Bir sultan gibi; bir ferman gibi… Manevi susuzlukların ırmak olduğu günlerimize, üç aylarda rahmete susamış gönüllerimize bir geliş var.
Rahmet sağnak sağnak üzerimize yağmak için; hasret hasret ufkumuza doğmak için bir geliş var. Bir kaç günlük yolda. Sultan geliyor madem, usulünce karşılamak gerek, gelince de sultanlar gibi yaşamak gerek.
O geldiğinde, güneş doğduğunda,
Sultan şehrin kapısından girdiğinde.
Kalplerimizdeki zifiri karanlıkları yıkmak üzere, yâdıyla dudaklarımızı kanatan hasretleri yıkamak üzere, bir alev gibi yansın ruhumuz, bir anda tutuşsun amel defterlerimizin kara sayfaları tertemiz olsun.
Ramazan Geliyor. Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan ve içinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’nin bulunduğu oruç ayı Ramazan, ilahi rahmetin coştuğu, müminlerin gönüllerinin merhametle dolduğu, sosyal yardımlaşmanın ve paylaşmanın arttığı, birlik ve beraberlik ruhunun güçlendiği müstesna bir zaman dilimidir.
Onda Kur’an geldi.
Kur’an-ı Kerim, Ramazanı şerifin bizlere yüce bir hediyesidir. “Ramazan öyle bir aydır ki insanlar için hidayet rehberi olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran Kur’an işte bu ayda indirilmiştir.”[1] “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi. ”[2]
Bu ayda dünya semasına inen Kur’an’ı tekrar gönül semalarımıza indirelim. Kur’an’ın hakikatler dünyasıyla tanışalım. Allah Resülü’nün sünneti seniyyesi mukabelelerimizle Kur’an aşkımızı ve şuurumuzu bir kez daha pekiştirelim.
Kur’an ayında kalplerimizi, zihinlerimizi ve yaşantılarımızı Kur’an ile mamur kılalım.
Gönüllerimizi bu yüce kitabın mesaj ve anlam dünyasından mahrum bırakmayalım.
Unutmayalım ki, bizler Kur’an-ı Kerim’e yöneldikçe o bize bütün kapılarını, ufuklarını cömertçe açacaktır. Bizi insana huzur ve mutluluk veren mana saraylarında ağırlayacaktır. Ramazanın müminlere en büyük hediyesi hayatı anlamlı kılan, güne ve yarına dair umutları diri tutmayı sağlayan Kur’andır.
Kur’an, müminin varlığını ve yokluğunu, hüznünü ve mutluluğunu ibadete dönüştüren kulluk kitabıdır.
Kur’an, İnsana Rabbini, kendisini ve çevresini tanıtmıştır.
Kur’an, insanı yüceltmek için gelmiştir. Efendimiz (s.a.s) “Şüphesiz Allah, Kur’an ile bazı toplulukları yüceltir, bazılarını da alçaltır.”[3]
Onunla Oruç Geliyor.
Ramazan ayı, on iki ay arasından Allah’ın seçtiği ve pek çok güzellik ve ikramlarla donattığı aydır. İslam’ın beş esasından biri olan oruç, bizleri dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette cehennem ateşinden koruyan ve günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadettir. Yüce Allah “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”[4] buyuruyor.
Oruç; Ahlakımızı güzelleştiren bir okul, bizleri kötülüklerden koruyan bir kalkan, merhamet duygularını geliştiren bir vasıta, sağlığı koruyan bir ilaçtır.
Oruç; Nimetlerin kıymetini bildiren bir rehber, insana sabırlı olmayı öğreten bir terbiyecidir.
Oruç, kişinin yalan, zina, hırsızlık, gıybet gibi, kendisine ve başkalarına zarar veren davranışlardan, kısaca hem Allah hem kul haklarını ihlâl eden davranışlardan geri durmasını sağlar. Peyğamberimiz, “Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın, oruç perdedir…”[5]
Gelin o halde, bu sene orucu oruç gibi tutalım ve mahyalarımızı gönüllerimize bağlayalım.
Gelin mazlumların ahını gidererek başlayalım. İmsaklar ve iftar için ellerimiz uzansın uzaklara, daha uzaklara.
Yetimlerin, kimsesizlerin, ihtiyaç sahibi her bir yüreğin durumuna ilgimizi artıralım.
Gelin uzakları yakın etsin, isyanlardan hidayete akın etsin oruçlarımız bu sene.
Gelin hayatı cadde cadde zarafetle buluşturalım.
Gelin hakiki oruçları mazlumlarla birlikte açalım.
Gelin orucu perde edinelim de cümle kötü amellerden kaçalım .
Gelin, camiler salavatlarla dolsun ve oruçlarımız gerçek oruçlardan olsun.
Riya ve gösterişten arındıralım kendimizi.
İftar dakikasında düğümlenen zamanı hayırla paylaştır bize, engelleri aştır bize.
İlahi! muradımızı ver bize, iyileştir içimizdeki yaraları, ağız tadı ver ülkemize.
Geliniz! Pişmanlıklarımız gülümseyişlerle tutsun ellerimizden ve iftar sevinçlerine karışsın aminlerimiz; çoğaldıkça çoğalsın dualarımız.
Her gece kelamı dudaklarda okunsun, her akşam iyilikler desen desen dokunsun,
Bizim için “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş”[6] olsun
İki sevinç arasında, bir alev gibi yansın ruhumuz, bir anda tutuşsun amel defterlerimizin kara sayfaları ve tertemiz olsun.
Riya ve gösterişten arındırıp kendimizi Allah’ın gufranına erdirelim, gösterişsiz elbiseler giyinip kutlu kapılardan girelim.
Gönül kapılarımızı açalım, bizede gelsin.
Gönlümüzün sahibi olsun.
İlahi! Orucu tuttur bize… İlahi, oruca tuttur bizi.
Dillerimizden münacatlar ve dualar dökülsün.
Rabbimiz, bizleri haklara riayet eden ve haklarına riayet edilenlerden eyle.
Ne zamandır bekleniyordun.
Hoş geldin sefa geldin. Ramazan..
Gençağa EREN