“Beni de seç” der çocuk… İki guruba ayrılıp takım oluşturmaya çalışan kaptana doğru parmağını uzatır; yarı ümitsiz gözleriyle ısrarcı görünmek ister dizeler peş peşe dökülür ağzından:
“Beni de seç, beni de seç”
Kaptan, bakışlarını yarım bir daire etrafında dolandırdıktan sonra adalet dağıtan işaret parmağı ile guruba fırlatır oklarını...
“Sen, sen, sen bizim takımdansın” der.
Seçilenler birer boğa özgüveniyle sahaya doğru fırlarken, seçilemeyenler bir umut olur mu diye biraz bekleyip şaşkın şaşkın kaptana baktıktan sonra istemeyerek saha kenarına çıkarlar. Kaptan yaşlı aslan vakarı ile geriye doğru kaykılan başıyla dünyanın sorumluluğunu üzerinde taşıyormuşçasına ağır adımlarla sahaya doğru yürür. Dünyanın bütün gözleri üzerindeymiş gibi sarsılmaz bir iradenin emsalsiz bir vakarın ve ulaşılmaz bilgeliğin mümessili edasına helal gelsin istemez. Kendinden emindir, seçilmeyenlerle göz göze gelmek istemeyen kısık gözleriyle bütün sahayı ve takımı bakışlarıyla kuşatır, herkesin yerini ve konumunu bir çırpıda görür. Sesini dışarıdakiler de duysun diye yüksek perdeden talimatlarını sıralar:" sen bektesin; top geçsin adam geçmesin, sen kanattan bindirme yapacaksın, sen rakibin forvetini marke et; bu işi en iyi sen yaparsın. Hadi koçum benim.”
Maçı kazanırsa “bütün tebrikleri bana yönlendirin, bu zafer benim eserim” edasıyla sahadan çıkarken, kaybedilen maç sonrası arkadaşlarından bir ikisini hedef alarak “hep senin yüzünden” nidalarıyla yanına kimseyi yaklaştırmaz!
Zaman su gibi akıp geçer, kaptan büyür, yetişkin olur; çocukluktan öğrendiği seçme, örgütleme, yöneltme ve yönetme istidadını hayatın değişik alanlarında da gösterir. Fakat çocukluğunda sahada seçtiği ve yönettiği kadar kolay bir takım bulamaz. Büyükler çocuklar gibi “sen sen sen” diyerek seçilmiyor ve her denilene itiraz ediyorlardır. Kaptan işin peşini bırakmaz, çocukluğunda yaptığını büyükken de yapmak ister, her defasında öne atılır fakat her defasında sert bir dirençle karşılaşır. Sonunda aklına başka bir fikir gelir.! Döner çocukluğuna ve çıkar sahaya; çocukken “sen, sen, sen” diye takımına seçtiği ve takıma almadığı insanların yanına gider; hayatta olmadığı kadar güler yüzlü, sevecen ve insancıl yaklaşır herkese; özelliklede takıma almadıklarını öve öve bitiremez; veee şöyle seslenir; “ beni seçin ,beni seçin”…
Bu sosyolojik latife yanlış anlaşılmasın. Seçilebilmek gerçek bir başarıdır ve iyiki vardır.
“Beni de seç, beni de seç”
Kaptan, bakışlarını yarım bir daire etrafında dolandırdıktan sonra adalet dağıtan işaret parmağı ile guruba fırlatır oklarını...
“Sen, sen, sen bizim takımdansın” der.
Seçilenler birer boğa özgüveniyle sahaya doğru fırlarken, seçilemeyenler bir umut olur mu diye biraz bekleyip şaşkın şaşkın kaptana baktıktan sonra istemeyerek saha kenarına çıkarlar. Kaptan yaşlı aslan vakarı ile geriye doğru kaykılan başıyla dünyanın sorumluluğunu üzerinde taşıyormuşçasına ağır adımlarla sahaya doğru yürür. Dünyanın bütün gözleri üzerindeymiş gibi sarsılmaz bir iradenin emsalsiz bir vakarın ve ulaşılmaz bilgeliğin mümessili edasına helal gelsin istemez. Kendinden emindir, seçilmeyenlerle göz göze gelmek istemeyen kısık gözleriyle bütün sahayı ve takımı bakışlarıyla kuşatır, herkesin yerini ve konumunu bir çırpıda görür. Sesini dışarıdakiler de duysun diye yüksek perdeden talimatlarını sıralar:" sen bektesin; top geçsin adam geçmesin, sen kanattan bindirme yapacaksın, sen rakibin forvetini marke et; bu işi en iyi sen yaparsın. Hadi koçum benim.”
Maçı kazanırsa “bütün tebrikleri bana yönlendirin, bu zafer benim eserim” edasıyla sahadan çıkarken, kaybedilen maç sonrası arkadaşlarından bir ikisini hedef alarak “hep senin yüzünden” nidalarıyla yanına kimseyi yaklaştırmaz!
Zaman su gibi akıp geçer, kaptan büyür, yetişkin olur; çocukluktan öğrendiği seçme, örgütleme, yöneltme ve yönetme istidadını hayatın değişik alanlarında da gösterir. Fakat çocukluğunda sahada seçtiği ve yönettiği kadar kolay bir takım bulamaz. Büyükler çocuklar gibi “sen sen sen” diyerek seçilmiyor ve her denilene itiraz ediyorlardır. Kaptan işin peşini bırakmaz, çocukluğunda yaptığını büyükken de yapmak ister, her defasında öne atılır fakat her defasında sert bir dirençle karşılaşır. Sonunda aklına başka bir fikir gelir.! Döner çocukluğuna ve çıkar sahaya; çocukken “sen, sen, sen” diye takımına seçtiği ve takıma almadığı insanların yanına gider; hayatta olmadığı kadar güler yüzlü, sevecen ve insancıl yaklaşır herkese; özelliklede takıma almadıklarını öve öve bitiremez; veee şöyle seslenir; “ beni seçin ,beni seçin”…
Bu sosyolojik latife yanlış anlaşılmasın. Seçilebilmek gerçek bir başarıdır ve iyiki vardır.