Olimpiyatlar, uluslararası spor karşılaşmalarının genel adı olarak bilinir. Modern anlamda bu oyunlar, ilk defa 1896 yılında Atina’da başlamıştır. Bütün dünya sporcuları dört yılda bir yapılan bu büyük spor festivalinde bir araya gelerek, karşılıklı anlayış ve dostluk ruhu içerisinde, daha iyi ve daha barışsever bir dünya kurulmasını, sportif başarıyı ve ülkelerini tanıtmayı amaç edinirler.
Bu dev spor festivalini organize etmek, profesyonel düşünce, donanımlı kadro, kültür ve altyapısal birikimlerle mümkündür. Her spora ayrı tesisin olacak. Yüzbinlik statların, olimpik havuzlarınız, atletizm pistleriniz, kapalı, açık spor salonlarınız olacak. Her tesisi ayrı bir şehirde yapmanız da uygun değildir. Seyirciyi, sporcuyu taşımanız zor olur. Bu yüzden tesislerin birbirine yakın olması gerekir. Olimpiyatı alan kimi ülkeler tesisleri bir arada yapıyor. Olimpiyat Köyü kuruyorlar. Onca misafiri barındıracak konaklama tesisleriniz, besleyecek mekanlarınız da olmalı.
Kültür olarak, seyirci ve insan psikolojisi olarak da organizasyona hazır olmak gerekir. 2016 Olimpiyatları Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılacak. Ülkemiz şimdiye kadar hiç Olimpiyat oyunları üstlenmemiş. 2020 Olimpiyatlarına İstanbul’un yanında, İspanya Madrid, Japonya Tokyo ‘da talip. Eylül ayında kararı verilecek organizasyonu ülke olarak çok istiyoruz ama acaba her yönüyle hazır mıyız? Bu yükün altından ülke olarak anlımızın akıyla kalkabilir miyiz, bunu da iyi irdelemek gerekir.
Altyapı ve tesisler biryana, Türk toplumunun şu anki sosyo psikolojik durumu bu organizasyona hazır değildir. Bir toplum düşünün ki futboldan başka hiç bir spor dalına zerre kadar merak duymuyor. Futbola yönelik merakı bile "dört büyükler" ekseninde yoğunlaşmış durumda. Üstelik onda bile "kan çıkarmadan" izlemeyi bilmiyor. En sıradan bir hazırlık maçında bile sahayı basan magandalar, havalarda uçuşan döner bıçakları, yakılan konfetiler, koro halinde söylenen sinkaflı küfürleri görüyoruz.
Basketbol, hentbol, voleybol, atletizm gibi diğer branşlarda, bırakın bir stadyumu doldurmayı, ufacık bir kapalı spor salonun tribünlerini bile, oraya zorla getirilmiş askerler ve öğrencilerle dolduruyoruz. İstanbullu, olimpiyat stadyumuna, hayatta en sevdiği futbol takımlarının ölüm-kalım maçlarını bile izlemeye gitmedi. Rus sırıkçının atlayışını, İspanyol tenisçinin madalya mücadelesini ya da Afrikalı atletlerin mesafe koşularını izlemeye gider mi?
Kavga ve şiddete de genetik bir düşkünlüğümüz olmasına rağmen, karate, judo, tekvando, boks gibi sporlara bile seyirci bulamayan bir ülkede yaşıyoruz. Bu seyirci fukaralığı o ülkenin en güçlü olduğu iki dal olan güreş ve halter gibi branşlarda bile görülüyor.
Tekrar ediyorum, Türkiye, altyapı ve tesisleri açısından olmasa bile, toplumun bugünkü psikolojik durumuyla olimpiyat düzenlemeye henüz hazır değildir. Olimpiyat düzenleme hakkı, İzmir'den Van’a kadar uzanan ortak bir ihtirasın, ortak bir arzunun ve ortak bir tutkunun eseri olarak sökülüp alınmalıdır. Şu an böyle bir tutku, böyle bir istek maalesef görünmüyor.
Bizim için en gerçekçi hedef 2020 den sonraki yıllar olmalıdır. Bu zaman zarfında, bir yandan toplumsal bilinci geliştirip diğer yandan da yeni tesislerimizi tamamlayıp sonra organizasyona talip olmalıyız. Zaten olimpiyat komitesi de tüm bunları gören, değerlendiren ve ona göre karar veren bir komite. Onlarda 2020 İstanbul Olimpiyat oyunlarının Türkiye için henüz erken olduğunu eylül ayında zaten açıklarlar.
