Anadolu İnsanı Ona Muhsin Bey derdi…
Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşlarının Hakk’a Yürüyüşlerinin 4.yıl dönümündeyiz. Dört yıl ne çabukta akı vermiş, oysaki yaşananlar daha dünmüş gibi… Aradan koskoca dört yıl geçmişti ama olay bir türlü aydınlatılamamıştı görünen o ki aydınlatılmayacakta…
25-31 Mart haftası Şehitleri ve Muhsin YAZICIOĞLU’nu anma haftası. Bu hafta münasebetiyle Ankara Tacettin Sultan Dergahında Pazartesi günü saat 10.30 da başlayan açılış törenine sadece Ankara’dan değil yurdun dört bir yanından YAZICIOĞLU’nu sevenler akın etmişti. Yol Boyunca Sivas’tan, Denizli’den, Eskişehir’den, Maraş’tan ve daha nice yerlerden gelen otobüsler… Tacettin Sultan Dergâhına akın eden insan seli. Bu gün burada bizim yöre tabiriyle olayın daha iyi anlaşılması açısından Golot yoktu, olamazdı da. Allah’ın rızasının olduğu yerde hiçbir şeyin ehemmiyeti olmazdı. Bu gün Tacettin dergahına toplananların Allah rızası için sevdikleri, samimiyetine inandıkları insan için oradaydılar.
Gözlerimiz tanıdık bir sima var mı diye bakarken Gümüşhane’den Hemşerimiz Sn.Eyüp DEMİREL’i gördü. Selam ve Musafahalaşmadan sonra Kabristan ziyaretini yapıp Fatihalarımızı okuduktan sonra kalabalığın arasından sıyrılıp bir kenar çay ocağına oturup, çaylarımızı yudumlarken de sohbetimize de başlamış olduk. Memleket havadisleri derken tekrar kalabalığın içine doğru döndüğümüzde kimsenin Tacettin dergahını ve çevresini kolay kolay terk etmeye niyetli olmadıklarını gördük. İlerleyen saatlere doğru kalabalık giderek artıyordu. Yukarı Altındağ yoluna doğru çıkıp yürümeye başladığımızda yoldan geçen insanların konuşmasına şahit oluyordum.
”Yazık oldu adama, göz göre öldü” , ” Kaza değil, resmen suikasta kurban gitti”
“Çok iyi insandı, oy vermedik ama kendisini severdik” türünden cümlelerle karşılaşıyorduk.
Dört yılın ardından aydınlatılmayan gerçeklerin ardından kimse olayın kaza olmasına ihtimal vermiyordu.
Markaların arkasından konuşulurmuş. Muhsin YAZICIOĞLU bu ülkenin siyaset üstü markasıymış ki aradan geçen dört yılın ardından halen arkasından konuşuluyor. Allah’ın gerçekten sevdiği kuluymuş ki Allah O’nu şiirinde söylediği dizelerdeki gibi yalancı çıkarmadı ve Sonsuzluğun sahibi O’nu yanına aldı. O kurtaranlardan oldu inşallah diyelim kalan bizler Onun kadar kısmetli olacak mıyız acaba?
Keş dağlarında devletin itibarını bırakanlar bakalım Onun kadar kısmetli olacak mı?
Gece yürüyen karıncayı bile bulup ta koca helikopteri bul-a-mayan teknoloji sahipleri Onun kadar kısmetli olacak mı?
Fırtınanın içerisinde eksi bilmem kaç soğuklarında şehitlik mertebesine eren İsmail kadar, sıcak yataklarında uyuyanlar Onlar kadar kısmetli olacak mı?
Anadolu İnsanı O’na Muhsin Bey derdi…
Dört yıl geçse de dört yüz yıl geçse de O Muhsin Bey olarak dimdik ayakta kalacaktır.
Şehitlerimize, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.
Sevgi ve saygılar.
Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşlarının Hakk’a Yürüyüşlerinin 4.yıl dönümündeyiz. Dört yıl ne çabukta akı vermiş, oysaki yaşananlar daha dünmüş gibi… Aradan koskoca dört yıl geçmişti ama olay bir türlü aydınlatılamamıştı görünen o ki aydınlatılmayacakta…
25-31 Mart haftası Şehitleri ve Muhsin YAZICIOĞLU’nu anma haftası. Bu hafta münasebetiyle Ankara Tacettin Sultan Dergahında Pazartesi günü saat 10.30 da başlayan açılış törenine sadece Ankara’dan değil yurdun dört bir yanından YAZICIOĞLU’nu sevenler akın etmişti. Yol Boyunca Sivas’tan, Denizli’den, Eskişehir’den, Maraş’tan ve daha nice yerlerden gelen otobüsler… Tacettin Sultan Dergâhına akın eden insan seli. Bu gün burada bizim yöre tabiriyle olayın daha iyi anlaşılması açısından Golot yoktu, olamazdı da. Allah’ın rızasının olduğu yerde hiçbir şeyin ehemmiyeti olmazdı. Bu gün Tacettin dergahına toplananların Allah rızası için sevdikleri, samimiyetine inandıkları insan için oradaydılar.
Gözlerimiz tanıdık bir sima var mı diye bakarken Gümüşhane’den Hemşerimiz Sn.Eyüp DEMİREL’i gördü. Selam ve Musafahalaşmadan sonra Kabristan ziyaretini yapıp Fatihalarımızı okuduktan sonra kalabalığın arasından sıyrılıp bir kenar çay ocağına oturup, çaylarımızı yudumlarken de sohbetimize de başlamış olduk. Memleket havadisleri derken tekrar kalabalığın içine doğru döndüğümüzde kimsenin Tacettin dergahını ve çevresini kolay kolay terk etmeye niyetli olmadıklarını gördük. İlerleyen saatlere doğru kalabalık giderek artıyordu. Yukarı Altındağ yoluna doğru çıkıp yürümeye başladığımızda yoldan geçen insanların konuşmasına şahit oluyordum.
”Yazık oldu adama, göz göre öldü” , ” Kaza değil, resmen suikasta kurban gitti”
“Çok iyi insandı, oy vermedik ama kendisini severdik” türünden cümlelerle karşılaşıyorduk.
Dört yılın ardından aydınlatılmayan gerçeklerin ardından kimse olayın kaza olmasına ihtimal vermiyordu.
Markaların arkasından konuşulurmuş. Muhsin YAZICIOĞLU bu ülkenin siyaset üstü markasıymış ki aradan geçen dört yılın ardından halen arkasından konuşuluyor. Allah’ın gerçekten sevdiği kuluymuş ki Allah O’nu şiirinde söylediği dizelerdeki gibi yalancı çıkarmadı ve Sonsuzluğun sahibi O’nu yanına aldı. O kurtaranlardan oldu inşallah diyelim kalan bizler Onun kadar kısmetli olacak mıyız acaba?
Keş dağlarında devletin itibarını bırakanlar bakalım Onun kadar kısmetli olacak mı?
Gece yürüyen karıncayı bile bulup ta koca helikopteri bul-a-mayan teknoloji sahipleri Onun kadar kısmetli olacak mı?
Fırtınanın içerisinde eksi bilmem kaç soğuklarında şehitlik mertebesine eren İsmail kadar, sıcak yataklarında uyuyanlar Onlar kadar kısmetli olacak mı?
Anadolu İnsanı O’na Muhsin Bey derdi…
Dört yıl geçse de dört yüz yıl geçse de O Muhsin Bey olarak dimdik ayakta kalacaktır.
Şehitlerimize, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.
Sevgi ve saygılar.
bu güzel,manidar yazı için şahsım ve gümüşhaneli alperenler adına teşekkür ederim. selam ve dua ile...