Huskalı Deli Esma destanı (16)

Şenol Bey önde arkasında Huskalı Deli Esma ve arkadaşları Hükümet Konağının ahşap merdivenlerini çıktılar. Kaymakamın makam odasına yöneldiler. Kaymakam Vekili Şenol Bey kapıyı açtı, sırayla içeri girdiler. Kaymakamın makam koltuğunda Vali Hakan, masanın önündeki koltukta ise Gümüşhane Jandarma Alay Komutanı Albay İsmet oturuyordu. Onlar içeri girince Vali ve Albay ayağa kalktılar. Teker teker Huskalı Esma ile tokalaşıp, “Hoş geldiniz” dediler.

-Buyurun oturun, dedi Vali Hakan.

Boş olan koltuklara oturdular. Mavzerlerini yana çevirip kucaklarına aldılar. Vali de Albay da dikkatlice Huskalı Deli Esma ve arkadaşlarını süzdüler. 

-Çok büyük bir iş başardınız. Sizlere çok teşekkür ediyoruz. 

-Sağ olun Sayın Valim, dedi Esma.

-Baltazar ve adamlarını sağ yakalayıp devletimize teslim etmeniz takdire şayandır. Bu nedenle devletimiz size beşer lira ödül vermeye karar verdi.

Huskalı Deli Esma ve arkadaşları şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Esma arkadaşlarına kaşlarını kaldırarak “yok” işareti yaptı. Onlar da başlarını öne eğerek onay verdiler.

-Beş lira çok para sayın Valim. Ben ve arkadaşlarımız bu parayı kabul edemeyiz.

-Nedenmiş Esma?

-Savaştan yeni çıktık. Devletimizin paraya ihtiyacı var. Yıkılmış, harabeye dönmüş kasabalarımız, şehirlerimiz ve köylerimiz var. Hala bir dilim ekmeğe ihtiyaç duyan insanlarımız var. Siz bu parayı fakir fukaraya dağıtın Sayın Valim.

-Onlara devlet olarak gereken yardımı yapıyoruz Esma.

-O zaman okul yapın.

-Bak bu olabilir ama sizler de aylarca dağlardasınız, kendinize üst baş alırsınız.

-Sağ olsun Yüzbaşı Eşref Bey, bizim ihtiyacımız olan asker botlarından verdi. Pantolon verdi. Mermi verdi. Onun için bizlerin bir şeye ihtiyacımız yok. O parayla dediğim gibi okullar yapın, çocuklarımız rahat rahat okusunlar.

-Onu da yapıyoruz Huskalı Esma. Bu parayla çeyizinizi alırsınız. Hepiniz genç kızlarsınız. Evlenir yuva kurarsınız.

-Çeyiz hazırlamaya zamanımız olmadı Sayın Valim. Biz on kişiyiz. Beşer liradan elli lira ediyor. Bu çok büyük bir para, onun için kabul edemeyiz.

-Peki Esma… Bir konu daha var.

-Buyurun Sayın Valim.

-Silahlarınız.

-Evet.

-Silahlarınızı teslim etmeniz gerekiyor.

Huskalı Deli Esma ve arkadaşları silahlarını daha sıkıca tuttular. Göz göze geldiler. Odada bulunanlar Huskalı Esma’nın ne cevap vereceğini merak ediyordu. 

-Silahları teslim etmek mi dediniz Sayın Valim?

-Evet Huskalı.

-Biz bugüne kadar namusumuzu bu silahlarla koruduk. Milletimize kan kusturan eşkıyaları bu silahlar sayesinde yakaladık. Eğer bu silahlar bizde olmasaydı bugün karşınızda oturmamış olurduk. Kim bilir başımıza neler gelirdi, düşünmek bile istemiyorum.

-Yani Huskalı?

-Yanisi şu Sayın Valim. Arkadaşlarım bu silahları bizlere kan kusturan Ermenileri ya esir ya da yok ederek aldık. Benim silahlarım ise rahmetli Fidigarlı Okçu Osman’ın hatırasıdır. Onun için teslim edemeyiz.

-Anlamadım.

-Teslim edemeyiz dedim.

-Bu devlete karşı gelmedir Huskalı.

-Bizde devlete karşı gelecek kimse yok. Biz her zaman devletimizin yanında olduk.

-Onu biliyoruz Huskalı ancak kanun gereği silahlarınızı teslim etmek zorundasınız.

-Sayın Valim… Huskalı Esma sözünü tamamlayamadı. Kapı çalındı. Yüzbaşı Eşref içeri girdi. Selam verdi.

Albay İsmet, bir şeylerin olduğunu anlamış olacak ki:

-Söyle Eşref.

Yüzbaşı elinde tuttuğu raporu Albay İsmet’e uzattı. Raporu okur okumaz, koltuğunda doğruldu. Kaşları çatıldı.

-Ne oldu Albayım?

-Gedikçioğlu Behzat çetesi.

-Yakalandı mı?

-Hayır Sayın Valim.

-Peki ne oldu?

-Gedikçioğlu Behzat bu gece Zigana’daki etçilere baskın düzenledi. 

-Anlamadım. Dağdaki etkilere baskın mı düzenledi. Kim söylüyor?

-Ziganada’ki Lütfi ağa Sayın Valim, kendisi dışarıda.

-Alın içeri.

-Emredersiniz.

Lütfi Ağa içeri girince, Gedikçioğlu Behzat eşkıyasının onu hırpaladığı her halinden anlaşılıyordu. Ayakta zor duruyordu. Esma ve arkadaşları ayağa kalktı. Yüzbaşı Eşref, koluna girerek boş bir koltuğa oturttu.

-Söyle Lütfi Ağa ne oldu?

-Eşkıyaların baskınına uğradık Sayın Valim… Yatmaya hazırlanıyorduk ki, kapı hızlı hızlı çalmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadık. Karım ve oğlum Hüseyin vardık dükkanda. Onlarla göz göze geldim ve kapıyı açtık. Silahlı adamlar sorgusuz sualsiz içeri girdiler. Kalabalıktılar. Boş olan masalara oturdular. Başlarındaki:

-Bize çabuk pirzola yap, dedi.

Onlara mangalın söndüğünü her ne kadar anlattıysam anlamadılar. Başlarındaki:

-Ben, dedi, eşkıya Gedikçioğlu Behzat. Duydun mu namımı?

-Duydum, dedim.

-O zaman çabuk bize pirzola yap.

-Peki, dedim.

Sabaha kadar yediler içtiler. Kimi masada uyudu kimisi de yerde. Sabah kalkınca da elimizde ne kadar para varsa hepsini aldılar. Dağdaki diğer dükkanları da basarak onların da paralarını aldılar.

-Ne tarafa gittiler, görebildin mi?

-Gördüm, Cami Boğazı Yaylasına giden yola girdiler. Gözden kayboluncaya kadar, dağdakilerle birlikte arkalarından baktık ama elimizden bir şey gelmedi.

-Şenol, hepsinin zararı tespit edilsin ve ödensin.

-Emredersiniz Sayın Valim.

Vali Hakan Bey bir süre düşündükten sonra Albay İsmet’e dönerek:

-Ne yapmayı düşünüyorsun Albayım.

-Efendim, bildiğiniz gibi elimizde yeteri kadar asker yok ama takip edilip ölü ya da sağ yakalanması gerekiyor.

-Doğru da nasıl?

-Bizler yardımcı oluruz, dedi Huskalı Deli Esma.

-Sen oraları bilmezsin.

Neriman, eline silahı alarak ayağa kalktı. Herkes ne söyleyeceğini merak ediyordu.

-Benim anam İstavri köyündendir. Cami Boğazı Yaylasını da çok iyi bilirim. Bizler Cami Boğazında onları tuzağa düşürebiliriz. 

-Neriman doğru söylüyor Sayın Valim. Tek bir yolumuz var, yollarını kesip ölü ya da diri yakalamak.

-Peki.

-Bize dokuz tane at acilen gerekli Sayın Valim.

-Dokuz at mı nereden buluruz o kadar atı?

-Zermutlu Salih Beyin at çiftliği var, oradan temin edilebilir. Acele etmeliyiz. Biz Cami Boğazında pusuya yatarken, Yüzbaşı Eşref Bey de Zigana Dağından Cami Boğazı Yaylasına giden yolda takibe alabilir. Eşkıyaları kıskaca alırız.

-İyi plan. Hemen uygulansın. Zaman kaybetmeyelim atlar hemen temin edilsin. Salih Beye selamımı söyleyin, atları kendisine sonradan iade edilecektir.

(Devamı var)

YORUM EKLE