Salih Bey Köprüsü (15)

Şahım yine uçuyordu Çit yolunda. Guş nenenin yanından ayrılan Salih Bey, Haviyana yol ayrımına gelinceye kadar Şahım’a adeta soluk aldırmadı. Atının başını Haviyana yoluna çevirip, “deh” dedi. Komutu alan Şahım yarım saatte Emrük Düzündeydi. Güloğlu Yaylasına on beş dakikalık yol kalmıştı. Salih Bey Şahım’ı orman içindeki yola sürdü. Bu kez Şahım soluk soluğa yaylada Kırçılın Süleyman’ın kelifinin kapısındaydı. Nal sesine dışarı çıkan Gülizar, at üstünde Salih Beyi görünce donakaldı. 

Salih Bey, Gülizar’a, Gülizar Salih beye bakıyordu. Uzun bir süre konuşmadılar. 

Atından inmeyen Salih Bey:

-Emrük Düzlüğünde sorduğum sorunun cevabını almaya geldim Gülizar. 

Gülizar, ne diyeceğini şaşırdı. Ayakta zor duruyordu. Duyulacak bir sesle:

-Benim gönlüm de sana düştü beyim, sana düştü. 

Cevabı alan Salih Bey, Şahım’ın başını çevirdi “deh” dedi ve atını göle giden yola doğru sürdü. 

Cevabı veren Gülizar’ın dizlerinin bağı çözüldü. Kapının önündeki iskemleye zorla oturdu. Vücudunun titremesi bir türlü durmuyordu. Zorla kalktı, çeşmeye kadar geldi. Çeşmenin soğuk suyunu yüzüne vurdukça vurdu. 

“Yarın gelecekler, kendime gelmeliyim. Cevabımı verdim. Bundan sonrası beyime kaldı.” Diye söylendi. 

Xxx

Salih Bey, çevirmeden içeri Şahım’la birlikte hızlıca girdi. Seyis Murat Şahım’ın hızını zorla kesebildi. Şahım’ı hiç böyle görmemişti Seyis Murat. İstemeyerek de olsa sordu:

-Hayırdır beyim bir şey mi oldu. Şahım’ı bu güne kadar böyle sürmezdin, kötü bir şey mi var?

-Yok, seyis yok. Terini soğut Şahım’ın.

Olanları seyreden Asım Çavuş, oğlunun durumuna şaşırdı. 

-Salih, gel bakayım yanıma.

-Geldim baba, eğildi babasının elini öptü:

 -Ne oldu oğlum, bir şey mi var, ne senin ne de benim düşmanım yoktur?

-Yok, baba yok. Ben cevabımı aldım, söz şimdi sizde. Ben kahveye kadar gideceğim baba. Mandıra için usta ve amele bakacağım. 

-Akşam akşam mı Salih?

-Herkes şimdi kahvededir baba. Konuşup geleyim.

Asım Çavuş, oğlunun bu haline iyice şaşırdı. “Ne demek istedi, ben cevabımı aldım, söz şimdi sizde.” Biraz düşündü. “Anladım, Gülizar’dan cevabı aldı benim bey oğlum.”

Xxx

Bayramın son günüydü. Asım Çavuş, karısı Gülbahar Hatun ve Salih Bey, cibinlikte akşam yemeğini yiyorlardı. Ağustos ayının sıcak günlerinde akşamlar oldukça serin oluyordu köylerde. Asım Çavuş böyle akşamlarda dışarıda oturmayı ve dışarıda yemek yemeyi çok seviyordu.

Hiç konuşmadan yemeklerini yediler. Gülbahar Hatun sofrayı kaldırdı. Sonra gelip Asım Çavuş’un karşısına oturdu. 

-Hayret Asım Çavuş.

-Ne oldu Gülbahar Hatun?

-Kahve istemedin ona şaşırdım.

-İstemedim Gülbahar Hatun, artık seni kahve yapmaktan kurtaracağız.

-Nasıl kurtaracaksın söyle de bilelim, yine bir şeyler düşünüyorsun.

-Yarın Allah’ın izni ile ilk adımı atıyoruz.

-Ne adımı bey?

