MUSALLA TAŞI VE CAHİT SÜNNETÇİ’NİN ARDINDAN

“Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde,
fânî dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.”
Bediüzzaman

Bu şehre geldiğim 2002 yılından bu yana Gümüşhane Kemaliye Camii’nin avlusunda yer alan musalla taşının üzerinden o kadar tanıdığım veya tanımadığım Gümüşhaneliyi yolcu ettik ki birkaç köşe yazısı yazsam sığmayacak. Hani bir tabir vardır ya tanıdıklarımız ötede daha çok.

Bu şehrin renkli simalarından Bahçecikli Mahmut’tan Gümüşhane Belediye Başkanı Mustafa Canlı’ya, işadamları Necati ve Hicabi Çimen’den öğretmen Murat Daltaban’a, İzzet Aşkın’dan Nimetullah Şibil’e, Erdoğan Yağmur’dan Erkan Pelit’e, Orhan Aydoğdu’dan yakın zamanda kaybettiğimiz Emekli Öğretmen ve Encümen Cahit Sünnetçi’ye çok değerli hemşerilerimizi ebedi âleme yolcu ettik.

“En büyük vaiz ölüm” cihetinden bakacak olursak musalla taşının başında hemen her cenaze namazı başında hocalarımızın da hatırlattığı gibi “Dönüş yine O’nadır” hakiki gerçeği ile yüzleşmekteyiz.

Hoca efendinin helallik alırken sorduğu suallere yürekten gelen samimiyetimizle cevap verirken haklarımızı da helal etmekteyiz şüphesiz.

Ve insanoğlu hiç ölmeyecekmiş gibi dünya meşgaleleri karşısında öylesine hırsla hareket ediyor ki gözü gerçekten başka bir şeyi görmez oluyor. Burada bırakacak olduğu ev, arsa, araba, mal, mülk, makam gibi geçici şeylerin peşinde koşup dururken ahirette kendisini kurtaracak olan iman, ahlak ve diğer güzel hasletlerin yanından teğet geçmektedir.    

Her musalla taşının başında her cenaze namazında, mevtayı mezara koyarken dünya heva ve heveslerini bir nebze unutuversek de daha beş dakika geçmeden dünya gailesine aynı hızla kaldığı yerden devam etmekteyiz. Hastalıktan, ölümden asla ibret almıyor, alamıyoruz.

Dün Zafer Meydanı önünde Kırmızı Koltuk’ta çay yudumladığımız arkadaşlarımızı, dostlarımızı hemen her gün birer birer Kemaliye Camii’nde kılınan cenaze namazı ardından Emirler Mezarlığı’na doğru yolcu ediyoruz.

Ölüm yaşa, başa, hastalığa veya başka bir sebebe bağlı olmadan Rabbim’in buyurduğu üzere günü, saati dolanın yalan dünyadan asıl ahiret yurduna göç etmektedir. Henüz 12 yaşında iken cennete yolcu ettiğimiz Ensar Demet veya doksan küsurunda ki Aliye Teyzemizi de toprağa verebiliyoruz.

Yani ölüm yaşa, başa asla bakmıyor. Günü, saati gelen muhakkak gidiyor. Kimi günahıyla, kimi sevabıyla, kimi ana rahminde, kimi bir asır yaşında. Nihayetinde bizler biliyoruz ki;

“Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır. Sonra da bizim huzurumuza döndürüleceksiniz…”

Ve 23 Mart 2025. Çok sevdiğimiz, saygı duyduğumuz, öğretmenliği, siyasi hayatı, İl Genel meclis Üyeliği görevlerinde üstün hizmetleri ile bu şehre büyük hizmetleri olan değerli ağabeyimiz, öğretmenimiz, ağabeyimiz Cahit Sünnetçi’yi doğduğu Keçikaya Köyü’nde ebedi istirahatgahına yolcu ettik.

Bir kere daha anladık ve idrak ettik ki bu dünya gerçekten boş, gerçekten yalan. Yazıma değerli öğretmenimiz Cahit Sünnetçi’nin aziz hatırasına ithafen yazdığım şiirimle son veriyorum. Mekânı ve makamın Cennet olsun değerli öğretmenim.

KEŞKE

Otursam yanına etseydim kelam,   
Ölmeden yanına varsaydım keşke.          
Konuşsam son kere verseydim selâm,     
Halini hatrını sorsaydım keşke.

Sol yanımda sancı yoruldum demiş,     
Sofrasında lokma nasipten imiş.               
Dediler içinden bir yara yemiş,                           
Yorgun bedenini sarsaydım keşke.

Üstümde emeği muhabbet vardı,                   
Dereden tepeden sohbeti vardı.           
Memleket üstüne hasreti vardı,                 
Önüne bir sofra kursaydım keşke.

Bilirdim güzeldi dolu özüyle,                         
Hakikati derdi tatlı sözüyle.                            
Son kere görseydim dünya gözüyle,        
Yanında bir nebze dursaydım keşke.

Bilirdim gönlünde bir ihlâsı var,                         
Geride bir adı bir mirası var.                      
Hayalî küsmenin ne faydası var,                  
Altına yer minder serseydim keşke.    

YORUM EKLE