Gümüşhane’de bağımlılığa karşı “Ben Olsaydım” çalıştayı düzenlendi

Gümüşhane’de bağımlılıkla mücadele çalışmaları kapsamında "Ben olsaydım" sloganıyla herkesin sorunları ve çözüm önerilerini dile getirebildiği bir çalıştay gerçekleştirildi.

Gümüşhane’de bağımlılığa karşı “Ben Olsaydım” çalıştayı düzenlendi

Halk Eğitimi Merkezi Salonunda Vali Yardımcısı Mustafa Pala başkanlığında gerçekleştirilen çalıştaya çok sayıda kurum ve kuruluşun temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler, sivil toplum örgütü temsilcileri ve vatandaş katıldı. 

Uyuşturucu, tütün, alkol ve davranışsal bağımlılık olmak üzere 4 ana temadan oluşan çalıştayda bu bağımlılıklarla mücadele konuları ele alındı. Özellikle gençlerin kötü alışkanlıklarından kurtulması ve ailelere düşen görevlerin konuşulduğu çalıştayda katılımcılar “Ben olsaydım” başlığı altında fikir ve önerilerini sundu.

Çalıştayın açılışında konuşan Vali Yardımcısı Mustafa Pala, bağımlılığın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sorun olarak göze çarptığını söyledi. 

“Çocukların yetiştirilme süreci bu konuda önemli bir faktör”

Her yıl Türkiye'de binlerce insanın bağımlılık yapıcı maddelerden dolayı hayatını kaybettiğini veya sakat kaldığını ifade eden Pala, “Bağımlılıkla mücadele topluma zarar verecek her türlü sorunu içermektedir. İlimizdeki bağımlılık oranları incelendiğinde Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmektedir. Eğitim ailede ve küçük yaşta başlıyor. Çocukların yetiştirilme süreci bu konuda önemli bir faktör” dedi.

“Ben olsaydım, tüm illerde spor branşlarıyla ilgili eğitim merkezlerini desteklerdim”

Bağımlılıkla mücadele kapsamında yeni projeler ve etkinlikler yapmak için istek ve önerilerini sunan Gümüşhane Yeşilay Şubesi Başkanı Selman Eroğlu ise “Öğretmenlerin çocukların yanında sigara içmesi çocukları çok olumsuz etkiliyor. Ben olsaydım, tüm illerde spor branşlarıyla ilgili eğitim merkezlerini desteklerdim. Sporcu Eğitim Merkezlerinin olması lazım çünkü sonunu getiremiyoruz. Örneğin atletizmle ile ilgili bir çocuğumuz oluyor ama Gümüşhane şartlarında ileri bir noktaya varamıyor bir yerde tıkanıyor ya da velisi engel oluyor çocuklarımız desteklenmiyor” diye konuştu.

“Çocukların meşguliyetlerini farklılaştırmamız gerekiyor”

Bağımlılıkla mücadelede akran danışmanlığının öneminin altını çizen Gümüşhane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Müge Yılmaz da “Yasaklama, engelleme ve yok sayma ile bağımlılıkların önüne geçemiyoruz. İlk olarak bunu tersine çevirmemiz gerekiyor. Örneğin çocukların meşguliyetlerini farklılaştırmamız gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki bağımlılık dediğimiz şey mutlaka bir ihtiyacı gideriyor. Ben olsaydım halkı sigaranın zararlarıyla ilgili bilgilendirmezdim. Çünkü bir şeyi sürekli olarak olumsuz yönden telkinini vermeniz o davranışı çoğaltır. Bir şey yasaklandığında insan organizması bundan kaçış yöntemi arıyor. Bir şeyi ne kadar yasaklarsanız ona ulaşma yolları mutlaka bulunur. Eğer bir planlama yapacaksak bağımlılıkların zararlarını anlatmak yerine bağımlılığın karşı tarafında çocuklarımıza ve gençlerimize daha yararlı olarak şeyleri öne çıkarmamız gerekir. Ailenin tutumu da bu noktada çok önemli eğer yasaklayarak önüne geçileceğini düşünüyorsak çok doğru bir sonuca ulaşamayız” ifadelerini kullandı.

