Önemli gün ve haftalar vardır olabildiğince… Ama içlerinden bazıları vardır ki ayrı bir yeri vardır kafalarda ve gönüllerde…24 Kasım işte o farklı günlerden bir gün. Bugün öğretmenler günü. Gün öğretmenlerin günü…
Aileden sonra aileye en yakın insanlar öğretmenlerimiz. Hakları nasıl ödenir bilinmez. Kolay değil bir insana emek vermek, büyütmek… İnsan kendi öz çocuğuna bile yeri geldiğinde tahammül edemezken, öğretmen tüm bunların dışında şefkatle basar bağrına öğrencilerini… Kolay değildir, bu sabrı göstermek. Her babayiğidin harcı değildir bu özveride bulunmak. Öğretmen bir başkadır, maddi değerler ile ölçülemeyecek ulvi bir meslek, anlayan için peygamber yoludur…
Hangi güzel cümle ile ifade etmeye çalışırsak çalışalım, bu yüce mesleği anlatmak için bir taraf hep eksik kalır. Gönlümüzün dili ile tüm güzel dileklerimizle öğretmenlerimizin gününü kutluyor bu haseple üzerimizde büyük emekleri olan Hasan YENİLMEZ, Fuat SÜSLÜ, Hasan ALDEMİR Hocalarımızın ellerinden hürmetle öperken, geçtiğimiz Mayıs ayında Hakk’a yürüyen Prof.Dr. Sefa AKPINAR Hocamızı da rahmetle anıyoruz.
Efendim, hazır konu eğitim camiasından açılmışken milli eğitim ile ilgili birkaç konuya (çuvaldızı da kendimize batırmayı ihmal etmeden) değinmeden geçemeyeceğiz.
İlk ve orta dereceleri kurumlarımızda bu günlerde büyük bir telaş, heyecan var. Bu hafta TEOG sınavı var.1999 yılından günümüze kadar milli eğitim sistem modeli türlü değişikliklere uğradı. OKS’ler, SBS’ler vesaireler… Yaklaşık 20 yıl içerisinde birçok sistem denendi, birçok milli eğitim bakanı geldi geçti. Şimdilerde acaba yine sistem değişir mi sorusu kafaları kurcalamakta… Çocuklar yarış atına dönmüş durumda, ailelerde bu durumdan çok ta memnun değil. Ebeveynler, çocuklarının başarısı için ne yapacağını tam olarak bilememekte ve günü kurtarma telaşındalar. Herkes çocuğunun iyi bir eğitim almasından ziyade iyi bir okul nasıl kazanır, ilerde nasıl doktor, mühendis, avukat, öğretmen olur onun telaşında oysaki eğitimin temel amacı bu değil ki… Ama gelin görün ki maddi ve gelecek kaygıları öne geçmiş durumda. Bu ülkenin doktora,mühendise ihtiyacı olduğu kadar, araba tamircisine,sanayi işçisine,aşçısına,bekçisine de ihtiyacı var ama bunları kimse çocuğuna yakıştırmak istemiyor hep daha iyisini,prestijli olanı istiyoruz. Ama asıl sorun bu da değil… Sorun, biz çocuklarımızı erdemli insan olmak için yetiştirmiyoruz, doktor olsun, mühendis olsun, parası olsun diyoruz ama merhametsiz bir doktor, malzemeden çalan bir mühendis olacağına sanayide çalışan yumuşak kalpli bir işçi, dürüst sözüne güvenilir bir apartman görevlisi olsun demiyoruz. Ve bir ayrıntı çocuklarımızın yeteneklerine önem vermiyoruz, onların ne olmak istediklerini, ne yapmak istediklerini sormuyoruz bile… Sorun bizde aslında…
Devlet, toplumun sorunlarını çözmeye çalışan, çözen en büyük mercidir. Toplumu bu kargaşadan çıkaracak çözümleri devlet kendi organları ile halletme kudretindedir. Birey ve aile olarak bizler erdemli olmayı beceremiyorsak devlet bu erdemi topluma öğretmeli, toplumu rahatlatacak çıkış yolları bulmalıdır. Bu manada Milli Eğitim sistem modellemesi rayına oturtulmalı, toplum maddiyat ve gelecek telaşında olmadan bilinçli, erdem sahibi bireyler yetiştirme çabasında olmalıdır. Ancak o zaman adam oluruz da, kimin gözü görür bilemeyiz…
Sevgiler ve Saygılar…
GÜN, ÖĞRETMENLERİN GÜNÜ...