Selam ve sevgiler.
Bu dev spor festivalini organize etmek, profesyonel düşünce, donanımlı kadro, kültür ve altyapısal birikimlerle mümkündür. Her spora ayrı tesisin olacak. Yüzbinlik statların, olimpik havuzlarınız, atletizm pistleriniz, kapalı, açık spor salonlarınız olacak. Her tesisi ayrı bir şehirde yapmanız da uygun değildir. Seyirciyi, sporcuyu taşımanız zor olur. Bu yüzden tesislerin birbirine yakın olması gerekir. Olimpiyatı alan kimi ülkeler tesisleri bir arada yapıyor. Olimpiyat Köyü kuruyorlar. Onca misafiri barındıracak konaklama tesisleriniz, besleyecek mekanlarınız da olmalı.
Kültür olarak, seyirci ve insan psikolojisi olarak da organizasyona hazır olmak gerekir. 2016 Olimpiyatları Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılacak. Ülkemiz şimdiye kadar hiç Olimpiyat oyunları üstlenmemiş. 2020 Olimpiyatlarına İstanbul’un yanında, İspanya Madrid, Japonya Tokyo ‘da talip. Eylül ayında kararı verilecek organizasyonu ülke olarak çok istiyoruz ama acaba her yönüyle hazır mıyız? Bu yükün altından ülke olarak anlımızın akıyla kalkabilir miyiz, bunu da iyi irdelemek gerekir.
Altyapı ve tesisler biryana, Türk toplumunun şu anki sosyo psikolojik durumu bu organizasyona hazır değildir. Bir toplum düşünün ki futboldan başka hiç bir spor dalına zerre kadar merak duymuyor. Futbola yönelik merakı bile "dört büyükler" ekseninde yoğunlaşmış durumda. Üstelik onda bile "kan çıkarmadan" izlemeyi bilmiyor. En sıradan bir hazırlık maçında bile sahayı basan magandalar, havalarda uçuşan döner bıçakları, yakılan konfetiler, koro halinde söylenen sinkaflı küfürleri görüyoruz.
Basketbol, hentbol, voleybol, atletizm gibi diğer branşlarda, bırakın bir stadyumu doldurmayı, ufacık bir kapalı spor salonun tribünlerini bile, oraya zorla getirilmiş askerler ve öğrencilerle dolduruyoruz. İstanbullu, olimpiyat stadyumuna, hayatta en sevdiği futbol takımlarının ölüm-kalım maçlarını bile izlemeye gitmedi. Rus sırıkçının atlayışını, İspanyol tenisçinin madalya mücadelesini ya da Afrikalı atletlerin mesafe koşularını izlemeye gider mi?
Kavga ve şiddete de genetik bir düşkünlüğümüz olmasına rağmen, karate, judo, tekvando, boks gibi sporlara bile seyirci bulamayan bir ülkede yaşıyoruz. Bu seyirci fukaralığı o ülkenin en güçlü olduğu iki dal olan güreş ve halter gibi branşlarda bile görülüyor.
Tekrar ediyorum, Türkiye, altyapı ve tesisleri açısından olmasa bile, toplumun bugünkü psikolojik durumuyla olimpiyat düzenlemeye henüz hazır değildir. Olimpiyat düzenleme hakkı, İzmir'den Van’a kadar uzanan ortak bir ihtirasın, ortak bir arzunun ve ortak bir tutkunun eseri olarak sökülüp alınmalıdır. Şu an böyle bir tutku, böyle bir istek maalesef görünmüyor.
Bizim için en gerçekçi hedef 2020 den sonraki yıllar olmalıdır. Bu zaman zarfında, bir yandan toplumsal bilinci geliştirip diğer yandan da yeni tesislerimizi tamamlayıp sonra organizasyona talip olmalıyız. Zaten olimpiyat komitesi de tüm bunları gören, değerlendiren ve ona göre karar veren bir komite. Onlarda 2020 İstanbul Olimpiyat oyunlarının Türkiye için henüz erken olduğunu eylül ayında zaten açıklarlar.
Selam ve sevgiler.