“Kurumların da bağımlılıkla mücadele noktasında daha iç içe olması lazım”

Bağımlılıkla mücadele konusunda çok kararlı ve azimli olduklarını vurgulayan Gümüşhane Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Koordinatörü ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Güngör de “Bağımlılıkla mücadele ederken geliştirilen faaliyetlerin ne olduğu kadar niçin, neden, nasıl yapıldığı, kararlı mı, sürekli mi, kim için, pozitif doğrultuda mı gibi bağımlılıkla mücadelede farkındalık boyutu çok önemli. Toplumun en önemli araçları kurumlardır. Bence kurumların da bağımlılıkla mücadele noktasında daha iç içe olması lazım. Öğrenci olan veya olmayan pek çok gencin Gümüşhane’de hiçbir etkinliğe katılmadığını çok gördüm ve üniversite ile şehrin daha etkileşim halinde olması için desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

“Artık 10’lu yaşlarda çocukların zararlı maddeleri denemeye başladıklarını görüyoruz”

Okul çağındaki çocukların ailelerine daha etkin ulaşmanın yollarının aranması gerektiğini belirten Dr. İrem Dilaver ise “Bağımlılıkların temel noktasında toplumun ruhsal açıdan güçlendirilmesi çok önemli çocukluktan itibaren. Artık 10’lu yaşlarda çocukların zararlı maddeleri denemeye başladıkları ve deneyince bağımlılık risklerinin arttığını görüyoruz. Bu bağlamda eylem planı kapsamında okullarda seminerler, bilgilendirmeler yapılıyor fakat bunun değerlendirilmesinin yapılması çok önemli. Fakat mesai saatleri içinde ailelerin katılımı düşük olabiliyor çok az öğrencinin velisine ulaşılabiliyor. Kadın sağlığı çalışmalarında gönderilen mesajların kadınların kadın sağlığı konusundan davranışlarının olumlu etkilendiği gözlemlenmiştir. Bunun bir benzerini veliler üzerinde yapılabilir. Kamu kurumlarında gençlere ve çocuklara yönelik bu konuda nasıl, ne yapabiliriz şeklinde bir yarışma da düzenlenebilir ve böylece gençlere ve çocuklara en faydalı proje hangisi olacaksa onun üzerine bir faaliyet yürütülmesi daha verimli olabilir” ifadelerini kullandı.

“Hedef kitle çok önemli”

Sosyal medya kullanımının kitle iletişim araçlarının önemli bir konumundan yer aldığını ve kampanyaların bu platformlarda artırılmasını öneren Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Diker ise “İletişim bağımlılığı konusunda kamu spotu, reklamlar, broşürler, afişler, seminer ve eğitimler gibi devletimizin bu konuda pek çok faaliyeti bulunmakta. Hedef kitle çok önemli. Ben yapılacak tüm çalışmaların hedef kitlelere göre ayrı ayrı planlanması taraftarıyım. Bir kamu spotu yapıldığında bunun her yaş, meslek grubu ve kültür gibi hedef kitleye göre ayrı versiyonlarının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çocuklara ve gençlere sosyal medya ile daha fazla ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Aslında gençler ve çocuklar sosyal medyada “influencer” dediğimiz fenomen kişilerden olumlu veya olumsuz çok etkileniyorlar. Bu “influencer” dediğimiz kişilerle çocuklara ve gençlere yönelik işbirliği yapılmalı sosyal medyada. Çünkü onların söylediklerini ve yaşam tarzlarını çok önemli buluyorlar, ona göre hareket ediyorlar. Bence çağımızın gerekli olan iletişim kanallarını çok kullanmak gerekiyor ya da oyunlaştırma dediğimiz yöntemle yapılabilir ya insanların var olduğu ortamlarda onların daha kolay ulaşılabileceği mesajlarla iletişim kurulabilir. Kamu spotlarını gençler çok izlemiyorlar ama sosyal medyada yayınlandığı zaman gençlere daha kolay ulaşılabilir” dedi.

“Sporun ve sanatın faydası biz gençler üzerinde çok büyük”

Küçük yaştan bu yana spor yaptığını söyleyen Ali Fuat Kadirbeyoğlu Anadolu Lisesi öğrencisi Kazım Burhan Aydın da “Sporun ve sanatın faydası biz gençler üzerinde çok büyük. Ben de yıllarca dövüş sanatlarıyla uğraştım. Hentbol ve atletizmde şehrimizi temsil etmiş birisi olarak belirtmek isterim ki insanların bağımlılıkları bu tür faaliyetlerin önüne geçmeye başladı son zamanlarda. Bu yüzden spor ve sanat faaliyetlerinin daha fazla kişiye ulaşarak ve bilinçli şekilde artırılmasının bağımlılıkların önüne geçilebileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Haber: Zeynep Kaya

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER