riayet eden bir toplum değiliz. Esasen burada sorulması gereken bir soru var: Trafik Kuralları öncelikli olarak can sağlığı yani insan emniyeti için midir? Yoksa bu kurallar mali kaynak unsuru mudur? Normal şartlarda ilk ifade geçerlidir. Trafik Kurallarında öncelikli olan can sağlığıdır, ceza sonrasında gelir.
Genelde emniyet kemerini can sağlığı için değil de, polise yakalanmama adına takan bir toplum olduğumuzdan dolayı devlet para cezası ile bizleri terbiye etmeye çalışmış gibi görülse de nedense bu konuda bize pek de inandırıcı gelmiyor. Kural adı altında vatandaşa kesilen para cezaları…
Şimdi konu hakkındaki haklılığımızın altını doldurmaya çalışıp bir giriş yaptığımıza göre meseleye geçebiliriz.
Efendim Geçen ay içerisinde bir cuma günü çocukları hastaneye götürürken meskûn mahal içinde (5 yıldır aynı yolda gidiyorum, ahan siz dediniz ben duydum) hız sınırının 55 olması gereken yerde 59 ile geçmişim, haliyle 166 TL para cezası ile cezalandırılmış olduk. Ceza makbuzu elimize ulaştığında aradan bir ay geçmişti, radarla hız kontrolünde ihlal yaptığımız belirtiliyordu. Bu yolda 50-60 Km hızla giden çok nadir araç bulursunuz ya neyse o gün kısmet bizeymiş diyelim. Bir gerçek vardı ortada o da kuralı ihlal etmiştik haliyle hatalıydık. Ne desek nafile… Cezayı yediğimiz yer tarifi mahallenin muhtarlığının olduğu yeri gösteriyordu. Muhtarlığa uğradığımda bir tomar ceza tutanağı görmüştüm, anlaşılan o gün görev yapan polis memurları kotalarını doldurmuşlardı. Kota derken böylede bir söylenti var, polis memurlarına günlük bir kota veriliyormuş şu kadar araca ceza kesilecek diye…
Efendim, muhtarlığın yanına durup yola baktığımda şunu fark ettim ki ara noktada radar aracı dursa 50 metre ilerisinde ışıklar var, yeşil ışıktan kırmızıya dönene kadar araç yeşile yetişmek istese ne yapacak haliyle biraz gazlayacak ve radara girecek. Balık yakalamaktan daha kolaymış... Bu gün biz oluruz sazan yarın başkası…
Karayolları kanununun ilgili yönetmeliğine göre ceza kesildiği günden itibaren 7 gün içerisinde işlemlere başlanmalı. Yani polis memuru ceza tutanağını 1 hafta içerisinde postaya ulaştırmalı, postada beklemiş bir ay önemli değil ama 7 gün içinde bu işleme başlamalı, aksi halde şekil yönünden nöbetçi sulh ceza mahkemesine itiraz edebiliyorsunuz diye biliyorduk… Bize gelen tebligat tarihine göre bu süre çoktan aşılmıştı. Polis memurlarına sorduğumuzda tebligat kanunu değişmişti onun için sürenin anlamı yoktu. İnternete sorduğumuzda hala geçerliğini koruyor görünüyordu. Mahkemeye itiraz dilekçemizi usulüne uygun bir şekilde yazdık verdik hâkimler emniyetin iş yoğunluğundan bu tür itirazları pek de dikkate almıyorlarmış, olsun dedik. İtirazımızı yaptık bu muallaktan sonra paşa paşa cezamızı gittik yatırdık, şimdi itiraz sonucunu bekliyoruz. Kazanırsak hukuk zaferi, kaybedersek iyiki yatırmışız tesellisi…
Damdan düşen birisi olarak, artık eskisi gibi burada radarla hız kontrolü yapılıyordur diye uyarı levhası beklemeyiniz, kaldırmışlar. Öncelikli can sağlığı bunun yanında paranız cebinizde kalsın istiyorsanız siz siz olunuz ve hız kurallarına uyunuz. %10 hız sınırını aşarsanız %30’a kadar 166 TL, üzeri 350 TL para cezası. Geçenlerde bir arkadaşımız farklı bir yerde geçmiş ve 350 TL ceza yemiş. Trafik cezalılarından elde edilen gelir, vergi gelirlerinin %2’sine tekabül ettiğini düşünecek olursak trafikte her an ceza yeme riskiniz var demektir. Amaç üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi sanki bağcıyı dövüp üzüm yemek gibi görünüyor. Bu gidişle ya arabayı kapının önüne çekip seyredeceğiz ya da polise yakalanmadan kırmızı ışıklarda geçip durumu düzelteceğiz, kurallar dışında başka önerisi olan var mı?
Sevgi ve saygılar…
Not: Bu aralar değerli ilahiyat profesörlerimiz öyle konuları tartışıyorlar ki uçmuşlar, bir konuda biz ekleyelim: Sn. Hocalar “Ramazanda Trafik Cezası yemek” orucu bozar mı?