Bugün günlerden Hanife Toker hocam.
Felsefesi;
“Öğrenmeyen öğrenci olmaz, öğretemeyen öğretmen olur.”
Aslında benim Şehr-i İstanbul korosunda başkanım.
Fakat kendilerini yetiştiren muhteşem hocalar benim arkadaşlarım olmasının yanında, akademik aleme ve iş dünyasına o kadar öğrenci kazandırmış ki onlar da çok yakından tanıdığım ülke için başarılı insanlar olduğu için ister istemez eğitim ve yönetim hayatındaki başarılarına da şahitim.
Yıllar önce çok Ömer Seyfettin yüklendim, çok okudum, Ömer Seyfettin ile önemli kitaplar aldım.
Fakat baktım bazıları beni çok aşan kitaplar.
Düşündüm bu kitapları benim kütüphaneme hapsetmemin bir anlamı yok dolayısıyla bunları topluma daha faydalı olacak bir eğitimciye vermem gerekir.
Aklıma Hanife hocam geldi;
“Memnun olurum” dedi.
Kendilerine takdim ettim ve;
“hocam bu kitaplar bana yük idi çok şükür yerini buldu artık ohh.. diyebilirim” demiştim.
Dün beni aradı metroda idim.
“Buyurun hocam” dedim.
Çocuksu bir ifade ile
“Ernail bey bu kitapları benden geri almayacaksınız değil mi?” deyince, gülmekten telefondaki bütün kartlarım yerlere düşüyormuş haberim yok birileri arkadan gelip ha bire bana kartlarımı uzatıyor ama ben konuşma esnasında yine gülmekten kendimi alamıyorum.
Meğer kütüphanesini tanzim ederken kitaplar eline geçmiş çok mutlu olunca Hanife hocam böylece çocuklaşmış arayayım da tekrar mutluluğumu paylaşayım demiş.
Laf aramızda bazı ülkelerde öğretmenlerin (belli bir zaman sonra çocuklaşabileceği gerekçesi ile) şahitliği kabul edilmiyormuş herhalde doğru bir şey...
Canım Hanife hocam ve hocalarım ömrünüz sağlıklı ve uzun olsun.
Değerli Ernail Bey, Yazılarınızı hep keyif alarak okuyorum.
Çoğu zaman da yeni bilgiler ediniyorum.
Yazısının altına “ Lütfen yazın devam edin” dileklerimi bildiriyorum.
İyi ama beni yazın demedim ki!
Hep arkadaşlarını seven, hep arkadaşlarını takdir eden, hep arkadaşlarına değer veren, onore eden kıymetli Ernail Bey beni çok mutlu ettiniz. Teşekkür ederim.