Salih Bey Köprüsü (27)

Salih Bey, Şeytan Kayalıklarına gelince atından indi. Çit Deresinin eriyen kar suları ile arttığı gördü. Sular, ağaç köprünün hemen hemen üzerine çıkmak üzereydi. “Sular böyle artmaya devam ederse köprüyü götürebilir” dedi kendi kendine. 

Çit Deresi her yıl bu aylarda en yüksek debisine ulaşıyordu. Çevresindeki bağ, bahçe ve bostanlara çok zarar veriyordu. Dere kenarına yapılan duvarlar da zarara engel olamıyordu. “İnşallah yağmur yağmaz. Yağmur da yağarsa bu derenin önünde hiçbir şey duramaz” dedi Salih Bey. Tekrar atına bindi. Dikkatlice ağaç köprüden geçti. Şahım’a “deh” diyerek kasaba yolunu tuttu.

“Erken dönmek gerek Şahım, sular daha yükselirse köprüyü yıkabilir, bir an önce kasabadaki işimizi bitirip, erkenden dönelim” diyerek Şahım’ı dört nala sürmeye başladı Salih Bey.

Ardasa kasabasına Şahım’la birlikte giren Salih Bey, kasabada birkaç kişi dışında kimseyi göremiyordu. Sokaklar adeta boştu. Atını Burhan Ustanın hanına çekti her zamanki gibi. Hocalların kahvesine selam vererek girdi. Kahvedekiler, “Hoş geldin Salih Bey” dediler. Kahveci Müslüm, hemen Salih Beyin çayını getirdi. Çayını bitirip biraz dinlenen Salih Bey, kahveci Müslüm’e ebe kadını sordu. 

-Ebe kadın Burhan ustanın evinde kalıyor, istersen ona sor beyim, dedi.

Çayın parasını veren Salih Bey, doğru Burhan ustanın yanına gitti. Burhan usta Salih beyi görünce ayağa kalktı. 

-Buyur beyim, hoş geldin. Gel otur, dedi.

-Oturmayayım Burhan usta, ebe kadın senin evde kalıyormuş, nasıl bulabilirim onu. 

-Ebe kadın Zigana’da bir doğum hastası vardı onun yanına gitti.

-Ne zaman gelir?

-Bilemem beyim, bir şey söylemedi.

-Geldiğinde selamımı söyleyip, bize de gelmesini iletir misin?

-Olur beyim, geldiğinde söylerim.

-Sağol Burhan usta, diyerek nalburiye dükkanından çıktı.

Salih Bey, önce Beşikçi Saltuk’a uğradı. Babasının selamını söyledi.

-Babam, öyle bir beşik yapacak ki, yörede eşi benzeri olmayacak.

-Beyimin isteği başım gözüm üstüne. Ona öyle bir beşik yapacağım ki, bugüne kadar öyle bir beşik yapılmamış olacak.

Salih Bey, daha sonra Cayralı Cimşir’e de uğrayarak babasının mermi isteğini iletti. 

-Az bekle, diyen Cimsir, arka tarafa açılan kapıyı açarak içeri girdi. Biraz sonra küçük bir torba ile geri döndü. 

-Ne kadar varsa, torbaya koydum beyim, Asım Çavuş’a çok selamımı söyle, dedi.

Kadın ve erkek giysisi satan bir dükkana giren Salih Bey, Gülizar’a çeşitli hediyeler aldıktan sonra Burhan ustanın hanından Şahım’ı alarak hiç durmadan kasabadan çıktı. Yollarda kar kalmamış, erimişti. 

-Hadi Şahım, hızlanalım, sular köprüyü götürmeden karşıya geçmemiz lazım. Issız yolda atını dörtnala sürmeye başladı. Şeytan Kayalıklarına geldiğinde suların köprünün üstünden attığını gördü. Köprünün ağaçları az da olsa görünüyordu.

