Halkın belini büken hayat pahalılığı, yaşamın her alanında kendini hissettiriyor.
Pandeminin de etkisiyle iğneden ipliğe her şey zamlandı. Faturalar kabardı.
Bazı temel tüketim maddeleri var ki fiyatı yüzde yüz artmış durumda.
Markete, bakkala gittiğimizde bunu kolayca görebiliyoruz.
İşte bu durumdan rahatsız olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son Kahramanmaraş’ta yaptığı konuşmada, "İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgâhlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz" diye açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.
Sayın Cumhurbaşkanımız fahiş fiyatların farkında.
Bu açıklamadan iki gün sonra eşim uzun süredir evde kullandığımız 42 Numara Rize Çayından almamı isteyip duruyordu.
Bende birkaç paket çay almak için sürekli alış veriş yaptığım markete gittim.
Hemen kapının girişinde sağ tarafta bulunan çelik rafların üzerinden iki kutu çayı aldım.
Gözüme fiyat etiketi takıldı.
Birkaç ay önce paketini 19 TL.’den aldığım çayın fiyatı 24 TL, olduğunu görünce şaşırdım!
Satıcıya dönerek “Çok zamlanmış, %21 zam yapmışsınız.“ diye seslendim.
Kasiyerin yanında masada oturan bir bey ayağa kalkarak “Evet iki defa arka arkaya zam geldi, ancak bu çayı üreten devlet. Aslında bu kadar zam beklemiyorduk. Ama yapacak bir şey yok…” diye cümleler döküldü dudaklarından.
Biraz düşündüm.
Öyle ya. Devletin ürettiği ve fiyatını belirlediği bir malın fiyatı bu kadar zamlı olmamalıydı!
“Pandemiyi fırsat bilip fiyatları yükselten uyanık patronları geçtik bari devlet vatandaşını biraz düşünse…” diye cümleler geçti zihnimden.
Neticede devlet. Kültürümüzde “baba” olarak halkının refah ve mutluluğunu düşünmesi gereken bir kurum.
Belki de içimden “Yoksa çay-kur zarar mı ediyor!” Diye kendi kendime sorular sormaya başladım.
Çay’da durum bu iken ya başka ürünlerin fiyatları nasıl? Diye merak ettim.
Bu satırları yazarken Batıkent Mahallesinde marketi olan Mehmet arkadaşımı telefonla arayıp sattığı ürünlerdeki fahiş fiyat artışlarını sordum.
Söyledikleri ürünler içerisinde;
5 Lt Ayçiçek yağını 35 TL’ye satarken şimdi 75 TL, olmuş,
1 Lt Sütün fiyatı 9,0 Liraya yükselmiş.
Gazetelerinde bu zamdan nasibini aldığını belirterek bugün gelen zamlarla 1 Lira olan Gazete 2,0 Liraya çıkmış.
Türk kahvesi 6,0 Liradan 9,0 liraya yükselmiş
Mehmet Beyin anlattığı liste hayli uzun…
Evet, fiyatlar bazı ürünlerde sürekli artışta fakat daha tehlikelisi fiyatı sabit tutup gramajı düşüren uyanıklarda var içimizde.
Bu gramaj düşürenlere devlet dur diyemiyorsa söylenecek fazla bir şey yok.
Pandeminin başında 100 gramlık çikolatanın gramajı 60 grama düştü. 1 kiloluk beyaz peynirin gramajı 800-900 grama düştü.
Ahlaki olmayan bir satış yöntemi.
Demem o ki, insanlar paranın peşinden o kadar hızlı koşuyor ki, ahlakın arkadan yetişmesi mümkün değil.
Ekonomik sistem yanlış.
Sistemin kapitalist değil milli olması lazım ki, vatandaşın refahı ve mutluluğu düşünülsün.
Tarımda sanayide hayvancılıkta milli politikalar geliştirmediğimiz sürece “böyle gelmiş böyle gider” demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Palyatif çözümler sadece günü kurtarıyor.
Raflarda durum böyle iken.
Ya elektrik ve doğalgaza gelen zamlar.
Son birkaç aydır evinize, işyerinize gelen özellikle doğalgaz ve elektrik faturalarında ki artış!
Sonbaharda durum bu iken soğuk havalarda özellikle doğalgaz faturası ne olur !Bilmiyoruz.
Netice olarak…
Yaşamın her alanında görülen yüksek fiyatların düşebilmesi için acilen elektrik, mazot, işçi sigortaları, vergi, dolar kuru gibi üretim maliyetini artıran kalemlerde indirime gitmek gerekiyor.
Dolayısıyla üretim maliyetini düşürmeden raftaki fiyat düşerse bu sadece üreticiyi batırmaya yarar.
Kısaca, devlet raflardaki fiyatı aşağı çekmek istiyorsa kendi cebinden kısarak vergileri düşürmeli ve hammadde fiyatının düşmesi için dolar fiyatını bir şekilde aşağı çekmelidir.
Bunu yapmak için önce üreticisi olduğu Çaydan başlamalı…
Bekleyip göreceğiz!