Salih Bey, babası ve annesinin konuşmalarını sadece dinliyor, söze hiç karışmıyordu.

-Güloğlu Yaylasına gidiyoruz ya?

-Kuymak yemek için o kadar yola değer mi Asım Çavuş?

-Ben de seni akıllı biri sanırdım hatun, kuymak bahane.

-Nasıl?

-Gülizar’ı, Salih oğluma isteyeceğim Kırçılın Süleyman’dan.

Salih beyin yanakları kızardı, babası ile göz göze gelince gözlerini kaçırdı.

-Ne dersin benim bey oğlum?

-Sizler nasıl uygun bulursanız.

-Birbirinizi sevdiğinizi Sağır Sultan bile duydu, Salih oğlum. Bu bizim millet neden kendi işlerini değil de, başkalarının işlerini konuşurlar, bu yaşıma geldim bir türlü anlayamadım Gülbahar Hatun.

-Söyleme onu bile söz ederler, yerin kulağı var bey.

-Doğru söylersin. Yarın sabah erkenden yola çıkacağız, yol uzun ancak gider geliriz. Bakalım siron gibi kuymağı da iyi yapıyor mu Gülizar kızımız. Çay olmuştur Salih hele doldur bardakları da içelim.

-İster istemez sözü kesecek misin bey?

-Elbette, yüzükleri bile takacağım.

-Nasıl yani? Kızın parmağının ölçüsünü aldırdın mı ki yüzükleri takacaksın.

-Hem Salih’in hem de Gülizar’ın yüzükleri hazır Gülbahar Hatun. 

-Senden korkulur Asım Çavuş.

Xxx

-Bak Mustafa sürüye dikkat et, yayladan fazla uzaklaşma, bu çevrede otlat, akşama da getir çevirmeye koy, dedi Kırçılın Süleyman.

-Merak etme Süleyman Emmi.

-Hadi göreyim seni. Çantana azık da koydum, bir çeşmenin başında yersin.

-Olur emmim.

Gülizar kuymağın malzemesini akşamdan hazırlamıştı. Sürüyü Mustafa’ya teslim eden babasına:

-Ne zaman gelirler baba?

-Bilmem ki kızım, ne zaman geleceklerini söylemedi ama benim bildiğim Asım Çavuş, şimdi yoldadır. 

-Ben de her türlü hazırlığı yaptım baba, eksiğimiz yok. Bir kuymak yemek için yaylaya gelmesine gerek yoktu, o kadar yolu gelip gitmelerini anlayamadım.

-Asım Çavuş bu kızım, onun işine akıl sır erdirilmez.

Asım Çavuş’un yaylaya geleceğini duyan yayladaki kadınlar birer birer çeşme başında toplandılar.

-Asım Çavuş bir kuymak yemek için buraya gelmez kız.

-Gelmez.

-Var bu işte bir iş.

-Var, var.

-Ne ola ki?

-Dün küçük bey yaylaya geldi. Ben gördüm. Atından inmeden Gülizar ile bir şey konuştu geri döndü.

-Söylenenler doğru olmasın kız?

-Ne?

-Asım Çavuş, kuymak bahanesine Gülizar’ı istemesin Kırçılın Süleyman’dan.

-Doğru dersin.

-Kurtulur Kırçıl da Gülizar da.

-Gün doğdu onlara desene.

-Hem de gün.

Xxx

Ağustos güneşi yaktıkça yakıyordu. Güneş yükseldikçe daha da yakıyordu. Kurt Boğazı’na gelince Asım Çavuş, Şahım’dan indi.

-Hem biz hem de atlar dinlensin. Şu çeşmenin suyundan elimizi yüzümüzü güzelce bir yıkayalım.

Kahya, Doruk atın dizginlerini bırakıp Gülbahar Hatun’un inmesine yardım etti. Salih Bey ise bu kez Alaca’ya binmişti. 

-Bilir misin Gülbahar Hatun, bu çeşmeyi seninle birlikte yaptık. Hala o oluk duruyor. 

-Bilirim bey bilirim. 

Bir süre dinlendiler. Yaylaya az bir yol kalmıştı. Asım Çavuş elini, yüzünü bir kez daha yıkadıktan sonra:

-Bu kadar yeter, şu işi hayırlısı ile bitirelim, dedi.

Kahyanın yardımı ile Asım Çavuş, Salih beyin yardımıyla da Gülbahar Hatun atlarına bindiler. 

Kırçılın Süleyman ve kızı kapıda Asım Çavuş’un geldiğini görünce yayla çeşmesine kadar gelerek karşıladı.

-Hoş geldiniz beyim, buyurun. 

-Hoş bulduk Süleyman.

Gülizar önce Asım Çavuş’un daha sonra Gülbahar Hatunun elini öptü. Salih beye ise “hoş geldin” diyebildi.

Asım Çavuş, kelifin önündeki üzerine minder konulmuş peykeye  oturdu.  

-Çok sıcak Süleyman.

-Çok beyim ama bizim kelifin önüne pek güneş almaz.

-Hadi kızım ver birer ayran da içelim, dedi Asım Çavuş.

-Hemen Asım Amca.

Gülizar bir koşu koyun yoğurdundan akşamdan hazırladığı ayranları getirdi. Köpüklü ayran Asım Çavuş’un dikkatini çekti, bir yudum aldıktan sonra:

-Ne diyeceğim Süleyman biliyor musun?

-Buyur beyim.

-Senin bu kızın çok yetenekli, kaval çalar, hem de senden daha güzel, siron yapar, ayran da çok güzel. Ben, senin bu kızın Gülizar’ı, Allah’ın emri Peygamberimizin kavli ile oğlum Salih’e istiyorum. Benim sözüm de kısadır Süleyman bilirsin.

Bir anda sessizlik oldu. Başta Gülbahar Hatun olmak üzere herkes şaşırdı. Kırçılın Süleyman, damdan düşer gibi kızını isteyen Asım Çavuş’a ne cevap vereceğini bilemedi. Salih Bey, gözlerini bir noktaya dikti, öylece kala kaldı. Kelifin içindeki Gülizar peykenin üzerine zorla oturdu. 

-Düşünme Süleyman, dedi Asım Çavuş, gençler birbirlerini seviyorlar, bunu sen de ben de biliyoruz.

-Biliyorum beyim. Her zaman söylenen bir söz vardır, iki genç birbirini seviyorsa, aralarına girmek olmaz. Allah ne muratları varsa versin, derim beyim.

Asım Çavuş, cebinden kırmızı kurdeleye yüzükleri cebinden çıkardı:

-Gel Gülizar kızım, diyerek ayağa kalktı. Herkes ayaktaydı. Gülizar içeriden çıktı.

-Uzat parmağını kızım, sen de Salih oğlum.

Gülizar ve Salih Beyin parmaklarına yüzükleri takan Asım Çavuş, kahyaya seslenerek:

-Kahya makası Süleyman’a ver. Makası alan Süleyman kurdeleyi keser ve “Hayırlı olsun” der.

Salih Bey ve Gülizar, önce Gülbahar Hatunun, daha sonra Asım Çavuş ve Süleyman’ın elini öptüler.

-Hadi kızım şu kuymağı yap bakalım, yolcu yolunda gerekir, birazdan yola çıkacağız. Sen kuymağı yaparken biz de baban ile biraz konuşalım. 

-Böyle de kız istendiğini hiç görmedim, dedi Gülbahar Hatun.

-Sen bilirsin hatun benim her işim peşindir. Bunların zaten gönülleri birbirine düştü, bize de sadece söz kesmek, düğünlerini yapmak düştü.

Asım Çavuş, Kırçılın Süleyman’a dönerek:

-Süleyman sen hiçbir şeye karışmayacaksın. Sürüyü sağlam iki çobana teslim et. Gülizar ile sen Çit Deresindeki mandıranın yanındaki eve taşın. O ev yeni ve durulacak durumdadır. Evde eksik ne varsa Salih tamamlasın, artık burada durmayın. Hem mandıranın büyütülmesi hem de evlerin yapılmasını tamamlayın. Kışa kalmadan her şey hazır olsun, düğün gününe daha sonra karar veririz, ne dersin?

-Siz nasıl isterseniz beyim.

(Devamı var)

YORUM EKLE