Dağların avucunda diye tarif edilen Gümüşhane; tarihi İpek Yolu kavşağında değişik birçok kültürlere ev sahipliği ve kervan şahitliği yapmış, tarihi Zigana yolunda kar ve çığ korkusu altında deve kervanlarına yol vermiş ve bağrından nice değerli şahsiyetler yetiştirmiş bir serhat şehridir.
Ve yine Gümüşhane; Vauk’tan doğarak şehri adeta orta yerden ikiye bölüp Karadeniz’e ulaşıveren Harşit Çayı’nın gözyaşları ile ıslanan bereketli bağlarında envaı çeşit meyvelerini tabladar halinde sunmuş, bülbüllerin ahenkli sesinin efsunkâr tılsımına kapılarak Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin manevi iklimine müracaat etmiş bir erenler yatağıdır.
Bizler bir zamanlar atalarımızın gözlerini açtığı ve bir ömür sürdüğü bu topraklara büyük bir vefa borcu ile bağlı olmanın bahtiyarlığındayız. Öte yandan az da olsa bizler o ataların yetiştirdiği ancak bir zaman sonra vefasızlık gömleğini giyen evlatlarıyız.
Gidenler gitti evet. Kimi ardına bile bakmadı. Kimi bağlarını koparmadı. Kimi kimliği ile gurur duymaya devam ederken birçoğu da kimliğini, kişiliğini ve tüm bağlarını kopardı bu şehirden. O insanlar ki tozlu ve kıvrımlı yolların bağladığı bir dağ başı köyünde, bir orman eteğinde yahut bir ova kenarında viran bir taş evi veya toprak damlı kerpiç bir evin tandır kenarında gözlerini hayata açtığı o günleri maalesef unutuverdi.
Cızlavut lastikle koltuğunun altında koca bir tezek parçası ile adımladığı okul yolunu, babasının tırpan salladığı çayırları, kuzukulaklarını, yemlikleri, tandırdaki evelik dolmasını, katıklı gendime çorbasını, ayranı, lorlu goloku, gavurgayı siliverdi mazisinden. Tandırın kenarında yayık vuran analarımızın nasırlı ellerini, babalarımızın terli gömleğini, köy odalarında dinlediğimiz Battal Gazi Cenklerini ve Ağlar Baba’nın deyişlerini bir başka ele terk ediverdik.
Ancak bunca yıldan sonra şöyle bir maziyi gözlerimizin önüne alıp hayallere dalarak Gümüşhane için biz neyiz, bizim için Gümüşhane ne ifade ediyor sorgulamaları yapma mecburiyetimiz vardır.
Öncelikle bu şehrin bizim üzerimizde emeği vardır. Bu şehrin her şeyden evvel ata yurdumuz, ciğerparemiz, ilk sevdamız ve son durağımız olduğunun şuur ve idrakinde olmalıyız.
Bu şehrin genlerimize şırınga ettiği adamlığı, dürüstlüğü, doğruluğu ve çalışkanlığın sembolü olan “Gümüşhaneli” kimliği ile bizlere her yerde kapıların ardına kadar açılacağının farkında olmalıyız.
Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi gibi bir manevi şahsiyetin eteği yanında güzel bir ahlak, sağlam bir kişilik ve imanlı bir yaşantının adresi olmamız gerekiyor. Ki nereye giderseniz gidin onun hemşerisi olma gibi bir gurur ve mutluluğun hazzında olmalıyız.
Ve kısaca Gümüşhaneli olarak bizler;
Mahmut Oltan Sungurlu’nun kimliğinde bir siyasetçi, Gümüşhanevi gölgesinde bir ilim talebesi, Aydın Doğan ışığında bir girişimci, Ertuğrul Sağlam ayarında karakterli bir spor adamı, Fahri Akagün gibi dört dörtlük bir eğitim neferi, Hacı Kamil Akdik’in fırçasının izinde bir sanatkâr ve normal bir köylü veyahut işçi örneğinde ki gibi ekmeğinin peşinde helal lokma peşinde alın teri döken Mehmet Emmi ayarında adam gibi adam olma derdi ve kederinde olmalıyız.
