Yıllarca Adalet Bakanlığı yapmış olan ülkenin otorite isimlerinden değerli hemşerimiz Sn. Oltan SUNGURLU'ya HSYK değişikliği ile yaşanan gündemi sorduk:
“Dünde bir şey yapılmasına gerek yoktu, bu günde yok. Kanunlar hiçbir meseleyi çözmez. Biz kendi kusurlarımızı kanunla çözmeye çalışırsak faydası yok. Yine bizim kusurumuz bizdedir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde değişik adli usuller uygulanır. Bazı yerlerde hâkimleri Adalet bakanı atar. Hatta Federal Almanya'da Federal Bakanın bile atadığı hâkimler var. Ama kimse Almanya'da yargı bağımsız değildir demez. İngiltere'de prensip olarak bir kişi atıyor, o da başbakan atıyor ama kimse İngiltere'de yargı bağımsız değildir demiyor.
Çünkü eğitilmiş toplumlarda kimsenin hâkime telefon etmesi aklından bile geçmez. Hele de Türkiye'nin en iyi eğitilmiş toplumlarından biri 40 yıl önceki Gümüşhane'ydi. Bizde bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı vardı, Adil GÜRAPOĞLU… Allah gani gani rahmet eylesin. Adil GÜRAPOĞLU avcıydı. Arkadaşlarıyla ava gider sırtında keçi taşırdı.
Kahvede oyun oynardı. Ama hiç kimse Adil GÜRAPOĞLU'na bize iltimas geçsin diye herhangi bir teklifi veya başka bir şeyi aklının kenarından bile geçirmezdi. Kendisi kâmil bir insan olmakla birlikte O günün Gümüşhane İnsanının da bunda rolü var diye düşünüyorum. İnşallah bugünde öyledir diyelim…
Şimdi ne demek istiyorum:
Bizim eski HSYK teşekkülü, Bakanın içinde olmadığı ama Yargıtay, Danıştay'dan hâkimlerden seçilmiş müteşekkil bir yapı arz etmekteydi. Kararı beğenmezsen hâkim itiraz ederse bu kurul 10 kişidir. Bakan ve Müsteşar 2 kişi.10 kişinin içinde sayısal olarak 2 kişi bu kurulda ne kadar etkili olur ayrı bir konu. Zaten çoğu toplantıya bakan ve müsteşar giremez. Her gün toplanan kurula bakanın zaten her gün girme şansı yok. Avrupa Konseyi Türkiye'deki bu sistemi Avrupa Devletlerine örnek gösteriyor. Bakın Türkler yargı bağımsızlığını bu şekilde çözmüşler diye. Ama bilahare gördük ki bu yargı dediğimiz HSYK AK Parti Hükümeti ile adeta savaşmaya başladı, tabi manzara çok çirkindi. Sn. Cemil ÇİÇEK ile başladı bu kavga diğer bakanlarla devam etti, en azından uyumsuzluk başladı diyebiliriz. Kamuoyunda bu çirkinlikler görüldü. HSYK'nın, Anayasa Mahkemesinin, Danıştay'ın yaptığı çok katı işlerdi. Biz diğer yerden bakınca yargının yaptıklarını görüyorduk. Yargının bu tutumuna karşın hükümette kavgayı tercih etti, bu şekilde mukabele ettiler. Yani belki de bu kurulu halkın gözünde düşürüp, tasfiye etmek için fırsat bildiler. Kurulda bu kavgaya tüm gücüyle devam etti, çok çirkin bir manzaraydı ve sonuçta Anayasa değişikliğine gidildi. Anayasa Değişikliğinden sonra sistem olarak daha iyi oldu diye düşündüm ama yani şimdi neticesi daha iyi olacak diye bir iddiada bulunmuyorum. Çünkü insanların zihniyeti değişmedikçe yasalar hiçbir şeyi düzeltmez. Şimdi bu anayasa değişikliğinden memnun değiliz, şimdi bu değişikliği değiştirerek düzeltmek istiyoruz. Döndük başa… Onun için başta söylediğim gibi hiçbir şeyi değiştirmeye gerek yok, biz kendimizi düzeltmeliyiz.
Başka bir şey söyleyeyim:
Dediler ki bu HSYK paralel bir yapı oluşturmuştur. Şu an Bakan hükümetin istediği bütün tayinleri yapıyor. Onun için anayasayı değiştirmekten vaz geçildi. Şu an hükümete direnen bir yapı yok. Bütün atamalar Başbakanında “güvendik yaptık” ifade ettiği gibi. Hükümetin kendi isteği çerçevesinde yapılmıştır. Türkiye'ye yazık oluyor. Bu bağırtılarda ekonomi sarsılıyor. Ekonominin sarsılması için belki başka sebepler var. Belki ekonomi sarsılacaktı bu kavga bahane diliyor. Ama bu kavganın hiçbir faydası olmadığı muhakkak… Yurt dışında da bir itibar kaybı yaşadığımız muhakkak. İnşallah kısa zamanda susarlar. Kısa zamanda kendimizi düzeltmemiz mümkün değil ama inşallah kısa zamanda susarız ve piyasa biraz durulur, dışarda da itibarımızı kazanmaya çalışırız. Kimseyi suçlamıyorum ama mantık çerçevesinde bakıldığında olayın özeti budur.”
