“Sen seni bil sen seni”
Hacı Bayram Veli
Efendimiz’in (SAV) buyurduğu gibi;
“Kendini bilen Rabb’ini bilir, Rabb’ini bilen de haddini bilir.”
O’ndan asırlar sonrası gönül erenlerinden biri olan Mevlana’ya sormuşlar;
“O kadar okur ve yazarsın. Peki, ne bilirsin” diye. Mevlana gibi bir deryanın verdiği cevap gerçekten çok manidardır;
“Haddimi bilirim…”
Mezhep İmamımız Ebu Hanife bugün bizlere miras kalacak olan o meşhur sözünü asırlar öncesinden şöyle ifade buyurmuş;
'Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.'
Bir başka gönül mimarlarımızdan ve Anadolu erenlerinden biri olan Hacı Bayram-ı Veli her insanın yirmi birinci asırda dahi hayatında yer alacak olan reçeteyi şu şiirinde ne de güzel ifade etmiştir;
Bilmek istersen seni,
Can içinde ara canı.
Geç canından bul anı,
Sen seni bil, sen seni.
Ve Taptuk kapısında buğday ararken himmet yolunda kendini kaybeden, talebesi olduğu dergâha bir gün daha yakışmaz diyerek eğri odunu reva görmeyen ve ilk senesi kendisine her sorulan soruya verdiği;
“Ben bir şey bilmiyorum” cümlesini zikir olarak çeken bir diğer Anadolu ereni Miskin Yunus’un şu dörtlüğü çok muhteşem değil midir;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır
Hasta adam Osmanlı’yı otuz üç sene ayakta tutan Cennetmekân Sultan Abdülhamit’in dediği gibi;
“Bilmek güzel şeydir. Hele haddini bilmek daha güzel şeydir.”
Yine erenlerden birinin dediği gibi;
“İslâm’ın şartı beştir, altıncısı da haddini bilmektir.”
Ne güzel söylemiş atalarımız;
“Her şeyi bilene değil; önce kendini bilene hürmetim vardır..”
Ve Sokrates’in tarihe geçen şu sözünün değerini bilmeyen var mıdır;
"Tek bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir"
Son söz:
Hayatta iki şeyi iyi bileceksin. Haddini ve değerini… Vesselam…
Sizleri seviyorum