Huskalı Deli Esma destanı (31)

Kaymakamlık makam odasının kapısı çalınır Yüzbaşı Eşref içeri girer. Yüzü asıktır. Vali Hakan, bir şeylerin olduğunu anlamış olacak ki:

-Silahları alamadın.

-Evet Sayın Valim.

-Neden?

-Kasabalılar otelin çevresini sarmış durumda efendim.

-Bu ne demek oluyor albayım?

-Belli ki kasabalılar da silahların verilmesinden yana değiller Sayın Valim.

“Vali istifa, Vali istifa” sesleri hükümet konağına kadar geliyordu. Otel önünden harekete geçen kasabalılar, toplu halde ana caddeyi geçerek konağa doğru yürüyüşe geçtiler. Her adımda “Vali istifa” diyerek yaklaşıyorlardı.

-Bu ne demek oluyor albay?

-Halkın tepkisi efendim.

-Bu bir kalkışma, devlete baş kaldırma değil mi albay?

-Kalkışma demeyelim efendim, belli ki vatandaşlar da Huskalı Esma ile arkadaşlarının silahlarının teslim alınmasından yana değiller.

Sesler giderek yaklaşıyordu. Hükümet Konağının önüne gelince durdular ama “vali istifa” sloganı atmayı sürdürüyorlardı. Kamu çalışanları konağın pencerelerine üşüşmüş vatandaşları izliyorlardı. Savcı Murat ile hakim Mesut, konağın önüne çıktılar. Arkalarında askerler vardı. Savcı Murat:

-Konağa girmelerine izin vermeyin onbaşı.

-Emredersiniz. 

Hakim Mesut ile kaymakamlık makam odasına geldiler. Vali Hakan, Albay İsmet, Kaymakam Vekili Şenol, Yüzbaşı Eşref ayaktaydılar. Huskalı Deli Esma ile amazon kızlar hiç istiflerini bozmadan oturuyorlardı. Savcı ve hakim, içeri girdi. 

-Sayın savcım, bu halkın devlete karşı gelişi değil mi?

-Pek sayılmaz Sayın Valim.

-Nasıl olur? Vali istifa diye slogan atıyorlar.

-Atsınlar Sayın Valim. Onları susturacak konağın önünden dağılmalarını sağlayacak tek bir kişi var.

-Kim?

-Huskalı Esma. Halk onu bir kahraman gibi görüyor ve de çok seviyorlar.

-Gerek yok, devlet olarak biz onları dağıtmasını biliriz.

-Olmaz Vali Bey, askeri vatandaşlarla karşı karşıya getirmeyin.

-Bana görevimi hatırlatmayın Savcı Bey.

-Size görevinizi hatırlatmıyorum. Bir öneride bulundum. Kabul edip etmemek size kalmış.

Deli Hadi kalabalığın önündeydi. Yakasız gömleğinin düğmeleri yarıya kadar açıktı. Giydiği lastik ayakkabılar çamurdan görünmüyordu. Pantolonunun her iki dizi de yamalıydı. O da kalabalığın attığı slogana katılmış “Vali istifa” diye bağırıyordu. 

-Yüzbaşı!

-Buyurun Sayın Valim.

-Kaç asker var?

-Benimle dokuz efendim.

-İyi… Askerlerini al ve kalabalığı dağıt.

-Anlamadım efendim.

-Türkçe konuşuyorum yüzbaşı. Askerlerini al ve kalabalığı dağıt, dedim.

-Anladım efendim.

Yüzbaşı Eşref, Albay İsmet ile göz göze geldi. Albay “hayır” anlamında kaşlarını kaldırdı. 

-Yetersiz kalırız efendim.

-Anlamadım.

-Yetersiz kalırız efendim dedim.

-Ne dedin?

-Yetersiz kalırız dedim efendim.

-Silahlı güç değil misiniz, gerektiği yerde silah kullanırsınız. Ben bu emri veriyorum.

-Emredersiniz efendim. Selam vererek dışarı çıktı. Hem konağın koridorunda yürüyor hem de kendi kendine konuşuyordu. “Bu nasıl iş? Bir vali asker ile vatandaşı karşı karşıya getirir mi? Ben şimdi askere ateş emri mi vereceğim? Kendi kendimi vurur ateş emri vermem.” Yürüdü, konak önündeki tahtadan yapılmış ağaç merdivenlere geldi. 

-Huskalı Esma ve kızları istiyoruz!

-Kızları istiyoruz!

-Kahramanlarımızı istiyoruz!

Yüzbaşı, elini kaldırdı, dinlemelerini işaret etti. 

-Huskalı Esma ve arkadaşları kaymakamlık odasında oturuyorlar, merak edilecek bir şey yok. Sakin olun ve dağılın.

-Vali istifa, sesleri daha gür yükseldi.

-Böyle bağırırsanız bir sorunu çözemeyiz.

-Vali istifa!

-Arkadaşlar, ben hepinizi çok iyi tanıyorum. Hepiniz makul düşünen insanlarsınız. İşimizi güçleştirmeden dağılmanızı istiyoruz. Vali beyin talimatıdır. Lütfen dağılın.

-Esma! Esma! Esma!

-Vali istifa.

-Vali istifa.

Vali Hakan da yüzbaşı ile vatandaşlar arasında geçen konuşmayı dinliyordu. Bir saatten beri elleri pantolonunun cebinde ayakta dikleniyordu.

-Esma, vatandaşları ne hale getirdiğini gördün mü?

-Ne hale getirdim Vali Bey?

-Bize karşı kışkırttın.

-Sözlerinize dikkat etmenizi istiyorum Vali Bey. Ben ve arkadaşlarım buradan dışarı çıkmadık. Bize tutuklu işlemi yapıyorsunuz. Dışarı çıkmamıza izin vermiyorsunuz.

Postacı Halil, elinde bir kağıt ile toplanan kalabalığın arasından geçerek Yüzbaşı Eşref’in yanına kadar geldi.

-Yüzbaşım, Vali Beye bir yıldırım telgraf var.

-Ver.

Telgrafı alan yüzbaşı, merdiven basamaklarını adeta atlayarak çıktı. Kapıyı çalarak içeri girdi,. 

-Efendim, zat-ı alinize yıldırım telgraf var.

-Ne telgrafı.

-Bilmiyorum efendim, az önce postacı getirdi.

-Aç oku.

-Efendim.

-Aç oku dedim yüzbaşı.

-Peki efendim.

“Gümüşhane Valisi Sayın Hakan Solmaz; Görülen lüzum üzerine merkez valiliğine alındınız.”

Öğle saatlerinden beri kaymakamlık odası buz üstüne buz kesiyordu. Vali Hakan:

-Nasıl? Bir daha okur musun?

- “Görülen lüzum üzerine merkez valiliğine alındınız. Yerinize Vali Yardımcısı Şenol Aslan atanmıştır.”

Vali Hakan ile Şenol Bey, göz göze geldiler. Bir süre bakıştılar. Hakan Bey, neye uğradığını anlayamadı.

-Devamı var efendim, okuyayım mı?

-Oku, dedi zorla.

- “Eşkıya Baltazar ile Gedikçioğlu Behzat ve adamlarının yakalanmasında üstün başarı ve kahramanlıklar gösteren Esma Yavuz ile arkadaşlarına mevcut silahlarının ruhsatlarının verilerek kendilerinde kalmasının sağlanması, ayrıca, kendileri kamu görevlisi sayılarak aylık üç lira maaş bağlanarak korucu olarak görevlendirilmesi uygun görülmüştür.” 

-Bu kadar mı?

-Bu kadar Sayın Valim.

-Bize yol göründü Albay. Şenol, ben ayrılıyor, görevi sana devrediyorum. Başarlar diliyorum. Senden isteğim, beni mevcut araçla Trabzon’a kadar göndermendir.

-Hayhay Sayın Valim.

(Devamı var)

YORUM EKLE