DÜNYA HASSAS KALPLER İÇİN BİR CEHENNEMDİR

Ukrayna savaş mağdurlarını izledikçe Goethe’ye ait bu sözün ne kadar doğru olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Dünya hayatı onlar için cehenneme dönüyor.

Son günlerde çok mukayese ediliyor;

Suriyeliler ülkelerinden kaçarken Ukraynalılar ülkeleri için savaşıyor.

Bu durum bana yıllar önce okuduğum merhum Ahmet Taner Kışlalı’nın “Siyaset Bilimi” adlı kitabındaki yorumu aklıma getirdi;

“Kuzey iklimi insanları özgürlükleri, güney iklimi insanları ise sahipleri için savaşır” 

Türk milleti fetih anlayışı ile gittiği yerleri imar ederken batı sömürgeci anlayışla ve asimilasyon politikaları ile hareket eder.

Nitekim yıllarca özellikle Osmanlı’yı böyle suçladık.

Özellikle Balkan ülkelerinde bıraktığımız eserleri gözümüzün önüne getirdiğimiz de bunu daha net görürüz.

Putin mealen “ Ukrayna’yı, Kiev’i Ruslar kurdu, Ukrayna ve Rus halkı aynı millete mensuptur”diyor ve o topraklarda hak iddia ederken, aynı Putin rahatlıkla milletinin yaptığı eserleri ve aynı millet dediği halkı acımasızca bombalayabilmektedir.

Türk milleti olarak Balkanlar’dan, Ortadoğudan, Kafkaslardan, Güney Afrika’dan çekilirken hiçbir esere zarar vermediğimiz gibi bugün TİKA vasıtasıyla o ecdat eserlerini ihya ediyoruz.

Sırplar Mostar köprüsünü bombalandığı zaman içimiz yanmıştı.

Allah korusun, bizim Azerbaycan’a, Özbekistan’a, Kırgızistan’a, Kazakistan’a , Tacikistan’a, Türkmenistan’a silah çekmemiz mümkün mü?

Hangi Türk askerine bir mermi attırabilirsin ki?

Bu da iki millet arasındaki ayrı özelliklerdir.

Dinimizde üç çeşit bağış vardır ;

İkram, İhsan ve İhsar.

İkram ve İhsan’ı biliyoruz, ihtiyacımız dışındakini veririz.

Peygamberlere has olan İhsar’ı ise bilmeden ama içimizdeki o ruhla her daim yaparız.

İhsar; kendisinin ihtiyacı olduğu halde elindekini ihtiyacı olana verebilmektir.

Nasıl ki geçmişte Irak, Suriye, Afganistan’dan ülkemize sığınanlara kucak açtıysak, Ukrayna’lı mültecilere de eminim yine kucak açacağız.

İşte onlara silah verip savaştıran sömürgeci batı ile bizim aramızdaki fark da budur.

Batının geldiği yere bakın ki tamamen kendilerini, kendi menfaatlerini korumak için kurdukları ve beş üyenin dışındaki diğer üyelerin kukladan farkı olmadığı BM bile onları korumadıkları gibi bir de ayaklarına dolanmaktadır.

Bu nedenle Atatürk’ün bu sözünü her daim unutmamak gerekir;

Ne mutlu Türk’üm diyene.

Ernail Koç

YORUM EKLE