Not: Öte yandan ver 250 TL sana köşe yazısı yazayım ve kitaba koyayım, Gümüşhaneli işadamlarına adres fihristi yapıp cüzdanı doldurayım diyenlerin Gümüşhane ve Gümüşhaneli kimliği ile alakası olamaz.
Ve yine Gümüşhane; Vauk’tan doğarak şehri adeta orta yerden ikiye bölüp Karadeniz’e ulaşıveren Harşit Çayı’nın gözyaşları ile ıslanan bereketli bağlarında envaı çeşit meyvelerini tabladar halinde sunmuş, bülbüllerin ahenkli sesinin efsunkâr tılsımına kapılarak Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin manevi iklimine müracaat etmiş bir erenler yatağıdır.
Bizler bir zamanlar atalarımızın gözlerini açtığı ve bir ömür sürdüğü bu topraklara büyük bir vefa borcu ile bağlı olmanın bahtiyarlığındayız. Öte yandan az da olsa bizler o ataların yetiştirdiği ancak bir zaman sonra vefasızlık gömleğini giyen evlatlarıyız.
Gidenler gitti evet. Kimi ardına bile bakmadı. Kimi bağlarını koparmadı. Kimi kimliği ile gurur duymaya devam ederken birçoğu da kimliğini, kişiliğini ve tüm bağlarını kopardı bu şehirden. O insanlar ki tozlu ve kıvrımlı yolların bağladığı bir dağ başı köyünde, bir orman eteğinde yahut bir ova kenarında viran bir taş evi veya toprak damlı kerpiç bir evin tandır kenarında gözlerini hayata açtığı o günleri maalesef unutuverdi.
Cızlavut lastikle koltuğunun altında koca bir tezek parçası ile adımladığı okul yolunu, babasının tırpan salladığı çayırları, kuzukulaklarını, yemlikleri, tandırdaki evelik dolmasını, katıklı gendime çorbasını, ayranı, lorlu goloku, gavurgayı siliverdi mazisinden. Tandırın kenarında yayık vuran analarımızın nasırlı ellerini, babalarımızın terli gömleğini, köy odalarında dinlediğimiz Battal Gazi Cenklerini ve Ağlar Baba’nın deyişlerini bir başka ele terk ediverdik.
Ancak bunca yıldan sonra şöyle bir maziyi gözlerimizin önüne alıp hayallere dalarak Gümüşhane için biz neyiz, bizim için Gümüşhane ne ifade ediyor sorgulamaları yapma mecburiyetimiz vardır.
Öncelikle bu şehrin bizim üzerimizde emeği vardır. Bu şehrin her şeyden evvel ata yurdumuz, ciğerparemiz, ilk sevdamız ve son durağımız olduğunun şuur ve idrakinde olmalıyız.
Bu şehrin genlerimize şırınga ettiği adamlığı, dürüstlüğü, doğruluğu ve çalışkanlığın sembolü olan “Gümüşhaneli” kimliği ile bizlere her yerde kapıların ardına kadar açılacağının farkında olmalıyız.
Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi gibi bir manevi şahsiyetin eteği yanında güzel bir ahlak, sağlam bir kişilik ve imanlı bir yaşantının adresi olmamız gerekiyor. Ki nereye giderseniz gidin onun hemşerisi olma gibi bir gurur ve mutluluğun hazzında olmalıyız.
Ve kısaca Gümüşhaneli olarak bizler;
Mahmut Oltan Sungurlu’nun kimliğinde bir siyasetçi, Gümüşhanevi gölgesinde bir ilim talebesi, Aydın Doğan ışığında bir girişimci, Ertuğrul Sağlam ayarında karakterli bir spor adamı, Fahri Akagün gibi dört dörtlük bir eğitim neferi, Hacı Kamil Akdik’in fırçasının izinde bir sanatkâr ve normal bir köylü veyahut işçi örneğinde ki gibi ekmeğinin peşinde helal lokma peşinde alın teri döken Mehmet Emmi ayarında adam gibi adam olma derdi ve kederinde olmalıyız.
Not: Öte yandan ver 250 TL sana köşe yazısı yazayım ve kitaba koyayım, Gümüşhaneli işadamlarına adres fihristi yapıp cüzdanı doldurayım diyenlerin Gümüşhane ve Gümüşhaneli kimliği ile alakası olamaz.