Ermeni çetelerin yakalandığı haberini alan Kaymakam Kemal, Paşa Osman’ı ayağına çağırmak yerine onun oturduğu Hacı’nın kahvehanesine kadar geldi. Paşa Osman’ın çevresini saran kasabalılar açıldı, Kaymakam’a yer verdiler.
-Kasabam adına sana ve oğluna teşekkür ediyorum.
Kucaklaştılar. Eğildi, Paşa Osman’ın elini öpmek istedi. Elini kaçırdı Paşa Osman:
-Estağfurullah Kaymakam Bey. Gel hele otur çayımızı iç.
-Paşa nerede?
-Paşa, üç jandarma ile köye gittiler. Çetelerin başı Zaro ile Adam’ın cesetlerini mağaradan çıkarıp gömecekler.
-Atın leşlerini kurtlar yesin, dedi kalabalıktan Şehmuz.
-Ayı yesin.
-Çakal Yesin.
-Onları gömmeye değmez Paşam.
-Onları ne çakal ne kurt ne de ayı yer.
-Koksunlar. Mor sinekler yesin.
-Onlar da yemez.
-Olmaz arkadaşlar, dedi Kaymakam Kemal, bizim şanımıza yakışmaz.
-Kaymakam doğru der.
-Doğru.
-Şanımıza yakışmaz.
Jandarma Komutanı Fethi, Paşa Osman’a köye gitmeden önce konuk etmek istediklerini söyleyince:
-Sağol komutan, geleli iki gün oldu, daha başımı yastığa koyup da tatlı bir uyku uyumadım. Toprak kokusunu özlediğim mağarada tatlı tatlı uyumak istiyorum.
-Hemen bir at verelim.
-Zahmet olmasın. Bana at verirsen geri getiren yok.
-Yanında bir asker veririm, o atı geri getirir.
-Olmaz, ben ata bineceğim o yürüyecek, haksızlık olur.
-Ona da bir at vereceğiz.
-Öyle olur.
Komutan Fethi, garson Cemal’e seslendi.
-Karakola git, onbaşıya söyle iki at ile gelsin.
-Olur komutanım.
Xxx
Köyde çocuklar nereden duydularsa:
-Paşa Osman Ermeni çetelerini öldürdü! Paşa Osman Ermeni çetelerini öldürdü! Bağırarak, köyün içinden koşarak caminin bitişiğindeki köy meydanına geldiler. Bağırtılarını burada da sürdürdüler:
-Paşa Osman, Ermeni çetelerini öldürdü! Paşa Osman Ermeni çetelerini öldürdü!
Köylüler, çocukların bu bağırtısı üzerine köyün meydanında kadın-erkek, çoluk çocuk toplanmaya başladı. Kadınlar, ocakta kaynayan tencereyi, erkekler ellerindeki kazma, kürek, baltayı bırakarak meydandaydılar.
Muhtar İhsan, göğsü kabararak, toplanan köylülere hitaben:
-Komşular, yıllardır bizim köyün olduğu gibi diğer köylerin başına bela olan, Kurtuluş Savaşımızda kendi soysuzları ile bölgemizi terk etmeyip gizlenen Ermeni çetelerinden Zaro ve Adam’ı Paşa Osman ile Oğlu Paşa ölü olarak ele geçirdiler. Kalan üç Ermeni çetesinden Kevon, Kersan ve Vartan sağ olarak yakalanıp jandarmamıza teslim edilmiştir. Köylüler olarak Paşa Osman ve oğlu Paşa’ya çok şey borçluyuz, Allah onlardan razı olsun.
Köylüler bir ağızdan:
-Amin, dediler.
-Ben derim ki, Kurtuluş Savaşı’na katılan, savaşta yaralanan ve aylarca tedavi gördükten sonra köyümüze dönen Paşa Osman ve oğlu için bir kurban kesip hep birlikte kazan kaynatalım derim, sizler ne dersiniz?
Bir ağızdan:
-Olur!
-Yarın için hazırlıklarımızı yapalım. Akşam, namazından sonra neler yapacağımızı konuşacağız. Şimdi herkes dağılsın, işinin başına gitsin.
Köylüler, geldikleri gibi yavaş yavaş dağıldılar. Herkesin gözünde yakalanan Ermeni çetelerinin mutluluğu okunur gibiydi.
Öğlen arasında köyün çeşmesi yine genç kızlarla doluydu. Çavuş Emmi, her zamanki gibi kızların konuşmalarını dikkatlice dinliyordu. Bir bakıma kızların kendi aralarında konuşmaları onun da hoşuna gidiyordu ama, kahkaha atarak gülmelerine çok sinirleniyordu. Karısı Gozinin Yeter bir kere kahkaha ile gülmüştü de ona etmediği kalmamıştı, nerede ise evden kovacaktı. Yeter, bir daha gülmeyeceğim sözü verince vazgeçmişti.
-Kız Ceyhan ne var ne yok?
-Ne demek ne var ne yok?
-Kız anlamadın mı Mahur’u soruyorum.
-Ne olmuş Mahur’a?
-Paşa ile arası nasıl?
-Bana niye soruyorsun, kendisine sorsana.
-Bey kızı bizimle muhatap olmuyor ama, elin oğlunu eve alıp tedavi ediyor.
-İnsanlık kız Cevriye, insanlık.
Büyük bir kahkaha koptu. Çavuş Emmi, elinde tuttuğu bastonuna yüklenerek ayağa kalkmak istedi, kalkamadı.
-Kızlar gülmeyin Çavuş Emmi, kötü kötü bakıyor.
-Gülerim de ağlarım da kocamış haliyle utanmadan bizi dinliyor.
-Senin çarpık çurpuk bacaklarına bakıyor.
-Yok ya.
-Ahı gitmiş vahi kalmış.
-Deme öyle kız, o bizim dedemiz.
-Has adamdır Çavuş Emmi.
-Ceyhan hala cevap vermedin?
-Dedim ya Mahur’u görürsen sorarsın.
-Kaçırdık aslan gibi oğlanı.
-Hiç sorma.
-Yakışıklı.
-Güçlü.
-Babayiğit.
-Babası gibi.
-Ben Aras yolunda yolunu bekleyeceğim.
-Bakmaz sana kız.
-Neden bakmasın? Güzelim, boyluyum.
-Kavakta da boy var.
Yeni bir kahkaha daha. Bu kez Çavuş Emmi, ayaklandı.
-Koşun kızlar Çavuş Emmi geliyor.
-Kaçın kaçın.
Xxx
Çit Deresindeki altı köyde büyük sevinç vardı. Diğer çetelerin yanında Zaro’nun ölü olarak ele geçirilmesi dilden dile dolaşıyordu. Köylerde olduğu gibi kasabada da Zaro’nun öldürülmesi konuşuluyordu. Geceleri kasabayı basıp soygunlar yapan Zaro, yakmadığı can kalmamıştı. Zaro’nun korkusundan dükkanlar akşamın ilk saatlerinde sıkı sıkı kilitleniyordu. Çürük olan kilitlerin yerine yeni ve sağlam kilitler asılıyordu.
Vali Remzi Bey, zile bastı, gelen bayan sekreteri Semra’ya:
-Kızım bana Ardasa Kaymakamını bağlayıver.
-Emredersiniz.
Kısa bir süre sonra Kaymakam Kemal Bey, telefondaydı:
-Buyurun Sayın Valim.
-Kemal, bak ne diyeceğim. Paşa Osman ve oğlunu ziyaret edelim. Kendilerine devletimizin imkanları ölçüsünde bir miktar ödül verelim.
-Olur Sayın Valim.
-Ben ayrıca hem Paşa Osman’a hem de oğluna maaş bağlanması için bakanlığa talepte bulunacağım.
-Çok iyi olur Sayın Valim.
-Paşa Osman, bir iki gün önce beş Türk eşkıyasını da yakalamıştı.
-Doğrudur Sayın Valim.
-Bu gazimizin elini soğuk sudan sıcak suya sokmayalım. Devlet olarak her türlü desteği verelim. Bizlerden bir isteği olursa kesinlikle geri çevirmeyelim Kemal.
-Olur Sayın Valim.
-Tamam sen bir gün tespit et, ziyaretine gidelim.
-Emredersiniz Sayın Valim.
-Hadi hoşça kal.
-Sağ olun Sayın Valim.
Xxx
Çitikebir köyünde köyün meydanının bitişiğinde muhtar İhsan’ın büyük bir meyve bahçesi vardı. Bir yaşını aşkın bir buzağı Tekbir sesleri arasında kurban kesildi. Bahçe kenarında ikişer düzgün taşlarla ocak oluşturuldu. Kesilen kurbanın eti ince ince doğrandı. Etler kulplu büyük kazanda pişirilmeye başlandı. İkinci ocakta ise yine kulplu büyük kazanda bulgur pilavı pişiriliyordu.
Bahçede meyve ağaçlarının altına kilimler serildi. Köydeki nüfus sayısına ilaveten Vali, Kaymakam ve gelecek olan misafirler de dahil olmak üzere serili kilimlere ağaç kaşıklarla birlikte ekmekler konuldu. Muhtar İhsan çok heyecanlıydı, kolay değil köye Vali gelecekti. Davul-zurna hiç durmaksızın sabahtan beri çalıyordu. Bahçede yemekleri pişiren kadınlardan başka kimse alınmıyordu. Hanımağa, yemekleri kontrol etti.
-Bu yemekler yetmez, yanındaki kahyaya, hemen bir yaşını doldurmuş bir tosun daha kesilsin kahya, kavurma olarak pişirilsin. Bir kazan pilav daha ilave edin. Yenilen yenilir, kalan köylüye dağıtılsın.
-Olur Hanımağa.
Vali, Kaymakam, Jandarma Komutanı, bindikleri atlarla birlikte öğleni geçe köy meydanına geldiler. Davul-zurna karşılama havası çalıyordu. Muhtar önde, Paşa Osman, Hanımağa, Paşa ve köylülerle tokalaştı. Çocukları sevdi. Muhtar İhsan bahçeye davet etti. Vali, kendisi için hazırlanan yere oturdu. Köylülerde karşılıklı olarak kadın erkek, çoluk çocuk oturdular. Vali, Paşa Osman’ı yanına almıştı. Bir süre sohbet ettiler. Pilav üzerine konulan kavurma Validen başlamak üzere herkesin önüne konuldu. Kalaylı bakır ibriklerde hazır bekletilen ayranlar, ağaç bardaklara görevli gençler tarafından döküldü. Vali:
-Zahmet ettiniz, maden hazırlanmış yemeğimizi yiyelim, haydi afiyet olsun.
Yemekler yenildi. Köyde gönüllü imamlık yapan Ahmet Hoca duayı yaptı. Hep birlikte “amin” dediler. Vali Bey,
-Komşular, İstiklal Savaşı gazimiz Paşa Osman’ın yaptıklarını anlatmama gerek yok. Oğlu Paşa ile çok büyük bir iş başardılar. Takdire şayandır. Devlet olarak kendilerini ödüllendirmeye karar verdik.
Kaymakam Kemal, cebinden çıkardığı zarfları Vali Bey’e uzattı.
-Bu zarfı gazimiz Paşa Osman’a, bu zarfı da oğlu Paşa’ya vermekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Emekleri ve yaptıklarını ne yapsak ödeyemeyiz. Hepiniz adına kendilerine teşekkür ediyor ve bu hediyelerimizi kendilerine takdim ediyorum.
Paşa Osman ve oğlu Paşa, uzatılan zarfları aldılar. Ceplerine koydular.
-Devlet olarak kapımız hepinize açıktır. Ne sorununuz olursa önce muhtara iletin. Muhtar kaymakamımıza iletsin. Kaymakamın çözemediği sorun varsa ben çözmeye hazırım, diyerek ayağa kalktı.
Vali kalkınca, bahçede bulunanlar da ayağa kalktı.
-Sizler gönlünüzce eğlenin. Hiç rahatsız olmayın. Malum devletin işi beklemez, bizlere müsaade.
Vali ve Kaymakam Kemal ayrıldıktan sonra akşama kadar çalan davul-zurna eşliğinde horonlar oynandı, halaylar çekildi.
Köylüler halay çekip eğlenirken Çakıroğlularından Süleyman, İmamların Altınki Karaca’daki ahlat ağacının altında Alaman beşlisi elinde köylüleri takip ediyordu. Ağabeyleri Reşat, Fikret, Cemil, Kayış Ali, Tonyalı Süleyman ilk duruşmanın ardından mahkemece tutuklanıp cezaevine konulmuşlardı. O yetmiyormuş gibi, Zaro, Adam öldürülmüş, Kevon, Kersan ve Vartan da yakalanarak jandarmaya teslim edilmişti. Paşa’dan mutlaka intikam almalıydı ama nasıl? Tek başına hem Paşa Osman hem de Paşa ile baş etmek çok zor görünüyordu kendisine.
Caminin minaresinden hoca ezanı okumaya başlayınca silahını köyün üzerine doğru çevirdi. Ezanın bitmesini bekledi. Ezan biter bitmez, beş el peş peşe ateş etti. Bayır Dağında güçlü bir şekilde yankılanan silah sesleri gece karanlığını ortadan böler gibiydi.
Oturduğu yerden kalktı. Köyün üstünü kimseye görünmeden dolaşarak Aras yoluna sapan ayrıma geldi. Alaman beşlisini yeniden köyün üzerine çevirerek beş el daha ateş etti. Aras’tan kilise burnuna geçti. Cılga yoldan gelen var mı diye baktı, kimseyi göremeyince beş el daha ateş etti. Üç kez ateş etmesine karşın köyden cevap veren yoktu.
Serin havaya rağmen Paşa Osman, oğlu Paşa ile kapı önündeki çardakta oturuyordu. Gaz lambasının ışığı altında gelen her silah sesi ile göz göze geliyordular.
-Bu çocuk eceline susadı Paşa.
-Öyle baba.
(Devamı var)