Sn. Bakan'a söyleşi için teşekkür ediyoruz.
Sevgi ve saygılar…
“Dünde bir şey yapılmasına gerek yoktu, bu günde yok. Kanunlar hiçbir meseleyi çözmez. Biz kendi kusurlarımızı kanunla çözmeye çalışırsak faydası yok. Yine bizim kusurumuz bizdedir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde değişik adli usuller uygulanır. Bazı yerlerde hâkimleri Adalet bakanı atar. Hatta Federal Almanya'da Federal Bakanın bile atadığı hâkimler var. Ama kimse Almanya'da yargı bağımsız değildir demez. İngiltere'de prensip olarak bir kişi atıyor, o da başbakan atıyor ama kimse İngiltere'de yargı bağımsız değildir demiyor.
Çünkü eğitilmiş toplumlarda kimsenin hâkime telefon etmesi aklından bile geçmez. Hele de Türkiye'nin en iyi eğitilmiş toplumlarından biri 40 yıl önceki Gümüşhane'ydi. Bizde bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı vardı, Adil GÜRAPOĞLU… Allah gani gani rahmet eylesin. Adil GÜRAPOĞLU avcıydı. Arkadaşlarıyla ava gider sırtında keçi taşırdı.
Kahvede oyun oynardı. Ama hiç kimse Adil GÜRAPOĞLU'na bize iltimas geçsin diye herhangi bir teklifi veya başka bir şeyi aklının kenarından bile geçirmezdi. Kendisi kâmil bir insan olmakla birlikte O günün Gümüşhane İnsanının da bunda rolü var diye düşünüyorum. İnşallah bugünde öyledir diyelim…
Şimdi ne demek istiyorum:
Bizim eski HSYK teşekkülü, Bakanın içinde olmadığı ama Yargıtay, Danıştay'dan hâkimlerden seçilmiş müteşekkil bir yapı arz etmekteydi. Kararı beğenmezsen hâkim itiraz ederse bu kurul 10 kişidir. Bakan ve Müsteşar 2 kişi.10 kişinin içinde sayısal olarak 2 kişi bu kurulda ne kadar etkili olur ayrı bir konu. Zaten çoğu toplantıya bakan ve müsteşar giremez. Her gün toplanan kurula bakanın zaten her gün girme şansı yok. Avrupa Konseyi Türkiye'deki bu sistemi Avrupa Devletlerine örnek gösteriyor. Bakın Türkler yargı bağımsızlığını bu şekilde çözmüşler diye. Ama bilahare gördük ki bu yargı dediğimiz HSYK AK Parti Hükümeti ile adeta savaşmaya başladı, tabi manzara çok çirkindi. Sn. Cemil ÇİÇEK ile başladı bu kavga diğer bakanlarla devam etti, en azından uyumsuzluk başladı diyebiliriz. Kamuoyunda bu çirkinlikler görüldü. HSYK'nın, Anayasa Mahkemesinin, Danıştay'ın yaptığı çok katı işlerdi. Biz diğer yerden bakınca yargının yaptıklarını görüyorduk. Yargının bu tutumuna karşın hükümette kavgayı tercih etti, bu şekilde mukabele ettiler. Yani belki de bu kurulu halkın gözünde düşürüp, tasfiye etmek için fırsat bildiler. Kurulda bu kavgaya tüm gücüyle devam etti, çok çirkin bir manzaraydı ve sonuçta Anayasa değişikliğine gidildi. Anayasa Değişikliğinden sonra sistem olarak daha iyi oldu diye düşündüm ama yani şimdi neticesi daha iyi olacak diye bir iddiada bulunmuyorum. Çünkü insanların zihniyeti değişmedikçe yasalar hiçbir şeyi düzeltmez. Şimdi bu anayasa değişikliğinden memnun değiliz, şimdi bu değişikliği değiştirerek düzeltmek istiyoruz. Döndük başa… Onun için başta söylediğim gibi hiçbir şeyi değiştirmeye gerek yok, biz kendimizi düzeltmeliyiz.
Başka bir şey söyleyeyim:
Dediler ki bu HSYK paralel bir yapı oluşturmuştur. Şu an Bakan hükümetin istediği bütün tayinleri yapıyor. Onun için anayasayı değiştirmekten vaz geçildi. Şu an hükümete direnen bir yapı yok. Bütün atamalar Başbakanında “güvendik yaptık” ifade ettiği gibi. Hükümetin kendi isteği çerçevesinde yapılmıştır. Türkiye'ye yazık oluyor. Bu bağırtılarda ekonomi sarsılıyor. Ekonominin sarsılması için belki başka sebepler var. Belki ekonomi sarsılacaktı bu kavga bahane diliyor. Ama bu kavganın hiçbir faydası olmadığı muhakkak… Yurt dışında da bir itibar kaybı yaşadığımız muhakkak. İnşallah kısa zamanda susarlar. Kısa zamanda kendimizi düzeltmemiz mümkün değil ama inşallah kısa zamanda susarız ve piyasa biraz durulur, dışarda da itibarımızı kazanmaya çalışırız. Kimseyi suçlamıyorum ama mantık çerçevesinde bakıldığında olayın özeti budur.”
Sn. Bakan'a söyleşi için teşekkür ediyoruz.
Sevgi ve saygılar…