‘Marmara Depremini Unutmadık’

Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilcisi Rasim Taylan Kara, 14 yıl önce hatırlanması dahi acı veren, İzmit‘te, Adapazarı‘nda, Gölcük‘te, Yalova‘da ve İstanbul‘da binlerce insanımızın ölümüne, kentlerimizin harap olmasına yol açan büyük Marmara Depremini unutmadıklarını, unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını söyledi.

‘Marmara Depremini Unutmadık’
Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilcisi Rasim Taylan Kara, 14 yıl önce hatırlanması dahi acı veren, İzmit‘te, Adapazarı‘nda, Gölcük‘te, Yalova‘da ve İstanbul‘da binlerce insanımızın ölümüne, kentlerimizin harap olmasına yol açan büyük Marmara Depremini unutmadıklarını, unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını söyledi.

Yaptığı açıklamada, deprem sırasında ve sonrasında yaşanan çaresizliği, bir doğa olayı depremin bir afete nasıl dönüştüğünü gördüklerini belirten Kara, “Ülkemiz dünyanın en etkin ve yıkıcı deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte ki birçok yıkıcı depremlerde olduğu gibi gelecekte de meydana gelecek depremlerde önlemler alınmadığı takdirde büyük mal ve can kaybına uğrayacağımız unutulmamalıdır. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Richter ölçeğine göre 7,4 büyüklüğünde Marmara Depremi ve 12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen Richter ölçeğine göre 7,2 büyüklüğündeki Düzce Depreminden sonra 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depremi sırasında ve sonrasında yaşadıklarımız ve kaybettiklerimiz bu durumu bizlere izah etmiştir. Deprem Bölgeleri Haritasına göre topraklarımızın %92‘si deprem bölgesi içerisinde, nüfusumuzun %95‘i deprem tehlikesi altında, büyük sanayi merkezlerinin %98‘i ve barajlarımızın %93‘ü deprem bölgesinde bulunmaktadır.” dedi.

Bütün bu gerçeklere rağmen 3 Nisan 2012 ve 14 Nisan 2012 tarihlerinde bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında 3030 sayılı Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler ile Meslek Odaları tarafından proje müelliflerine verilen mühendislik hizmetlerini yapmaya yetkili olduğuna dair belge yerine proje müellifleri tarafından taahhütname verilmesi şartı getirildiğini ifade eden Kara, bu durumun Meslek Odalarının üyeleri üzerindeki denetimini kaldırarak kamunun güvenilir mühendislik hizmetini almasının engellendiğini öne sürdü.

Kara, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“02.07.2013 tarih ve 28695 sayılı Resmi Gazete‘de "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" yayımlanmıştır. Yönetmelik Madde: 3 Riskli Bina Tespit Yöntemi 3.2.5, "Riskli bina tespitlerinde binanın bulunduğu arsada yeni zemin araştırması yapılabilir veya bölgede daha önce yapılmış zemin araştırma sonuçları kullanılabilir. Arsada zemin araştırması yapılmaması durumunda, bölgesel olarak elde edilen verilerin kullanılmasına proje mühendisi karar verecektir. Veri yokluğunda yerel zemin sınıfı Z4 olarak kabul edilir" şeklindedir.

Tüm yapı alanlarında jeofizik çalışmalarla elde edilecek veriler ışığında yerel zemin sınıfı belirlenebilir. Kamu yararı açısından, Riskli bina tespitlerinde binanın bulunduğu arsada yeni zemin etüt raporu hazırlanmalı yeni verilere göre bulunacak yerel zemin sınıfı kullanılmalıdır.

02.08.2013 tarih ve 28726 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan, 6495 sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun‘da; Madde 73 p) 1ı) 3/5/ 1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun 8. maddesine eklenen 1ı) bendi ile "Harita, plan, etüt ve projeler; idare ve ilgili kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez. Vize veya onay yaptırılmaması ve benzeri nedenlerle müellifler veya bunlara ait kuruluşların büro tescilleri iptal edilemez veya yenilenmesi hiçbir şekilde geciktirilemez. Müelliflerden bu hükmü ortadan kaldıracak şekilde taahhütname talep edilemez." düzenlenmesi yapılmıştır.

