“Yeni Anayasa” üzerine memleketimizin otorite isimleri ile yaptığımız söyleşilere devam ediyoruz. Bu haftaki köşemizi Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden değerli hemşerimiz Sayın Prof.Dr.Ethem ATAY ile yaptığımız söyleşiye ayırdık.Hocamız Yeni Anayasa üzerine özellikle eksikler,soru işaretli durumlar ile ilgili olarak önemli konulara değindi. Sayın ATAY Konu ile ilgili düşüncelerini şöyle özetledi:
“1982 Anayasası yürürlüğe girdiği günden beri tartışmalıydı. Askeri rejimin damgası var ne de olsa. Hürriyetçi, demokratik değildi, çoğulcu rejimin ve genel anlayışın dışındaydı.22 defa değişikliğe uğradı,114 maddesi değiştirildi. Haliyle 1982 anayasasının eksiklerinin büyük kısmı giderildi… Anayasanın genel esprisindeki devletçilik ve birey olma özelliğini kazanmaya başladı. Seçim döneminde bütün siyasi partiler anayasanın daha demokratik olması yönünde vatandaşa vaatte bulunurlar. Sonuçta bir beklenti var fakat beklentinin neye cevap vereceği noktasında sağlıklı bir cevap yok. Bir anayasa arayışı var ama neyi aradığı noktasında cevap yok. Yeni anayasa değilde yenileme olmalı. Bu yenilemelerde neleri dikkate almalıyız diye soracak olursak;
Siyasi partilerle ilgili düzenlemede; Modern devlet anlayışı ile örtüşmeyen partilerin kapatılması noktasında yenilikler olmalıdır. Suç ve cezaların şahsileştirilmesi gerekmektedir. Parti değil kişiler cezalandırılmalıdır. Partinin yetkili organlarının silahlı vb.suç ve suçluları övücü, terörü övücü yada odağı haline gelmeleri halinde eylemin yoğunluğuna göre hazine yardımından mahrumiyet, seçime girememe ve en son kapatma yaptırımının muhatabı olmalıdır. Kurulan yeni bir parti kapatılan siyasi partinin devamı durumunda olmamalıdır. Bu durum insanların devlete ve hukuka olan saygısını rencide eder, adalet duygusunu zedeler. Siyasi partilere yapılan yardımlar makul ölçüler içerisinde olmalıdır. Rekabet olmamalıdır. Asgari ve azami sınırlar olmalıdır. Seçim harcamaları da belirli sınırlar içerisinde olmalıdır. Sanki ekonomik güce göre temsil gücü görünüyor. Siyasi partilerin bölgesel ve etnisite odaklı faaliyet yapması yasaklanmalıdır. Siyasi partiler herkesi kucaklamalıdır. Mali denetimler etkin olmalıdır.
Yargı-Yasama-Yürütme arasındaki ilişki yeniden dizayn edilmelidir. HSYK-Danıştay-Anayasa Mahkemesi yeniden şekillendirilmelidir. HSYK Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılmalıdır. Hâkimlikten Savcılığa, Savcılıktan Hâkimliğe geçisin önüne geçilmelidir. Hâkimler devletin hukukunu uygulamalıdır aynı zamanda da vatandaşın hakkını da korumalıdır. Onun için Hâkimlik mesleğinde ihtisaslaşma olmalıdır. Üç yıl o mahkemede 5 yıl bu mahkemede olmamalıdır. Mesleğe girişte, devamı da bu ihtisaslaşma üzerine olmalıdır. Mahkemeler kurul halinde işlemelidir. Her uyuşmazlığın yargının önüne gelmesi de yargı yükünü artıracaktır. Bu yüzden her uyuşmazlık yargı önüne gelmeden çözüm yolları sunulmalıdır.
Parlamenter Sistem yerine Başkanlık Sistemi gibi bir arayış ortaya çıkmaktadır. Genelde güçlü iktidarlar döneminde bu arayış ortaya çıkar. Gücün tek elde toplanması sistemi ABD’den başka yerde yoktur. Başkanlık sitemi Başkancıl sisteme dönüşmektedir. Sistemde temel arayış olarak Başkanlık Sistemi yanlıştır.
Özerklik Tartışması da yine dillenen konulardan biridir. Merkezi idare yerine Mahalli idarelerin güçlendirilmesi halinde özerklik-federatif yapı ve bir devlet dillendirilmektedir. Bunun adına da demokratikleşme, halka yakınlaşma denmektedir. Kurucu devlet ve anayasal düzende bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Kurucu devlet felsefesine uygun değildir.
Anayasanın değiştirilemeyecek olan maddelerine ilişkin olarak bir değerlendirme yapacak olursak; Anayasalar değiştirilemez metinler değildir ama değiştirilemeyecek olan devlet esprisidir. Teoride bu mümkün gibi görünse de uygulamada mümkün değildir. Devletin kimlik kartında ilk üç maddenin değiştirilmesi mümkün değildir. Cumhuriyeti, Başkenti, İstiklal Marşını resmi dil Türkçeyi neden değiştirelim ki?
Vatandaşlık Meselesine gelince; Türk kelimesinden rahatsızlık duyanlar ve bunu dile getirenler siyaseten konuşan terör örgütü sözcüleridir. Türk Milleti kavramı ırkiyattan uzak, bir coğrafya içerisinde yaşayan milleti ifade etmektedir. Bu istemin haklı bir sebebi yoktur. Anayasanın 66.maddesindeki vatandaşlık tanımı yeniden yapılabilinirse doğuştan ve sonradan olarak kazanılan ve de kaybedilen denilirse etnisel vurgunun polemik tartışmalarına son verebilir.
Anayasanın yapılış usulünde ise; Yapılış sürecinde daha demokratik olması, meşrutiyet açısından daha faydalı olacaktır. Tartışmalar sona ermiş gibi görünse de toplumun bütün sosyal katmanlarını daha içten, arzulu görebilirdik ama bunu şu an göremiyoruz. Demek ki gerçek manada bu yöntemle yapılacak bir anayasa, talepleri tam olarak karşılayamayacaktır. Marjinal, absürt konuları Türkiye’nin temel sorunu gibi gösterilmesi de son derece yanlış olacaktır.”
Sayın ATAY’a fikir ve görüşleri için teşekkür ediyoruz.
Saygılarımla…
PROF.DR. ETHEM ATAY İLE "YENİ ANAYASA" ÜZERİNE...