Paşa'nın Petekliği (4)

Ay, peribacalarını andıran Gelincik Taşlarından ağır ağır yükseliyordu. Çitikebir ve Çitisagır köyleri, dolunay haliyle yükselen ay ile aydınlanıyordu. Gündüz güneşi gibi ay da bu gece çok parlaktı. Cırcır böceklerinin seslerine sık sık öten guguk kuşlarının karşılıklı ötüşleri karışıyordu. Çitikebir köyünde kadınlar gece mesaisi için Hanım Ağanın evinin önünde toplanıyordu. Karacalardaki arpa ekili tarla biçilecekti. Gündüz tarlalarında buğday biçen kadınlar, her gece sırayla bir komşunun arpa tarlasını imeceyle biçiyorlardı. 

Üç tane Diyarbakır karpuzu torbaya konuldu. Geniş bir leğen alındı. Arpa tarlası biçilirken karpuzları suya koymak gerekiyordu. Akşam olmasına karşın hala hava sıcaktı. Gece yarısına kadar tarla biçen köylü kadınlara bir şey ikram etmeden olmazdı. Onun için en iyisi de özenle satıcıdan seçilerek alınan karpuzlar olacaktı.

Ne güzel de olur ay ışığı altında Çit pağarının buz gibi suyunun içine konulan karpuzdan dilimler yemek. Ağız tadıyla yenilen karpuzlar sadece gecenin değil gündüzün de yorgunluğunu alıyordu. Lüks lambaları yakıldı. Kadınlara kızlara bakmayan, sadece lük lambalarını tutacak iki köylü genç de çağrıldı gecedeki imeceye. At, eşek ve katırlar için ekilen arpaların temiz biçilmesi için ay ışığı her ne kadar parlak da olsa yeterli olmuyordu. Arpa tarlası iyi aydınlatılacaktı ki, biçim de temiz olsun, kelleler tarlada kalmasın.

-Kahya, sen çeşmeden su götür ve gel.

-Olur büyük hanım.

İki gençten biri önden, diğeri de imece kadınların arkasından gidiyordular. Otuza yakın köylü kadın ve genç kızlar yola dizilmişlerdi. On beş dakika yürüyüşün ardından biçilecek arpa tarlasına gelinmişti. Tarla kadınlar arasında taksim edildi. Lüksleri tutacak gençler yerlerini aldı. Karpuzlar ahlat ağacının altında naylon leğenin içerisine konuldu. Çit pağarından getirilen buz gibi su üzerlerine döküldü. Karpuzlar o kadar büyüktü ki dökülen su tam olarak üzerlerini kapatmadı bile. Besmeleler çekildi. Şimdi Karaca tarlasında orak sesinden başka ses duyulmuyordu. Her kadın ve geç kız kendine ayırılan bölümü başa kadar biçerek bitirecekti. Tarlayı biçmek erken biterse karpuzlar da erken yenilecekti. 

-Kızlar, türkü söyleyen yok mu?

-Ne türküsü abla?

-Ne olursa.

-Senin sesin güzeldir Şahinde.

-Yok abla, bugün çok yoruldum. İnan ki zorla geldim, ayıp olmasın diye.

-Birazdan Bey kızı da gelecekmiş.

-Niye ki o?

-Bilmem.

-Ne şanslı kızmış, bey kızı olmak varmış dünyada.

-Neden?

-Baksana bir eli yağda bir eli balda.

-Öyle deme onun da derdi vardır.

-Ne derdi ola ki?

-Hep bizleri düşünüyor, hangimizin yardımına koşmuyor ki?

-Doğru, tıpkı babası gibi. Bey de çok yardımseverdi.

-Her derdimize derman olurdu.

-Arpa biçerim arpa

Dibinden kırpa kırpa

Sıkı çalışın kızlar

Kavuşalım karpuza

-Yaylanın çimeninde 

Oturdum iki saat

Bitirelim tarlayı

Oturak rahat rahat

-Hem gündüz hem de gece

Güzel olur imece

Leğendeki karpuzlar

Kesmecedir kesmece.

-Bereketli olsun analar, bacılar. Maşallah, manileriniz de çok güzel. Susayanlara Çit pağarından soğuk su getirdik. Kahya, su ver analara bacılara. Soluklansınlar.

-Olur küçük hanım.

-Dedim ki, bitirmişlerdir, gideyim de karpuzdan ben de bir dilim yiyeyim. Oturun, dinlenin.

-Az kaldı bey kızı, hele gel yanıma otur, az kaldı zaten. Bir solukta bitiririz.

Mahur, gitti kendisini yanına davet eden Esma kadının yanına oturdu. Diğer kadın ve kızlar etrafını sardılar. İçlerinden meraklı Naciye:

-Bey kızı, bu milletin derdiyle neden bu kadar ilgilenirsin?

-Atalarımızdan böyle gördük Naciye. Biz komşuyuz, bu köyde hep birlikte yoldaşız, birbirimize destek olmayıp da ne yapacağız? Biz hep birlikte iyi olursak her şey güzel olur.

-Doğru dersin bey kızı.

-Yarın akşam sıra kimde?

-Esma kadında.

-Karpuzun var mı Esma kadın?

-Yoktur bey kızı.

-Ben kahyaya aldırdım. Bizde var, hemen yarın göndereyim sana.

-Sağol.

-Desene yarın akşam da karpuz var?

-De haydin bitirelim de yiyelim şu karpuzları, yoksa pağarın soğuk suyunda çatlayacaklar.

-Haydin bakalım.

Ayağa kalktılar. Orak sesleri ay ışığının altında bir ağızdan söylenen mani gibi ses çıkarmaya başladı. Kendine ayrılan bölümü ilk başa vuran meraklı Naciye oldu. Oraklar sustu. Koca tarla gece yarısı olmadan bitirildi. Lastik ayakkabılarını çıkarak kadın ve kızlar, lastiklerin içerisine dolan toprakları temizlediler. Çoraplarına yapışan pıtrakları tek tek kopardılar. Tarlanın hemen bitişiğinde Orta Mahalleye su götüren arkta ellerini yüzlerini yıkadılar. Şimdi Çit pağaranın buz gibi suyunun içerisindeki karpuzlara gelmişti sıra. 

Bıçak atar atmaz karpuzların çatlaması, kesilmeden iyi karpuz olduklarını gösteriyordu. Her kadın ve kız birer dilim aldılar. Her dişledikçe, ağızlarından aşağı karpuz suları akıyordu. Üstlerine akmaması için de öne doğru eğiliyordular dişlerken.

Ellerini ve ağızlarını leğendeki suyla yıkadılar. Kimisi entarisi ile kimisi de çemberinin ucu ile kuruladılar. 

-Karpuzlar çok güzeldi bey kızı.

-Afiyet olsun.

-Yarın akşam da gel.

-Semt pazarına gideceğim yarın.

-Doğru ya yarın kasabada pazar kurulacak.

-Erken gelirsem gelirim, gelemesem de bir sonraki akşam neredeyseniz o tarlaya gelirim.

-Bey kızı bir şey soracağım, dedi meraklı Naciye.

-Sor bakalım meraklı, ne soracağını tahmin ediyorum ama sen yine de sor.

-Hiç evlenmeyi düşünmedin mi?

-Yok meraklı Naciye.

-Neden?

-Bilmem, evlenmek hiç aklıma gelmedi.

Esma kadın, araya girdi:

-Derdi seni mi aldı meraklı?

-Yok Esma kadın, sadece sorayım dedim.

-Sordun işte, haydin toparlanalım, geç oldu.

Tarlaya geldikleri gibi geri döndüler. Herkes birbirlerine “İyi geceler” diyerek evlerinin yolunu tuttular.

Mahur, evin önüne gelince attan indi. Kahya atı ahıra çekerken o da hala evin önündeki çardakta oturan anasının yanına geldi. Merakla:

-Anam, sen daha yatmadın mı?

-Yok kızım, hava çok güzel, böyle geceler her zaman bulunmaz. Hem seni bekledim hem de bu temiz havayı solukladım. Sen ne yaptın?

-Hiç ana, köylü kadınların yanına gittim. Koca tarlayı birkaç saat içerisinde bitirdiler.

-Buranın kadını da kızı da çalışkandır.

-Benden başka.

-Baban rahmetli öyle istedi.

-Keşke ben de o kadın ve kızlarla orak biçseydim. Arpanın kılçığı batsaydı, burnuma, yüzüme.

-Yapan var kızım, sana iş kalmaz.

-Öyle oluyor ana.

-Haydi vakit epeyce ilerledi, yatalım.

-Yatalım ana, ben de yarın kasabaya gideceğim.

-Hayırdır kızım?

-Yarın kasabanın pazarı ya ana.

-Anladım.

(Devamı var)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Belkıs Özdemir
Belkıs Özdemir - 3 yıl Önce

Ne güzel de olur ay ışığı altında Çit pağarının buz gibi suyunun içine konulan karpuzdan dilimler yemek.

Hem de ne güzel, yemeyen bilemez.