HABİL İLE KABİL

Yüce Kuran’ı Kerim’de;

“Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar” bilinci ile çocuklarımızın o tertemiz birer beyaz sahife olan dimağlarına kötülükleri, yanlışları, haramları ve tam tersi iyilikleri, doğruları ve helalleri birer nakış gibi işleyecek olanlar yine bizleriz.

Bugün Habil ile Kabil’in soyundan gelenler iyiliğin ve kötülüğün temsilcileri değil midir? Kötülüğün temsilcisi Kabil, kardeşi Habil'i kıskandığından dolayı ona karşı kin ve nefret beslemiş, en sonunda da kardeşini öldürerek insanlık tarihindeki ilk cinayeti işlemiştir. Bugün Kabil’den türeyen İtrail’in, Habil’den türeyen Filistin’e yaptıkları aynı şey değil midir?   

Bugün sahile vuran Aylan bebeğin cansız bedeninin müsebbipleri Kabil’in tohumları değil midir? Bugün Filistin’de akan kanın sebebini Kabil’in uzantılarında aramamız gerekmiyor mu?

Bugün Gümüşhaneli öğretmen Necmettin Yılmaz ile Çorum Osmancıklı Aybüke Yalçın’ı katledenler aynı Kabil’in soyundan türeyen Tapınakçı ve Haçlıların uzantıları olan asalak güruh değil midir?

Bugün acılarını yüreklerimizde en acı şekilde yaşadığımız, elimizde ne var ne yok göndererek yaralarını sarmaya çalıştığımız, devletin tüm imkânlarını seferber ederek kalıcı sağlam konutlar yaptığımız ancak evlerinin balkonlarına asılan şerefimiz olan Türk Bayrağını keserek yere atan birkaç kendini bilmez teröristlerin atası Kabil değil midir?

3 Mart 2009'da Münevver Karabulut’u, 2010 yılında Siirt'te Esin Güneş’i, 2011'de İzmir'de Ferdane Çöl'ü 11 Şubat 2015'te Özgecan Aslan’ı, 29 Mayıs 2018'de Ankara'da Şule Çet’i, 30 Mart 2019'da İstanbul'da Fatma Şengül’ü, 18 Ağustos 2019'da Kırıkkale'de Emine Bulut’u ve daha yüzlerce masumu katledenler Kabil’in kirli soyundan gelenler değil midir?

O halde bizler Üstad Cemil Meriç’in tarihe geçem şu tespitine her daim kulak vermek zorundayız;

"Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namusluların tarafında! Göreceksiniz ki çok kalabalık olacaksınız!"

Biz ebeveynler, öğretmenler ve toplum olarak çocuklarımızın eğitimlerinde öylesine bariz yanlışlar yapıyoruz ki akıl sır erdirmek mümkün değil.

Çocuk yetiştirmeyi saksıda çiçek misali gören annelerden tutun, evladına örnek bir rol model olması gerekirken yaptığı yanlışlıklarla çocuğunun gözünde kötü bir insan silueti oluşturan babalar bir toplumun temel dinamiklerinin altına adeta birer dinamit yerleştirdiğinin farkında bile değiller.

Evine helal lokma götürmeyen, kul hakkına giren, devletin ve şahsın malını çalan, yalan yere şahitlik eden, taciz ve tecavüzde bulunan, cinayet işleyen, içki, kumar ve uyuşturucu bataklığında olup memleketinde asalak gibi yaşayan, devletinin malını yiyerek ona hainlik eden, devletin imkanlarını şahsi çıkarlarına kullanan, peygamber ocağımızda bizlerin alın teriyle alınan silahı milletine çevirenler sorarım sizlere Kabil’in o karanlık evlatları değil midirler?

Dilerseniz çok beğendiğim bir hikâye ile son noktayı koyalım;

Yaşlı Kızılderili reisi torunuyla birlikte kulübesinin önünde oturmakta ve az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izlemektedir. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtır. On iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup dururlar. Bunlar dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğidir.

Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünmektedir. Dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden özellikle siyah ve beyaz olduğunu anlamak ister. Bir gün dedesine bunun sebebini sorar;

Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazlar ve

‘Onlar benim için iki simgedir evlat’ der.

‘Neyin simgesi?’ diye sorar çocuk. Dedesi:

‘İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.’

Çocuk, sözün burasında;

‘Mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye düşünür ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekler:

‘Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?’

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle torununa bakar ve

‘Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem o’ der.

Tıpkı o Kızılderili bilgenin de dediği gibi içinizde neyi beslerseniz o kazanacaktır. Eğer sevgi ise sevgi, kin ise kin.

Evet, son cümle bizler her daim zalim olan Kabil’in değil, haklı ve masum olan Habil’in tarafında olmalıyız.

YORUM EKLE