“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam”
Muhsin Yazıcıoğlu
Tarihler 25 Mart 2009’u gösterirken Türkiye’nin yetiştirdiği ender dava adamı ve siyasi dehalarından biri Muhsin Yazıcıoğlu şahadete yürüdü. Taraflı tarafsız bütün Türkiye ve Orta Asya ile tüm İslam coğrafyası ardından gözyaşlarını sebil ettiler. Ölen yalnızca genç bir siyasetçi değildi elbet.
Öğrenci iken ülkemizin ufuklarını açan Cumhurreisimiz Turgut Özal’ın cenazesine katılmış biri olarak Muhsin Yazıcıoğlu’nun da adeta mahşeri andıran cenaze merasimine katılma fırsatı buldum. Ve sonrasında bir başka siyasi deha, dava adamı ve akademisyen Mücahit Necmettin Erbakan Hocamızın da vedasında bulunduk şükürler olsun. Ve şunu gördüm ki bu millet kendinden olanları, kendi diliyle hasbıhal edenleri, değerlerine ve inançlarına sahip çıkanları gönüllerine taht misali oturtuveriyorlar. Ki Yunus’un dediği gibi; “Hepisinden eyice bir gönüle girmektir” misali.
Türkiye, Türkî Devletler ve İslam Coğrafyası Muhsin Başkanı neden sevdi bu kadar hiç düşündünüz mü? Çünkü o her şeyden evvel hakiki manada bir vatanseverdi. Temizdi, dürüsttü ve aynı zamanda öylesine bir siyasi anlayışa hâkim idi ki yetmiş iki çeşit fikirdeki insanlar dahi ardından gözyaşı döktüler. Buna cenaze merasimine katılmış biri olarak şahidim.
Tek davası ve hayali;
“Allah'ın kelimesini yüceltmek” manasında "i'lây-ı kelimetullah” davasıydı.
Karşıt fikirde olanların bile her zaman saygı gösterdiği, değer verdiği, canı gönülden sevdiği bir siyasi dehaya sahipti. Anadolu’nun bağrından yetiştiği için kişilik özellikleri dünya görüşünün de adeta bir dışa vurumuydu. Onun dünya görüşü üzerine;
“Bir saniyesine bile hâkim olmadığınız bir dünya için; bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur” veciz sözü her şeyin bir özeti hükmündedir.
O içtendi. Attığı her adımı siyasi hesaplarla değil, ülkesinin ve milletinin çıkarını şahsi ve siyasi çıkarlarının önünde değerlendirirdi. O dışlayıcı değil birleştiriciydi. Zira şu sözü birleştiriciliğinin nişanesiydi;
“Biz, Kürt’üyle, Türkmen’iyle, Doğulusuyla Batılısıyla, Alevi’si Sünni’siyle biriz ve beraberiz. Ortak sorunlarımız var ve onları demokrasi içinde çözeriz.”
Ve O zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı, milletin değerlerini esas alan, demokratik bir milliyetçiliğinde temsilcisiydi. Muhsin Yazıcıoğlu’nu tanıyamayanlar onun şu manidar sözü ile tanıyabilirler;
“Ben Türk’üm, Türk esir olmaz. Ben Türk’üm, Türk Devletsiz olmaz. Ben Türk’üm, Türk Bayraksız olmaz. Ben Türk’üm, Türk Ezansız olmaz. Ben Türk’üm, Türk Hürriyetsiz olmaz.”
Merhum Akif’in Asım’ın Nesli dediği ve Üstad Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabesi’nde fotoğrafını çizdiği imanlı ve ihlâslı gençlik onun en büyük hayaliydi. Zira;
“Türk gençliği Türk vatanının hem ziynetidir, hem de bekasının teminatıdır” sözü ile gençliğimize verdiği değer ölçülebilir.
Ve O;
“Ölüm inançsız insanlar için korkunç bir sondur ama inananlar için ne kadar zevkli bir başlangıçtır!” sözü ile gerçek manada bir iman ehli ve dava insanıydı. Rabbim şahadetini kabul buyursun. Mekanı Cennet olsun inşallah..!