TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Pektaş’ın 15 Temmuz akşamı defalarca bombalanan TBMM’den, dünya ülkelerinin parlamentolarına yaklaşık 3 sayfalık mektubunda şu ifadeler yer aldı:
“Sayın Başkan,
15 Temmuz 2016 tarihinde organize bir suç örgütünün (FETÖ) Silahlı Kuvvetler içindeki uzantıları tarafından Türkiye’deki demokratik düzeni hedef alan bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu saldırı Sayın Cumhurbaşkanımızın darbe girişimine karşı halkı direnmeye çağırması, siyasi parti ayrımı olmaksızın tüm Türk vatandaşlarının darbeye karşı tavır alması ve hükümetin yanı sıra demokratik düzene bağlı polis-asker güvenlik güçleri ile kamu kurumlarının harekete geçmesi, siyasi partilerin ortak bir tavır sergilemesi neticesinde durdurulmuş, kamu otoritesi süratle tesis edilerek kamu düzeninin bozulmasına müsaade edilmemiştir.
Demokratik düzeni hedef alan ve askeri darbe girişiminde bulunan saldırganlar, kullandıkları silahların sayı ve niteliğinin yanı sıra uyguladıkları şiddet itibarıyla dünya üzerinde eşi ve benzerine rastlanmamış bir terörist eyleme imza atmışlardır. Savaş zamanlarında ve savaş alanlarında kullanılan uçakların yanı sıra, helikopter, tank, zırhlı personel taşıyıcı, uzun namlulu silahlar gibi askeri araç ve ekipmanları kullanan ve yapılan adli soruşturmalarda sivil bazı unsurların da destek verdiği ortaya çıkan Silahlı Kuvvetler içinde gizli bir şekilde örgütlenmiş, dini kendine perde eden cemaat görünümlü suç örgütüne mensup bu organize terörist grup, demokratik kurumları işlevsiz hale getirmek, demokratik usullerle seçilmiş, Cumhurbaşkanını, Hükümeti ve Parlamentoyu devre dışı bırakmak için sivil vatandaşları da hedef alacak şekilde akıl ve vicdan sınırlarını zorlayan şiddet eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Yaygın bir korku ve şiddet havası oluşturarak demokratik düzeni ortadan kaldırmayı hedefleyen bu organize terörist grup Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan köprüyü tanklarla kapatmış, köprü kulelerine yerleştirdiği keskin nişancılar ile sivil halkı ateş altına almış, savaş uçaklarıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Polis Özel Harekât Merkezini defalarca havadan bombalamış, saldırı helikopterleri ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı gibi güvenlik güçlerinin sevk ve idare edildiği merkezlerin yanı sıra kamu binaları ile doğrudan sivil halk ve sivil araçları da defalarca hedef almıştır. Darbe girişiminde bulunan terörist gurubun saldırıları neticesinde 172 sivil vatandaşımız, 63 polis, 5 asker olmak üzere 240 kişi hayatını kaybetmiş, 2.195 vatandaşımız yaralanmıştır.
Kendisi hakkında daha önce açılan ve demokratik düzeni hedef almaktan yargılandığı dava bağımsız Türk Mahkemelerinde görülürken ülke dışına kaçan ve halen ABD’de yaşayan emekli bir vaizin organize ettiği, gizlilik esasıyla çalışan örgüt, Türkiye’nin yanı sıra dünyada onlarca ülkede faaliyet göstermekte olup, gayri meşru işlerini eğitim faaliyetleri ile perdelemektedir. Ülkemizde sahip olduğu eğitim kurumlarında etkisi altına aldığı öğrencileri kamu kurumları ile güvenlik bürokrasisinde gizli emellerini gerçekleştirmek amacıyla insan kaynağı olarak kullanan örgüt, kamu kurumları, güvenlik güçleri ve yargıda kadrolaşmak için sınav usulsüzlüklerinden örgüt çıkarları açısından kendileri için tehdit görülen asker-polis-sivil bürokratların tasfiye edilmesi için çeşitli iftira ve kumpaslara kadar çok sayıda yasa ve ahlak dışı eylem gerçekleştirmiştir. Serbest ekonominin temellerini sarsacak şekilde ticari rakiplerini kamudaki uzantıları ve medyadaki yayın organlarını da kullanarak ya kendileriyle işbirliğine zorlayan ya da düzmece belgelerle saf dışı bırakan bu organize suç örgütünün yasa dışı eylem ve işlemleri konusunda bağımsız mahkemeler uzun süre önce harekete geçmiş, devam eden hukuki süreçte çerçevesinde bazı davalarda söz konusu örgütün işlediği suçlar nedeniyle çok sayıda örgüt mensubunun suçu ispat edilirken Türk yargısında onlarca dava da devam etmektedir.
Örgüt mensuplarının itiraflarına da yansıyan ve ülkemizde milyonlarca insanın mağdur olmasına yol açan soru çalmadan, sınav usulsüzlüklerine, güvenlik bürokrasisi, yargı ve kamuda tayin ve terfilerde örgüt mensuplarını kritik makamlara getirebilmek için diğer bürokrat ve yargı mensuplarına kumpas kurmaya kadar bir dizi yasa ve ahlak dışı faaliyet gerçekleştirerek kamuda, yargıda ve güvelik bürokrasisinde kritik noktaları ele geçiren ve örgütlenen bu organize suç örgütü yine aynı usullerle örgütlediği Silahlı Kuvvetler içindeki uzantıları ile gerçekleştirdiği darbe girişiminde yaşanan süreçte niyetini de açıkça ortaya koymuştur. Darbe girişiminde bulunan grup, kalkışmanın yaşandığı ilk saatlerde devlet kanalı TRT’yi ele geçirmiş ve söz konusu televizyon kanalında okuttuğu bildiri ile Cumhurbaşkanı ve hükümete görevden el çektirildiğini, parlamentonun fesh edildiğini, bütün partilerin kapatıldığını, halkın oylarıyla seçtiği Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümet üyeleri ile parlamento mensuplarının yargılanacağını duyurmuşlardır. Söz konusu duyuru, darbe girişiminde bulunan grubun bazı idari birimlerini ele geçirdiği Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde Konsey bildirisi olarak yayınlanmış, bir özel TV kanalında da okutulmaya çalışılmıştır. Söz konusu bildiride darbecilerin hedefi açık ve nettir; demokratik sistem. Yani halk iradesi yerine elinde silah olanın iradesi. Sandığın belirleyiciliği yerine gücün belirleyiciliği. Demokrasi yerine militarizm.
Türkiye söz konusu darbe girişimine siyasetçisi, demokrasiye bağlı polis, asker, güvenlik bürokrasisi, medyası, iş dünyası ve özelikle sivil vatandaşlarımızın kararlı duruşuyla geçit vermemiştir. Türkiye yakın tarihinde iki kez yüzleşmek zorunda kaldığı darbeler dönemini bu girişimde tek vücut olarak kapatmış, demokrasisinin gücünü ve demokratik sisteme bağlılığını bedel ödeyerek ispat etmiş, kanlı ve travmatik darbe girişimine rağmen demokratik sistemden kopmadan, hukuk içinde kalarak darbenin verdiği zararları telafi etmeye yönelmiş, darbe girişiminde bulunanların cezalandırılması için hukuk dışı tedbirlere başvurmamıştır. Nitekim kamu otoritesinin süratle tesisi ile birlikte demokratik sistem ve devlet kurumları, girişimden sadece iki gün sonra normal işleyişine kavuşmuş, darbe girişiminde bulunanların süratle yargı karşısına çıkarılması, olası uzantılarının demokratik sisteme yeni bir tehdit oluşturmasının önüne geçilebilmesi için yine hukuk içinde kalınarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan ve pek çok ülkenin de olağanüstü dönemlerde uyguladığı Anayasal bir tedbire başvurulmuş, ülkenin içinden geçtiği olağanüstü döneme rağmen toplum hayatını etkileyecek olağanüstü düzenlemelere, hukuk dışı uygulamalara gidilmemiştir.
Yaygın ve büyük şiddet dalgasına rağmen kamu düzeninin birkaç gün içerisinde tesis edilmesi ülkemiz ekonomisinin karşı karşıya kaldığı tehditleri ve risk ihtimallerini de bertaraf etmiş, darbe girişimine rağmen makroekonomik göstergelerde büyük dalgalanmalar yaşanmamıştır. Darbe girişiminin oluşturduğu atmosfere rağmen hükümet, ülkemizdeki yatırımları desteklemeye devam edeceğine dair kararlılığını bir kez daha teyit ederken, yerli ve yabancı yatırımcılar da Türkiye’deki yatırımlarını devam ettirecekleri açıklamışlardır. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birine sahip olan Türkiye, darbe girişimi sonrası oluşabilecek ve bölgesinden başlayarak küresel ekonomiyi de etkileyebilecek olası bir kriz dalgasını 14 yıldır reformlarla sağlamlaştırdığı güçlü ekonomisi ile ekonomik alanda güveni tekrar süratle tesis edecek kararları hızla alarak önlemiştir. Yine stratejik konumu nedeniyle dünyanın güvenliği açısından da kritik bir dönemde kritik bir coğrafyada bulunan Türkiye, darbe girişimi adı altında yapılan travmatik terörist saldırıya rağmen korkuya teslim olmayarak DAEŞ ve PKK gibi küresel güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütleriyle mücadelede de zafiyet oluşmasına izin vermemiş, terörizm ile mücadelede uluslararası kurum ve kuruluşlar ile ait olduğu ittifaklara karşı yükümlülüklerini aksatmaksızın yerine getirmeye devam etmiştir.
Travmatik sonuçları olabilecek şiddet boyutu korkutucu olan ve devlet içinde gizli faaliyet yürüten bir organize terör örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen darbe girişimine rağmen küresel yükümlülüklerini yerine getiren ve ülkesinde yaşanan arızi durumun küresel sistemde (güvenlik ve ekonomik) dalga etkisi oluşturmasına izin vermeyen Türkiye takdir edersiniz ki demokrasiye bağlılık sınavından başarıyla geçmiş, hem siyasal sisteminin yetkinliğini hem de halkının demokratik olgunluğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Demokrasiye bağlılığını bedel ödeyerek ispatlamış ve darbeye geçit vermemiş hükümetimiz ile siyaset kurumumuzun ve Türk halkının dünyadan beklentisi bu darbe girişimi karşısında dünya kamuoyunun ve demokratik ülkelerin desteğini arkasında hissetmektir. Bu desteğin Türk halkı için önemi büyüktür. Ancak bu desteğin Türk halkı açısından önemi kadar küresel güvenlik ve dünyamızın demokrasi standartları açısından bütün dünya ülkeleri için çok daha önemli olduğu da açıktır. Dünyanın neresinde olursa olsun demokrasiye bağlı her ülke ve her siyasetçinin, bugün Türk halkının, hükümetinin, iktidar ve muhalefetiyle siyaset kurumunun verdiği demokrasi mücadelesine yapacağı katkının, sunacağı desteğin dünyanın pek çok ülkesinde ortaya çıkabilecek demokrasi dışı bu tür kalkışma veya darbe girişimine niyeti olanların hevesini kıracağını, bu tür hevese kapılabilecekler için en büyük caydırıcı güç olacağını belirtir, Türkiye’nin demokrasi mücadelesine açık desteğinizin hem ülkemiz hem de dünyamız açısından önemini bir kez daha hatırlatır, Türkiye’den uzattığımız dost elinin ülkenizde de karşılık bulmasını dilerim.
Saygılarımla”