Çeşme kelimesi, “göz” anlamına gelen Farsça “çeşm” sözcüğünden türetilmiştir. Buna göre; suyun çıktığı gözler veya kaynaklar çeşm, su akıtılan yerler de çeşme olarak anılmıştır. Yapıldıkları devrin mimari anlayışının yansıtıldığı çeşmeler, şehirlerin çehresini süsleyen eserler olmuştur. Çeşmeler, şehirlerin yerleşme düzeni hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Birçok sokak, zaman içerisinde yakınındaki çeşmenin ismini alarak çeşmeyle bütünleşmiştir.
Çeşmeler bulundukları yerler ve yapılış amaçlarına göre; duvar çeşmeleri, köşe çeşmeleri, meydan çeşmeleri, sebillerle birlikte tasarlanan çeşmeler, namazgâh çeşmeleri, oda çeşmeleri, sütun çeşmeler ve Osmanlı yapılarının içinde, köşk bahçelerinde dekoratif amaçlı, bir tür çeşme olarak nitelenebilecek selsebiller olmak üzere sınıflandırılır.
Tüm canlıların temel ihtiyaçlarının başında gelen su, insanoğlunun geliştirdiği çeşitli yapılar vasıtasıyla günlük yaşama dâhil edilmiştir. Temel yaşam kaynağımız olmasının yanında, temizlik ihtiyaçlarının karşılanmasında da kullanılan su, yer yer konutların içerisinde havuz gibi mimari öğeler aracılığıyla yer alarak mekânın zenginleşmesine ve serinletilmesine katkı sağlarken kullanıcıların da stresten uzaklaşarak dinlenmesine yardımcı olmuştur.
Osmanlı şehirlerinin çoğunda su kaynaklarının bol olmasına rağmen, suyun konutlara bir şebeke dâhilinde verilmesi ciddi bir alt yapının kurulmasını gerektirdiğinden; su devrin imkânları dâhilinde saraylar ve büyük konaklara verilirken, camiler, hamamlar ve sokak çeşmeleri ile de halkın kullanımına sunulmuştur.
Çeşmeler çoğunlukla toplum içerisindeki saygın ve imkânı olan kişiler tarafından vakıf eseri olarak yaptırılmıştır. İnsan yerleşimin fazla olduğu yerlerde, köşe başlarına veya meydanlara inşa edilmiş olan çeşmeler yüklendikleri fonksiyon gereği yoğun bir kullanım görmüş, dolayısıyla mahalle ve meydanların çekim merkezi olmuştur.
Ülkemizin diğer şehirlerinde olduğu gibi Gümüşhane’de de Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılmış çeşmeler bulunmaktadır. 18. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın başlarına tarihlenen zaman aralığında yapılmış olan bu çeşmelerin bir kısmı bugün özellikle Süleymaniye Mahallesinde yok olurken, bir kısmı sularını ve özelliklerini yitirmiş olmasına rağmen işlevlerini sürdürmektedir.
Mimari mirasımızın şehircilik anlayışını da yansıtan örnekleri olarak bugünlere gelmiş çeşmeler, evlere içme suyu şebekeleri ile su ulaştırılması yönündeki gelişmelere bağlı olarak eski önemlerini kaybetmiştir. Neticede bakımsızlık ve ilgisizlikten dolayı gün geçtikçe özelliklerini yitirmekte ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır.
Süleymaniye’de Çeşmeler;
1-ALAŞA PINARI; Cami-i Kebir Mahallesinde olan çeşmedir.
2-CAMİ PINARI; Süleymaniye Camiinin önünde halen akmakta olan çeşmedir.
3-ÇİFTE PINARI; Millet Bahçesinin üst tarafında suyu çok bol iki musluğu olan çeşmedir.
4-ÇÖPLÜK PINARI; Cami-i Sagir Mahallesinde
5-DİBİCİN ÇEŞMESİ; Şehre giderken sağ kol üzerindeki çeşme
6-DABAKHANE PINARI; Çarşı mahallesindedir.
7-KARAHAN PINARI; Yeri bilinmiyor
8-KAZANCI PINARI; Millet bahçesinin alt tarafından akardı.
9-KEÇECİ PINARI; Suyu en güzel olan Musallada ki çeşmedir.
10-KETENOS PINARI; Anık dağının dibindedir.
11-KALANDAR PINARI; Cami-i Cedid Mahallesindedir.
12-KOMİSERİN PINARI; Hıdırellez Mahallesinde, Rum erkek okulunun üst tarafındadır.
13-KAVRAZ PINARI; Musallada bulunurdu.
14-PAPAZIN PINARI; Millet Bahçesinin güneyindedir.
Kaynak;S.Özcan San,Gümüşhane Yöre Ağızları