“İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır”
Hz Ömer
Dedik ya bir kere inandık diye. Bilmediğimiz, bildiğimiz her ne var ise geçmişe sünger çekerek kendi özümüze, değerlerimize yöneldiğimiz zaman kazanacağımız aşikârdır. Yeter ki bizler inanalım, şehir inansın, şehrin gözbebeği Gümüşhanespor’dan ekmek yiyenler inansın, hoca inansın ve topyekûn inanalım.
Biz Gümüşhane/liler iyiyiz, hasız ancak sanki biraz kendi değerlerimize karşı azıcık hain, biraz önyargılıyız gibi. Elin kargası bizim şahinimizden her zaman muteberdir, değerlidir, vazgeçilmezdir.
Son iki sezondur Onursal Başkanımız Sayın Osman Akgül’ün büyük desteğiyle ve alperen başkanımız Kaya Büyükbayraktar’ın öncülüğünde, hep zirveye oynayan ancak tam hedefimize ulaştık derken bir şeyler olan ve nihayetinde sonu hüsran ile biten bir travma yaşıyoruz.
Bu sezonda bana göre ligin en iyi hocası ile başladık ve süper bir grafikle ilerlerken ne oldu bilinmez valizini verdik eline. Peşinden yakışıklı bir kardeşimizle anlaştık ama onun da akıbeti ışık hızından daha beteriyle son buldu. Ardında koskocaman soru işaretleri ve malum hastalığımız sirayet etti ve düşüşe geçtik. Ardından ligin kurt hocalarından tekavüte ayrılmış bir hoca ile anlaştık ve ligden kesin düşen Silivri karşısında lig tarihinin en büyük acziyetiyle rezil rüsva olduk. Ama ondan daha yetenekli olan kendi değerlerimiz Ziya Doğan, Sezgin Köprülü, Kasım Canlı, Tolga Köprülü ve Halil İbrahim Ateş gibi sporun dehası olan kendi öz değerlerimiz hiç aklımıza gelmedi.
Ve nihayet Kuşakkaya’dan birilerinin başına bir çakıl taşı mı düştü hala anlayamadık, kendi öz değerlerimizin farkına vardık ve adamlığına kefil olduğumuz Ziya Doğan hocamızla el sıkıştık. Hocamızla bir önceki atılımda neler oldu, neler yaşandı bilmiyoruz ve artık bilmek de istemiyoruz. Dün Silivri, Bugsaş ve daha kötü takımlar karşısında ne yaptığını bilmeyen Gümüşhanespor’umuz Ziya Doğan’ın disiplini, duruşu, toparlayıcılığı, psikoloji bilgisi ve engin tecrübesiyle küçücük bir dokunuşla deplasmanda ve üstelik iddiası olan Hacettepe karşısında “takım oyunu” ile kötü tabloyu sonlandıran hamleyi atmış olduk.
Evet, Gümüşhane maalesef eğitim, kültür, spor, sosyal hayat ve diğer birçok etmen bakımından çıta atlaması gereken bir şehir. Bu şehrin başında genç ve idealist bir Vali Sayın Okay Memiş var. Hemen her maçını izleyen Garnizon komutanımız, Emniyet Müdürümüz, Belediye Başkanlarımız, bizlerden daha çok sevinen ve coşku yaşayan bir Cumhuriyet Başsavcımız var. Bu takımın başarısına susamış ve bu sefer ipi göğüsleyeceğine inanan il içi ve dışında desteğini esirgemeyen taraftarlarımız, taraftar gruplarımız var.
Kısacası şehrimizin en büyük inovasyonu olan Gümüşhanespor’umuzun sahipleri var. İnancımız var, beklentimiz var, imkânlarımız var. Takımın kredisini ve karizmasını düşünen yöneticilerimiz var.
Giydiği formanın hakkını veren, elinden geleni yapan, uzun zamandır parasını, primlerini alamamış olsa da gözü tok oyuncularımız var.
O sene bu sene arkadaşlar. O sene bu sene olduğuna göre daha çok destek, daha çok özveri, daha çok sabır, daha da çok anlayış bekliyoruz. Kalan iç ve dış maçlarda en yakın rakibimiz Altay’a ve diğerlerine nazaran daha güzel avantajımız da var. Son maça bile gerek kalmadan bu köprünün altından çok sular daha akar ümidiyle “o kupa bu şehre gelecek” diyorum. En başta Sayın Valimiz, Belediye Başkanımız, taraftar gruplarımız var. Hemen hepimiz buna inandık ve tek beklentimiz ve tesellimiz o kupa ve bir üst lig. İnanmayan varsa gemiden insin. Ve son söz “Hoş geldin Ziya Hocam, sefalar getirdin” diyorum.