Bu düzenleme ile meslek odalarının mesleki denetimi tamamen kaldırılmaktadır. Torba Yasa içerisine eklenen bu bentle TMMOB ve bağlı odalar etkisizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Meslek odalarının yapmış olduğu kamusal mesleki denetimi kaldırılarak, serbest çalışan meslektaşlarımızın Odaları ile bağlarının koparılması amaçlanmaktadır. Bu düzenleme ile Oda üyesi olup olmadığı belli olmayan diplomasız jeofizik mühendislerinin rapor hazırlamasının önü açılacaktır. Mesleki denetim olmadığı için Oda mevzuatına göre tescilli bürolarımız haksız rekabete uğrayacaklardır. Etüt ve projelerin standartlara uygun olarak yapılıp yapılmadığı kontrol edilemediğinden hazırlanacak niteliksiz zemin etüt raporları yapı güvenliğinden yoksun bir bina stokunun oluşmasına neden olacak, her depremde olduğu gibi ülkemiz büyük can ve mal kayıpları ile karşı karşıya kalacaktır.

3194 sayılı İmar Kanunu‘nun 8. maddesine eklenen bir bentle TBMM‘de "Torba Yasa Teklifi" görüşülürken gece yarısı önergesi ile yapılan bu düzenleme; Jeofizik Mühendisliği Hizmetlerinin, Jeofizik Mühendisleri Odası tarafından belirlenen, jeofizik mühendisliği asgari ücret tarifesinin uygulanması suretiyle meslektaşlar arasında haksız rekabetin önlenmesi, jeofizik mühendislik hizmetlerinin mesleki, bilimsel ve teknik esaslar, ülke ve meslektaş yararları doğrultusunda verilmesini engelleyici bir düzenlemedir.

Kamu yararı, insanlarımızın depremlerden ve diğer bütün afetlerden korunma, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı açısından 3194 sayılı İmar Kanunu‘na eklenen bu değişikliğin düzeltilmesi gerekmektedir.

Deprem ülkemizde kaçınılmaz bir yaşam gerçeğidir. Unutulmamalıdır ki; geçmişte büyük depremler olduğu gibi gelecekte de olmaya devam edecektir. Önemli olan deprem öncesi gerekli tedbirlerin alınarak deprem riskinin en aza indirilmesi ve depremden sonra arama-kurtarma ve ilk yardım hizmetlerinin koordineli ve sağlıklı bir şekilde organize edilebilmesidir. Aksi takdirde tarihin acı tekerrürleri deprem gerçeğini bizlere tekrar hatırlatacaktır.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak depremle iç içe yaşayan ülkemizde, yaşayacağımız depremlerin yıkıcı afetlere dönüşmemesi için akıl, bilim ve mühendislik gerçekleri doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

Depremler önlenemez ancak zararları azaltılabilir. Deprem riskine karşı insanlarımızın güvenli bir yapıda huzur içinde yaşaması için;

§  Deprem riskine sahip gelişmiş ülkelerde olduğu ülkemizde de depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka jeofizik mühendisliği çalışmaları olmalıdır.

§  Jeofizik Mühendisleri, Yapı Denetim Kuruluşları ortağı olarak, zemin laboratuar deneyleri, jeoteknik etüt ve yapıda hasarsız jeofizik testlerle ilgili proje müellifi ve denetçisi olmalıdır.

§  İmar planına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemeli, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.

§  Afet risklerinin azaltılması sürecinde önemli bir rolü ola yerel yönetimlerin kontrol ve denetim görevlerini yerine getirebilmeleri için başta Jeofizik Mühendis olmak üzere teknik personel istihdamını sağlamalıdır.

§  Deprem riski olan yerleşim alanlarında bina stoku dökümü çıkarılmalı, niteliksiz yapı stokunun iyileştirme veya yenileme işlemi yapılmalı, ihtiyaç duyulan mevzuat değişiklikleri bir an önce gerçekleştirilmelidir.

§  Kentsel dönüşüm projelerinde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerine önem verilmelidir.

§  Deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalarda kamu yararı ve ülke çıkarı gözetilerek programlar oluşturulmalı, kamusal denetim etkinleştirilmelidir.

Birer doğa olayı olan depremlerin afet haline gelmesi, felaket olarak yaşanması halkımızın kaderi olamaz! Olmamalıdır!

Depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, depremzede yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyoruz.”
Güncelleme Tarihi: 17 Ağustos 2013, 00:01
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER