Kurumsal görevimiz sebebiyle yolumuz İstanbul’a düştü. Burada Bir öğretmen evinde konakladık. Sabah kahvaltıdan sonra öğretmenevinin resepsiyon bölümüne doğru indiğimizde öğretmen evine daha önce gelen ve memnun kalan kişilerin memnuniyet dilekçelerinin yayınlandığı panoya gözümüz takıldı. Biraz daha dikkatlice incelediğimizde güler misin ağlar mısın türünden bir tablo ile karşılaştık. Dilekçelerden bir tanesini yazan daha önce Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapmış bir isim. Yazıya bakarsanız bilgisayarda ve büyük puntolarla yazılmış ne bir hiza var ne de dilekçeye uygun bir bütünlük. Başka bir dilekçeye bakıyoruz; Dilekçeyi yazan emekli bir müzik öğretmeni. Yazı baştanbaşa imla hatasıyla dolu… Küçükken yaptığımızda bize kızılan hatalar yapılmış: Adı=Ekrem gibi… Sonra Bir profesör dilekçesine rastlıyoruz, bir başı okunuyor bir de sonu nasıl anlamış panoya koymuşlar tebrik etmek azım… Birçok yazıdan gözümüze çarpanlar ilk başta bunlar. Yazanlara bakıyoruz en eğitimli diyebileceğimiz insanlar… Ankara’dan yazarken kesme işaretini koymayı artık unutan diyelim insanlar... Sonra bizi bir düşünce aldı gitti. Öğretmenlerimiz, profesörlerimiz, müfettişlerimiz bile böyle yazarlarsa bizim çocuklar ne yapsın. Birde ikide bir onlara kızıyoruz kızım yazın ne kadar kötü bak okunmuyor kelimeleri niye yutmuşsun diye. En azından Ankara’ya dönüşte (bakınız kesme işareti koydum) kızımdan bir kere dahi olsa özür dileyeceğim. Bizlerin hatası olmuyor mu yazarken tabiî ki de ister istemez olur ama Türkçeyi katledecek kadar değil diye düşünüyoruz (Hatam varsa bildir) Şimdi efendim malumumuz okulların kapanmasına şunun şurasında fazla bir zaman kalmadı çocuklarımız yarış atı edasıyla koşmalarına devam ediyorlar. Birde şu performans ödevleri yok mu ödev çocuklardan ziyade velilere veriliyor gibi. Daha ilkokula giden öğrenciden konu drama şeklinde senaryo edilerek yazılıp 5 arkadaşı ile birlikte oynanması isteniyor. Ders kursları yetmedi birde tiyatro kursuna mı göndersek çocukları ne yapsak… Her dersten ayrı bir performans çocuklar ve veliler dersleri çalışıp öğrenmek ve de öğretmekten ziyade performanslarla uğraşıyorlar. Bunlardan biride 30 tane atasözü anlamlarıyla beraber yazılıp ezberlenecek sonra bunlardan öğretmen soracak. Hangi öğretmenim acaba bana peşpeşe 10 dakika içerisinde 30 tane atasözü sayabilir? Hayır merak ettim ondan soruyorum yani kimse üzerine alınmasın. Böyle bir ödev olabilir mi? Ondan sonra bu çocuklar niye böyle diyoruz. Bu çocukların beyin gelişimi kadar ruh gelişimi de önemli. Beyinleri geliştirelim derken (ki böyle beyin gelişmez) ruhlarını öldürmeyelim. Sonra ilerde abuk sabuk memnuniyet dilekçeleri yazıp panolarda boy göstermesinler büyüklerimiz yazılarının bari yanlarına iki üç tane kalp yapsaydılar en azından bu kadar kelime israfına ve hatasına gerek kalmazdı. Bu yazıların fotoğraflarını çektim. Ankara dönüşü İngilizce kelimelerini eksik yazdığını söyleyen kızımın İngilizce öğretmenine göstereceğim. Sayın Öğretmenim kızım İngilizce kelimelerini eksik yazmış bizim öğretmenlerimiz Türkçe kelimelerini eksik değil yanlış yazıyorlar diyeceğim…
Sevgi ve Saygılar…
Sevgi ve Saygılar…