-Ne dersin Şahım, geçebilir miyiz? Diyerek atını köprüye sürdü. Salih Bey, Şahım’ı hiç zorlamadı, kendi haline bıraktı. Şahım, dikkatlice köprüden geçmeyi başardı. 

-Sana helal olsun Şahım. Sana süs için Şahım demedim. Şahımsın Şahım.

Karşıya geçince geri dönüp baktı Salih Bey, “Sular böyle artarsa bu köprü de dayanmayacak. Hele bir de yağmur yağarsa sular iyice artacak. Yeni bir ağaç köprü yapmak zorunda kalacağız. Babam acele etmeyelim diyor ama her yıl köprü yapmakla bu iş yürümeyecek. Bir kez daha konuşayım babamla” dedi kendi kendine. 

Zermut yol ayrımına gelince, “Bir de mandıraya bakayım. Hem de kayınpederimi görürüm” dedi.

Mandıradan sürüyü çıkarılmış buldu. Otuza yakın kuzu mandıranın içerisinde meliyordu. 

-Hoş geldin Salih Bey.

-Hoş bulduk baba. Bana da Salih Bey deme, Salih de baba.

-Alışkanlık oğul.

-Nasılsın, herhangi bir sıkıntı var mı?

-Yok oğul.

-Bir ihtiyaç?

-Yoktur, çok şükür.

-Köprü yine tehlikede baba, sular biraz daha artarsa yıkılacak.

-Artacak gibi görülüyor. Karlar birden erimeye başladı. Köyde ne var ne yok?

-Hepimiz iyiyiz baba, gel bize ara sıra, bizde de kal. Hep burada kalma. Gülizar hep seni düşünüyor.

-Sağ olsun oğul, sizler iyi olunca ben de iyiyim. Çok selam söyle.

-Baş üstüne baba, dedi ve Şahım’ı Zermut yoluna sürdü Salih Bey. Eriyen karlar at arabası yolunu tahrip etmişti. Birçok yer sular tarafından yıkılmıştı. 

“Karlar iyice erisin, yolun bakımını yapmak gerekecek” dedi.

Akşama kalmadan Salih Bey köydeydi. Şahım, kapıdan içeri girince kişnedi. Seyis Murat, koşarak Şahım’ın dizginlerini Salih Bey’in elinden aldı.

-Hoş geldin beyim.

-Hoş bulduk seyis. Şahım’ı içeri aldıktan sonra terkiyi bizim odaya çıkar.

-Olur beyim.

Büyük salonun kapısından içeri girdi. Asım Çavuş, Gülbahar Hatun ve Gülizar’ı kendisini bekler buldu.

-Hoş geldin oğul, acıkmışsındır oğul, hemen sofrayı kuralım, yemek hazır.

-Ne yalan söyleyeyim ana gerçekten acıktım. Sabah kahvaltısıyla duruyorum.

-Ben hemen sofrayı hazırlarım, dedi Gülizar.

Akşam yemeğine oturdular. Konuşmadan yemeklerini yediler. Asım Çavuş, her zamanki yerine geçerek oturdu. 

-E, oğul, anlat bakalım ne var ne yok kasabada?

-Kasaba çok ıssız baba, mermilerini Cayralı Çimşir’den aldım, terkideler. Saltuk ustaya beşiği söyledim. ‘Hiç merak etmesin beyim’ dedi. ‘Yörede eşi benzeri olmayan bir beşik yapacağım’ sözünü verdi.

-Sağ olsunlar.

-Şeytan Kayalıklarındaki köprüye de baktım baba. Giderken köprünün altından su gidiyordu. Dönüşte, suyun köprünün üzerinden aktığını gördüm. Bu gidişle köprü dayanmayacak. Çit Deresi’nin suyu durmadan artıyor. Ustaların da köprüye yapacakları bir şey yok gibi. Hele bir de yağmur yağarsa, derenin önünde durulmaz. Siler süpürür her şeyi. Öyle anlaşılıyor ki, yeni bir köprü daha yapmak zorunda kalacağız. 

