Bu hafta ilimizin bazı çevre sorunlarından bahsetmek istiyorum.
Madenler!!!
Gümüşhane'nin geleceğini her geçen gün yok eden bu sektör yarattığı istihdam ve piyasaya sağladığı bir miktar katkı yüzünden vazgeçilmez olmuştur. Ancak ayırt edemediğimiz en büyük problem bize bu gün toplamda bir kaç milyon Türk Lirası katkısı olan sektör yaşam alanlarımızı bir bir yok ediyor.
Evlatlarınıza evler, arabalar ya da arsalar bırakabilirsiniz ancak evlatlarınızın hayatlarını idame edeceği sağlıklı bir yaşam alanı yoksa bıraktığınız her şey anlamsızdır.
İnsanların ağzında sakız gibi çiğnedikleri anlamsız ifadeler dolaşmaktadır. Bu ifadeler adı Gümüş Şehir olan Gümüşhane'nin Osmanlı Devleti döneminde maden şehri olmasından ileri gelmektedir.
Evet Osmanlı devletinin gümüş paraları 70 yıl boyunca Gümüşhane de üretilmiştir, Ancak o günlerde kullanılan altın ve gümüş çıkarma ya da işletme yöntemlerinin bu günkü yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar masum olduğu aşikardır. Gelinen noktada şehrimize başta siyanür olmak üzere her gün tonlarca kimyasal madde girmektedir.
Yapılan milyonlarca ağaç kıyımı, bozulan verimli topraklar, kirlenen yer altı suları ve solunması bile sakıncalı kirli hava.
Maden şirketlerini yine madenciliğin bir dalı olan çimento fabrikası takip ediyor. Arzular ve Kabaköy'ü yaşanılmaz hale getiren çimento fabrikası çalışmalarına son sürat devam ediyor. Tarihsel ve kültürel değeri olan Doyduk Mağarasını tehdit eden Çimento fabrikası doğal sit alanı olarak kayıtlı ''Kırcaova Kuş Gözlem Alanını'' çoktan yok etti.
Bizim TBMM Çevre Komisyonu Başkanı, biriside TBMM Çevre Komisyon Üyesi olan, vekil olarak seçtiğimiz büyüklerimiz hani olaya el atmıştı.
Olayı kısaca bir hikaye ile özet geçmek istiyorum.
''Devlette işler yolunda gitmez ve padişah veziri çağırır. Ekonomik sıkıntımız var der ve şehirde bir köprü yapılmasını ister. Yapılan köprünün girişine birisini koyup geçişlerde para almayı hedeflemektedir. Padişah düşündüğünü uygular ve köprü girişinde para toplanmaya başlanır. Vezirine sorar itirazı olan var mı der. Vezir hayır itirazı olan yok efendim der. O zaman bir kişi de çıkışa koyun oda çıkışta para alsın der ve uygulamaya geçilir. Padişah yine sorar vezirine ve vezir yine itirazı olan yok der. Padişah o zaman bir kişi de köprünün ortasına koyun geçen herkesi öpsün der. Bu da uygulanır öpülmek halkın çok hoşuna gitmez ve çatlak sesler çıkmaya başlar. Bir gün padişah sokağa çıkar ve ey halkım köprü ile ilgili itirazı olan var mı diye sorar. kalabalık padişahım çok yaşa der. Kalabalık içerisinden kısık bir ses yükselir ve padişah yanına çağırır. Adama itirazın mı var? diye sorar padişah ve şu yanıtı alır; ''Efendim ortada sıra çok oluyor öpen sayısını ikiye çıkarsak'' der. Hikaye bu ya devran öyle sürer devam eder.
Aynı durumu geçtiğimiz günlerde çimento fabrikası için yaşamadık mı. Milletvekillerimiz halkın isyan ettiği eyleme katılıp şov yapmak kaydı ile ''pazartesi probleminiz kalmayacak'' demedi mi? Peki hangi problem çözüldü? Yanıt kocaman bir sıfır.
Mantığımla düşünüyorum bazen ve kendime diyorum ki? Biri TBMM Çevre Komisyonu Başkanı, biriside TBMM Çevre Komisyon Üyesi iki vekili olan bir şehirde çevre sorunlarının asgari düzeyde olması gerekli diyorum.
Ancak şehir e bakıyorum tam tersi durum söz konusu. Şimdiye kadar Vekillerimizden şehirde şu çevre sorunu var gibi bir ifade duydunuz mu. Ya da hangi çevre sorununa müdahil oldular ya da müdahale ettiler.
Bizim vekillerimizin bırakın müdahale etmelerini aksine Karamustafa da, Mastra da ve Tekke de maden şirketlerinin ve çimento fabrikasının işleri kolaylaşsın diye kurumlara talimatlar yağdırdılar.
Kızmasın sayın vekillerimiz. Örneğin bir gün bihaber oldukları şehre gelip Tekkeye bir çıksalar. Pestil köme üretiminin maden atık barajının dibinde kuyu suyu kullandığını bir görseler mesela. Ya da Karamustafa Köyüne çıkıp ağaç katliamı ile yüzleşsinler, Veyahut gitsinler çimento fabrikasının katlettiği Kırcaova Sit Alanını bir ziyaret etsinler.
Konuşmaya gelende mangalda kül bırakmayanlar memlekete bir çivi çakmadıkları gibi memleketin geleceğini kişisel hırslarına feda etmektedirler.
Yoksa.....? ile başlayan ne soru işaretleri var kafamda anlatamam.