-Ne yapalım oğul, Allah’tan gelene bir şey denilmez. Dere götürürse bir yenisini daha yaptırırız. Hele torunumu kucağıma alayım, oraya öyle bir kemer köprü yaptıracağım ki, diğerlerine mi benzeyecek. Bu yıldan geçti, bu yıl böyle idare edelim, gelecek yıl bakarız Salih.

-Olur baba.

-Kadın ebe işini ne yaptın?

-Burhan ustanın evinde kalıyormuş. Uğradım Burhan ustaya ana. Ebe kadın Zigana köyüne gitmiş. Burhan ustaya tembihledim, dönüşünde bizim köye de gelsin dedim.

-İyi ettin, dedi Gülbahar Hatun.

Xxx

Akşam karanlığı çökmek üzereydi ki, Zermut’un girişinden davul-zurna sesi gelmeye başladı. Pırpır Ali’nin kahvesinde oturanlar davul-zurna sesine dışarı çıktılar. Kahvenin önü geniş bir alanlıktı. Kalabalığı gören Kahya Kerim, zurnacı Selim’e:

-Hele bunlar çok güzel oynarlar, dizden kırmayı çal, dedi.

Kahvenin önünde geniş bir horon halkası oluştu. Bir saate yakın hiç durmadan oynadılar. Asım Çavuş, davul-zurna sesini duyunca, Salih Bey’den kasabadan getirdiği mermileri istedi. Beşliyi, asılı olduğu yerden indirdi. Mermileri aldı, dışarı çıktı. Silahı havaya kaldırdı, ardı sıra beş tane mermiyi sıktı. Sıkılan beşli mermileri karşı kayalıklardan yankılanıyordu. 

Köylüler horonu bitirdi. Önde davul ve zurnacı ile Asım Çavuş’un konağına yöneldi. Gelenleri karşılayan Asım Çavuş, davul-zurnanın susmamasını istedi. Temizlenen konağın çevirmesinde, Pırpır Ali’nin kahvesinin önünde oynayan köylüler, dizden kırma oynamaya başladı. Horonun en başına geçen Asım Çavuş, oynadıkça coşuyordu. Silahı olanlar, belinden tabancasını çıkarıp havaya ateş ediyorlardı. Salih Bey, Gülbahar Hatun, Gülizar ve köylü kadınlar oynanan horonu izliyorlardı. Salih Bey:

-Sarıkız’ı çal zurnacı, dedi. 

Zurnacı, önce Sarıkız ve Zermut’ta oynanan diğer oyunları çaldı. Asım Çavuş tüm oyunların başında yer aldı. Sevincinden yorulmak bilmiyordu. Oynadıkça oynuyordu. Gülbahar Hatun, meraklanıyor, Asım Çavuş’a bir şey olacak diye korkuyordu. 

-Salih, git babanı al, yaşlı adam, Allah korusun. 

Salih babasının yanına gitti, kulağına:

-Anam seni çağırıyor baba, dedi. Oyun başı Gülbahar Hatun’un bulunduğu yere gelince, oyundan ayrıldı.

-Ne oynadım değil mi Gülbahar Hatun?

-Gel hele gel otur, nefes nefese kaldın, yeter oynadığın. Kalbin duracak.

-Durmaz Gülbahar Hatun, durmaz. Zurnacıya seslendi:

-Dur hele, erkekler içeri girsin oynama sırası kadınlarda. Bizler içeride bir çay içelim.

Davul-zurna durdu, erkekler içeri girdi. Salon hemen hemen dolmak üzereydi. Kahya Kerim ile Seyis Murat, sıra ile çay verdi. Davul-zurna ise dışarıda çalıyor, kadınlar oynuyordu. Oyun halkasının başında ise Gülbahar Hatun vardı.

Geç saatlere kadar süren şenlik en son, Asım Çavuş ile köylülerin birlikte havaya sıktıkları mermilerle sona erdi. 

(Devamı var)

YORUM EKLE